dc.description.abstract | ÖZET Osmanlı Devleti, özellikle 18. ve 19. yy.larda bir takım iç ve dış faktörlerin etkisiyle önemli bir gerileme dönemine girmiş ve toprak kaybetmeye başlamıştır. Uzun süren siyasi, sosyal, ekonomik buhran sonunda devleti bir dünya harbine kadar sürüklemiş ve harbin neticesinde, devletin fiilen sonunu hazırlayan bir mütareke imzalanmasına kadar gidilmiştir. Mondros Mütarekesi'nin imzalanması ve uygulanmaya başlaması ile birlikte, Osmanlı Devleti'nin bir paylaşılma tehlikesi ile karşı karşıya kalması ve zaten varolan sıkıntılarının had safhaya ulaşması Aydınlar arasında çözüm arayışlarının artmasına sebep olmuştur. İşte bu dönemde yazdıkları, düşündükleri ve yaptıklarıyla dikkatimizi çeken bir aydın da Halide Edib Adıvar'dır. Halide Edib Adıvar, 1882 yılında İstanbul'da doğmuştur. O günün şartlarında oldukça iyi bir eğitim gören Halide Edib, Amerikan Kız Koleji'nin mezun ettiği ilk Türk öğrencidir. Bunun yanısıra Rıza Tevfık, Salih Zeki gibi devrin ünlü isimlerinden özel dersler almıştır. İşte bu eğitimin sonucunda Adıvar, henüz 15 yaşına gelmeden yazı hayatına atılmış, bir yandan gazetelerde yazarken, bir yandan da İngilizceden çeşitli klasik eserleri Türkçeye çevirmeye başlamıştır. 1910-1912 yıllarında Türk Ocağı ile temasta olan Halide Edib, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi kimselerle Ocak'ta çeşitli faaliyetlere katılmaktadır. Türk Ocağı'nın ilk kuruluş yılları olan bu yıllarda Halide Edib Hanım oldukça aktif roller üstlenmiştir. Bir süre eğitimcilik yapan Halide Edib, Cemal Paşa'nın davetiyle Suriye'ye gitmiş bir süre orada çalışmıştır. Suriye'de Araplara Türkiye'yi sevdirmek ve savaştan dolayı yetim kalan çocuklarla meşgul olmak için çeşitli okullar açan Halide Edib, döndükten sonra tekrar öğretmenlik yapar. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra, devletin içine düştüğü durumdan kurtuluş için çare arayan aydınlar arasında ön saflarda gördüğümüz Halide Edib Hanım, bu yıllarda Amerikan Mandası taraftarıdır. Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumdan tek başına kurtulmasının imkansız olduğunu, buII sebeple ancak Amerika gibi büyük ve sömürgeci olmayan bir devletin mandası ile kurtuluşun mümkün olacağı iddiasındadır. Bu maksatla 1918 yılı sonlarında Wilson Prensipleri Cemiyeti adıyla bir dernek kuran Halide Edib, bir yandan gazeteci, idareci, aydınlar gibi entellektüel zümreyi bu konuda ikna etmeye çalışırken, bir yandan da Amerika Birleşik Devleti yetkilileriyle bu konuları görüşmektedir. Bu derneğin kapanmasından sonra, Halide Edib'i, İzmir'in işgalini protesto etmek için tertiplenen tel'in mitinglerinde görmekteyiz. Türk Ocağının daveti ile bu mitinglere katılan Halide Edib, buradaki konuşmalarıyla (mitinglerin ateşli hatibi) olarak anılacak ve her zaman bu mitinglerle birlikte onun adı da geçecektir. M.Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmesinden sonra, fikir alışverişi yapmak için mektuplaştığı aydınlar arasında Halide Edib de bulunmaktadır. Halide Edib, M.Kemal'in bu mektubuna verdiği cevapta, memleketin kurtuluşu için mutlaka Amerikan Mandası altına girilmesi gerektiğini belirterek, bunun nasıl olacağını da ayrıntılı olarak ifade etmiştir. Ayrıca Sivas Kongresi'nde manda yanlısı bir karar çıkartabilmek için büyük gayret sarfetmiş fakat başarılı olamamıştır. İstanbul'un işgalinden sonra Ankara'ya, M.Kemal Paşa'nın yanına geçen Adıvar bundan sonra oldukça hareketli günler yaşamıştır. Bu dönemde karargahta çeşitli görevlerde bulunan Adıvar, Milli Mücadele döneminde Atatürk'ün çevresinde İngilizce okuyup yazabilen yegane kişidir. Bir süre sonra kendi isteği ile orduya asker olarak katılan Halide Edib, burada 'onbaşı' rütbesi ile cephe karargahında çalışmaya başlar. Bu yıllarda aynı zamanda cephe gerisindeki yerleşim yerlerini de görevli olarak dolaşan Halide Edib, buralarda ve cephede gördüklerinden yararlanarak Milli Mücadelenin en güzel romanlarından olarak kabul edilen eserlerini vermiştir. Zaferden sonra İstanbul'a dönen Halide Edib, çeşitli gazete ve dergilerde yazı hayatına devam eder. Bu yıllarda eşi Dr.Adnan Bey'le beraber, başta M.Kemal Paşa olmak üzere devrin idarecileri ile anlaşmazlığa düşer. 1924 yılında da kocası ile birlikte yurtdışına çıkar. Onbeş yıla yakın bir süreyi yurtdışındaIll geçiren Halide Edib Hanım, İngiltere ve Paris'te ikamet eder. Ayrıca bu süre zarfında iki defa Amerika ve bir defa da Hindistan'a gider. Amerika'ya, düzenlenen bir toplantıya başkan ve konuşmacı olarak katılan Adıvar burada özellikle yeni Türkiye hakkında Amerikalılara bilgiler verir. Halide Edib'in bu konuşmaları Amerika'da büyük ilgi toplamıştır. Hindistan'da düzenlenen çeşitli etkinliklere katılmak için giden Halide Edib Hanım, burada yaklaşık iki ay kalır ve çok sayıda konuşma yapar. Mustafa Kemal Paşa'nın ölümünden sonra 1939'da yurda dönen Adıvar, İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Profesör olarak çalışmaya başlar. 1950 yılında İzmir Milletvekili olarak meclise giren Halide Edib, buradaki ortama uyum sağlayamadığından bir daha aday olamaz. 1955 yılında eşi Dr.Adnan Adıvar'ı kaybeden Halide Edib Hanım, bir süre daha üniversitede çalıştıktan sonra evine çekilir ve yazı hayatına devam eder. 1964 yılında hayata veda eder. Tercüme ve telif kırk beşe yakın eseri bulunan Halide Edib Hanımın Atatürk'ün yakın çevresindeki yegane kadın, tercüman, eğitimci, gazeteci ve bir milliyetçi sıfatlarını taşımaktadır. Amerikan Kız Kolejinin ilk Türk mezunu, ilk kadın Profesör ve Milli Mücadeleye katılmasından dolayı idama mahkum olan tek kadındır. Yirminci yüzyılın başında, Halide Edib'le aynı dönemde yaşayan, hatta aynı sınıf ve inançtan gelen kadınların konumu gözönüne alındığında Halide Edib'in önemi daha iyi anlaşılacaktır. | |
