dc.description.abstract | ÖZET Teorik olarak, AS'li hastalarda görülen devinimsizlik ve artmış olan yangısal sitokinlerin hiperkalsiüriye yol açabilecekleri iddia edilebilir. Bu açıdan, bu hastalarda, hem hiperkalsiüri varlığını hem de bunu sonucu olan böbrek taşı varlığını araştırmanın klinik bir değeri olabileceği düşünülerek bu çalışma yapıldı. Bu amaçla, Osmangazi Üniversitesi Tıp fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji polikliniğinde izlenen ve yeniden gözden geçirilmiş 1984 Newyork AS sınıflandırma ölçütlerine göre AS tanısı konan 83 olgu çalışmaya alındı. Hastalıklı kontrol grubuna uluslararası Behçet Hastalığı tanı ölçütlerine göre BH tanısı konan 72 BH olgusu alınırken, 92 sağlıklı birey de normal kontrol grubu olarak çalışmada değerlendirildi. Çalışmada, tüm olguların yaşı, cinsi, hastalık süresi, taş düşürme öyküsü, ishal varlığı, taş düşürme bakımından aile öyküsü, düzenli salazoprin ve steroid olmayan yangı giderici ilaç kullanıp kullanmadıkları ayrıntılı olarak kaydedildi. Sistemik muayeneyle birlikte Schober testi, göğüs çevresi, el -yer mesafesi santimetre (cm) olarak ölçüldü. Olguların serum kalsiyum, ürik asit, alkalen fosfataz, PTH ; 24 saatlik idrarda kalsiyum, ürik asit, protein düzeyleri; anlık idrarda eritrosit sayısı ve dansitesine, ESH, CRP düzeylerine bakıldı, HLA B27 pozitifliği değerlendirildi. Böbrek taşının varlığını göstermek amacıyla direkt üriner sistem grafısi ve böbrek USG'si yapıldı. AS'li hastalarda, hem kendiliğinden taş düşürme ve böbrek koliği öyküsü hem de DÜSG'si ve USG bulgularına göre taş sıklığının kontrol gruplarından anlamlı olarak daha yüksek olduğunu belirledik. Çalışmamızda, böbrek taşı düşüren ve şu anda böbrek taşı olan (DÜSG'si ve USG'yegöre) hasta görülme sıklığı AS grubunda % 37.3, BH grubunda % 13.9 ve SK grubunda % 8.7 bulundu. Böbrek taşı saptanan erkek/kadın oranı, sağlıklı kontrol grubunda 4/1, AS grubunda 2.4/1 olarak bulundu. Hem AS grubunda hem de kontrol gruplarında taş varlığı ile biyokimyasal parametreler arasında bir ilişki belirlenemedi. Hem gruplar arasında hem de taşı olan ve olmayan AS'li hastalarda hiperkalsiüri düzeyleri açısından istatistiksel anlamlılıkta bir fark yoktu. Ancak taşı olan AS'li hastaların kalsiyum atılımı biraz daha yüksekti. Öte yandan taşı pozitif olan AS li hastaların içinde kalsiyum atılımının normalin üzerinde olduğu olgu sayısı taşı olmayanlara göre daha yüksekti. AS'li hastalarda hastalık süresi arttıkça taş sıklığında da artış görüldü. Sonuç olarak, AS'li hastalarda böbrek taşı sıklığının arttığı, bu artışın hastalık süresi ile ilişki gösterdiği, hastaların en azından bir kısmında, taş varlığına hiperkalsiürinin eşlik ettiği belirlendi. Nedene yönelik daha ayrıntılı ve seri analizlerin yapıldığı çalışmalar, hastalığın mortalite ve morbiditesi üzerinde rol oynaması olası böbrek taşının önlenmesi konusunda yardımcı olacaktır. 74 | |