dc.description.abstract | ÖZET Radiyal arter grefti, çapının koroner arter çapına yakın olması, arter duvarının bir greft için uygun kalınlıkta ve dirençte olması, uzunluğunun yeterli olması, cerrahi olarak kolay çıkarılabilmesi ve uzun dönem açık kalma oranlarının internal mammariyan artere yakın değerlerde olması bu grefti internal mammariyan arterden (İMA) sonra ikinci seçenek haline getirmiştir. Radiyal arter kullanımını kısıtlayan en önemli etkenlerin başında radiyal arter spazmı gelmektedir(5). Radiyal arterde oluşan ve CABG sonrasında mortalite ve morbidite artışına neden olabilen spazmı engellemek amacıyla, uzun yıllardan beri çeşitli farmakolojik ajanlar kullanılmıştır. Bu amaçla en yaygın kullanılan ajanlar, diltiazem, papaverin, nitrogliserin, verapamil ve fertoksibenzamindir. Çalışmamızda koroner bypass cerrahisinde greft olarak kullanılacak radiyal arterlerin çıkarılması esnasında topikal olarak kullanılan diltiazem, papaverin ve iloprostun antispazmotik etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, hastalar biri kontrol grubu olmak üzere, 4 gruba ayrılarak, koroner bypass cerrahisi sırasında greft amacıyla çıkarılan radiyal arterlerin çıkarılmaları esnasında bu üç maddeden bir tanesi topikal olarak uygulandı. Radiyal arter çıkarıldıktan sonra distal ucundan kesilen yaklaşık 2 cm'lik bir segment Krebs-Henseleit fizyolojik solüsyonu içerisinde organ banyosu laboratuarına götürüldü. Preparatlar 15'er dakika ara ile 4 kez Krebs-Henseleit fizyolojik solüsyonu ile yıkandı. Daha sonra sırasıyla 0,2 mililitre 10`4 M, 10`3 M, KT2 M fenilefrin, 0,2 mililitre 10`6 M, 10`5 M, 10-4 M, 10-3 M, 10-2 M noradrenalin, 0,25 mililitre 67 mM KCI, 0,2 mililitre 10-4 M, 10_ 443 M, 10`2 M serotonin verilerek kasılma cevapları değerlendirildi ve uygulanan her vazokonstriktör maddeden sonra maksimum kasılma cevabı elde edilince 0,2 mililitre 10`4 M, 10`3 M, 10`2M asetilkolin verilerek gevşeme cevapları değerlendirildi. Gruplar içerisinde diltiazem grubunda antispazmotik etki açısından diğer iki gruba göre belirgin bir üstünlük vardı. Ancak en çok dikkati çeken nokta, daha önce topikal antispazmotik olarak kullanılmamış olan iloprostun, bu alanda çok yaygın olarak kullanılan papaverin olan üstünlüğü idi. Serotonine bağlı olan kasılmada her iki ilacın istatistiksel olarak aynı derecede etki göstermesi dışında diğer tüm vazokonstriktif ajanlara karşı iloprost istatistiksel olarak daha iyi yanıt vermiştir. Papaverinin endotel üzerine olan hasarlayıcı etkisi son zamanlarda yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur*49). Buna karşın iloprostun sitoprotektif etkileri bilinmektedir(53). Sonuç olarak, son zamanlarda periferik oklüziv arteriyel hastalıkların tedavisinde giderek artan bir sıklıkta kullanılmayan başlayan iloprostun, artık yarar-zarar oranı tartışmalı hale gelen papaverine göre iyi bir alternatif olduğu düşüncesindeyiz. Bu konuda yapılacak başka çalışmalarla da konunun ayrıntılı olarak araştırılmasının, kalp cerrahisine yeni antispazmotik ajanların kazandırılmasına yardım edebileceği düşüncesini taşımaktayız. KAYNAKLAR 45 | |