dc.description.abstract | IV ABSTRACT Ottoman Empire, especially during 18th and 19th centuries went through a decline period and started to lose lands due to a number of external and internal factors. The long-standing political, social and economic crisis finally drove the country into a world-war and eventually caused it to sign an armistice which actually brought the empire to the end. In fact, a terrible fate gathered over the country. After the signing of the armistice, the country was confronted with the danger of separation in addition to the already existing problems. This caused the intellectuals to be alert to find solutions to the problems. Among these intellectuals, Halide Edip Adıvar is an important personality whose ideas, activities and writings attract attention. She was born in 1882 in Istanbul. She was the first Turkish student who graduated from 'American Collage'. She also took private lessons from famous people such as Rıza Tevfik and Salih Zeki. Due to the quality education she received, she started to write in the newspapers and made translations of classical works of art from English to Turkish before she was 15. Between 1910 and 1912 she got into close contacts with 'Turkish Society' whose she took part in several activities together with Ziya Gökalp and Yusuf Akçura. She took over important responsibilities during this period which was the establishment years of Turkish Society'. After working as an educationalist for some time, she accepted Cemal Pasha's invitation to Syria and went there. In Syria she established several schools where she tried to make Arab Children love Turkey and dealt with the orphonts who lost their parents in the war. Later she came back to Turkey and continued teaching. Halide Edip whom we see in the front lines among the intellectuals trying to get the country out of the this chaos was a keen supporter of AmericanV Mandate during these years. She thought it was impossible for the country to get out of the plight in which she was. Therefore, she claimed the only under the mandate of a country like America which is powerful and not colonist salvation could be possible. Thus in the late 1918 she get up an association called The Association of Wilson Principles' through which she tried to persuade intellectual people such as newspaper men, administrators while getting into close contacts with American authorities on the ideal. After the closing of this association we see Halide Edip in meetings organized to protest the invasion of İzmir. She was going to be remembered as the fiery orator of these meetings organized to protest the invasion of İzmir. She was going to be remembered as the fiery orator of these meetings organized by the Turkish Association'. Halide Edib is among the few intellectuals whom Mustafa Kemal corresponded to exchange ideas after his arrival to Anatolia. In a letter addressed to Mustafa Kemal, Halide Edib said that it was very necessary to accept American Mandate for the salvation of the country and she explained in detaile the steps to be taken to do this. Also she spent strenuos efforts to make the congress members reach a decision for American Mandate during Sivas Congress. However she was not succesfull. After the invasion of İstanbul she went to Ankara. She held several important positions in the headquarter during the National Struggle for independence and she was the only person who could speak and write in English around Atatürk. Later she joined the army on her own will and started to work in the front headquarter as a corporal. She wrote her best novels on the national struggle during this period. After the victory, she went back to İstanbul where she continued to write in various newspapers and magasines. During these years she and her husband, Doctor Adnan, had a differens of opinion on certain matters with Mustafa Kemal and the administrators of the period. Thus, she and her husband went abroad in 1924. Halide Edib spent fifteen years abroad living in England and Paris. DuringVI this period she also visited America twice and India once. In America she attended a meeting as the chairman and the speaker and gave informations to Americans about the new Turkey. Her speeches attracted greate interest in America. She stayed for two months in India where she was port of several activities and made a lot of speeches. She returned to Turkey after the death of Mustafa Kemal and started to work as a professor in the department of English Language on literature in İstanbul University. In 1950 she became a member of the Turkish National Assembly from İzmir however since she could not adapt herself to the conditions there she was newer nominated agein. She lost her husband Doctor Adnan in1955 and after working in the university for some time she left her post at the university and continued her writing cover in her house. She died in 1964. She has abaut 45 books both her translations and her own writings. Being the first Turkish graduate of 'American Girls College' she bears the titles of translator, educational ist, reporter, and the first womanprofessor. She is also the only woman who was sentenced to death due to her taking part in the 'National Struggle'. When the situation of women who lived in the same period and represented the same beliefs and class was considered, her significance will be understood better. | en_US |