dc.description.abstract | geldiği bir gerçektir. Bu noktada 'erken tanı ve tedavi nasıl sağlanabilir' sorusu akla gelmektedir. Bu sorudan yola çıkılarak çalışmamızda erken ve geç evrede tam alan olguların özellikleri belirlenmeye çalışıldı. Başvuruda balgam yakınması olan, Karnofsky performans durumu 70 ve üstünde olan, göğüs radyografisinde kavite, total atelektazi saptanan, periferik yerleşimli lezyonu olan ve SHK, AK, BHK histopatolojik alt tiplerine sahip olan olguların daha erken evrede tam aldığı tespit edildi. Bunun yanında başvuruda kilo kaybı yakınması ve göğüs radyografisinde mediasten genişlemesi olması erken evrede tam almaya negatif etkili değişkenler olarak tespit edildi. Sonuç olarak, akciğer kanserine neden olan risk faktörlerine sahip kişilerin, risk faktörleri, akciğer kanserinin kliniği ve seyri ve sağlık birimine erken başvurmaları konusunda etkin halk sağlığı eğitim programlarıyla bilgilendirilmeleri, birinci basamak sağlık birimlerinde görev yapan hekimlerin akciğer kanserinden şüphelendikleri kişileri erkenden ilgili uzmana yönlendirmeleri konusunda uyarılmaları ile tam ve tedavideki gecikmenin azaltılacağı, prognozun iyileştirilebileceği kanaatine varılmıştır. 75Lokal muayene bulguları BHK olgularında, diğerlerine göre anlamlı derecede düşük bulundu. Genelde bakıldığında toraks içi yayılım bulguları KHK olgularında daha yüksek bulundu. Plevraya ait fizik muayene bulguları AK'lu olgularda, VCSS KHK olgularında, Horner Sendromu ise BHK olgularında daha fazla bulundu. Sistemik metastaza ait fizik muayene bulgusu SHK olgularında daha az, KHK olgularında daha fazlaydı. Ortalama Karnofsky performans skoru 77.04± 10.64 (40-100)'tü. Karnofsky performans skoru erkek olgularda kadın olgulardan daha yüksek bulundu. Olguların başvurudaki Karnofsky performans skorlarına göre %12.5'inin kemoterapi için, %39.7'sinin cerrahi tedavi için uygun olmadığı saptandı. Göğüs radyografilerinde, 3 (%0.3) olguda hiçbir patolojik bulgu saptanmadı. Olguların %46.4'ünde saptanan kitle görünümü en sık saptanan radyolojik bulguydu. Radyolojik bulgulardan kitleyi hilus genişlemesi, mediasten genişlemesi, kısmi atelektazi ve pnömoni izlemekteydi. Olguların 178 (%16.8)'inde sıvı bulgusu mevcuttu. Sivili olguların 82 (%46.1)'sinde az miktarda, 71 (%39.9)'inde orta miktarda ve 25 (%14.0)'inde ise masif sıvı saptandı. Hilus genişlemesi, kavite, kısmi atelektazi AK'lu olgularda daha az iken, multiple nodul, diffüz yayılım ve sıvı bulguları daha fazla görülmekteydi. Hilus genişlemesi ve mediasten genişlemesi KHK olgularında daha sık görülen bir bulguydu. Yerleşim yeri KHK' da diğerlerinden farklı olarak orta zonda daha fazlaydı. Lezyon AK'lu olgularda ağırlıklı olarak perifer, KHK'lu olgularda ise santral yerleşimliydi. Olguların 64 (%6.1)'ünün göğüs radyografisinde asbest temas bulgusu saptandı. Bu olguların 49 (%4.6)'unda plevral plak, 12 (%l.l)'sinde diffüz plevral fibrozis, 2 (%0.2)'sinde plevral plak ve asbestosis, 1 (%0.1)'inde ise plevral plak ve diffüz plevral fibrozis tespit edildi. Göğüs radyografisinde asbest temas bulgusu olan bireylerde lezyonlann alt zon ve periferik bölgeyi seçmeleri asbest temas bulgusu olmayanlardan anlamlı derecede daha yüksekti. Olguların %43.9'unda uzak metastaz vardı. Uzak metastaz SHK' da anlamlı derecede az bulundu. Çalışmamızda elde edilen epidemiyolojik, klinik ve radyolojik bulguların ülkemiz için beklenen değerler olduğunu söyleyebiliriz. Toplumlar arasındaki epidemiyolojik, klinik ve radyolojik eğilimlerdeki farklılıklara rağmen tüm dünyada olguların yalnızca %15'inin ameliyata uygun evrede 74geldiği bir gerçektir. Bu noktada 'erken tanı ve tedavi nasıl sağlanabilir' sorusu akla gelmektedir. Bu sorudan yola çıkılarak çalışmamızda erken ve geç evrede tam alan olguların özellikleri belirlenmeye çalışıldı. Başvuruda balgam yakınması olan, Karnofsky performans durumu 70 ve üstünde olan, göğüs radyografisinde kavite, total atelektazi saptanan, periferik yerleşimli lezyonu olan ve SHK, AK, BHK histopatolojik alt tiplerine sahip olan olguların daha erken evrede tam aldığı tespit edildi. Bunun yanında başvuruda kilo kaybı yakınması ve göğüs radyografisinde mediasten genişlemesi olması erken evrede tam almaya negatif etkili değişkenler olarak tespit edildi. Sonuç olarak, akciğer kanserine neden olan risk faktörlerine sahip kişilerin, risk faktörleri, akciğer kanserinin kliniği ve seyri ve sağlık birimine erken başvurmaları konusunda etkin halk sağlığı eğitim programlarıyla bilgilendirilmeleri, birinci basamak sağlık birimlerinde görev yapan hekimlerin akciğer kanserinden şüphelendikleri kişileri erkenden ilgili uzmana yönlendirmeleri konusunda uyarılmaları ile tam ve tedavideki gecikmenin azaltılacağı, prognozun iyileştirilebileceği kanaatine varılmıştır. 75 | |