Burstone ve ricketts utility tipi intrüzyon arklarının örtülü kapanış olgularındaki etkilerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi

Abstract

ÖZET Derin örtülü kapanış, estetik ve fonksiyonel sorunlar yaratan bir anomalidir. Tedavi yaklaşımı ve seçilen mekanikler, hastanın büyüme yönü ve miktar!, stomion- keser diş ilişkisi, dudak uzunluğu ve tonusu, çiğneme kaslarının tonusu,keser dişlerin oklüzal düzlemden sarkma miktarı gibi faktörler göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Keser dişlere intrüzyon yaptırılarak kapanışın açılması gereken durumlarda hafif ve sürekli kuvvetler uygulayan yük / defieksiyon oranı düşük apareyler, ağızdışı ve hareketli apareylere tercih edilmelidir. Çalışmamızda Angle sınıf 1 veya sınıf 2 anomaliye sahip gelişim yönü nötral veya vertikal olan 20 birey iki farklı tekniğe ait intrüzyon arkının kapanış açma mekanizmalarını araştırmak ve uyguladıkları intrüzif kuvvetlerin yarattığı kök rezorpsiyonunu incelemek amacıyla tedavi kapsamına alınmışlardır. Bu bireylerin örtülü kapanış miktarının 4 mm veya daha fazla olmasına, üst keser dişlerin üst dudaktan 3 mm veya fazla sarkmış olmasına, intraoral ankrajın artırılması amacıyla üst 2. büyük azıların ağızda olmasına ve keser dişlerinde herhangi bir patoloji bulunmamasına özen gösterilmiştir. Birinci grubu oluşturan 10 hastaya Segmental ark tekniğine ait Base ark; ikinci grubu oluşturan 10 hastaya ise Bioprogressif tekniğe ait Utility ark kullanılmıştır. Mekanikler dört ay90 boyunca 60 gram (diş basma 15 gram) intrüzif kuvvet uygulamış ve bu kuvvetier her seansta ölçülerek gerek duyulduğunda artırılmıştır. Kapanış açma öncesi ve sonrası elde edilen 40 adet lateral sefaiometrlk ve 40 adet periapikal film üzerinde açısal ve boyutsal ölçümler yapılmıştır. Araştırmamızın sonucunda örtülü kapanışta istatistiksel ve klinik olarak önemli azalmalar gerçekleşmiştir. Kapanış açılma mekanizmaları incelendiğinde her iki intrüzyon arkının da benzer şekilde iskeletsel değişiklik yaratmaksızın dişsel değişiklerle kapanışı açtığı saptanmıştır. Uygulanan intrüzif kuvvetlerin hafif olmasından dolayı keser dişlerde önemsiz miktarlarda kök rezorpsiyonu ölçülmüştür. Yine aynı sebepten dolayı ankraj bölgesinde vertikal değişiklikler önemsiz seviyede kalmış ve oklüzal kuvvetler tarafından kontrol edilebilmişlerdir. Bu veriler ışığında, keser intrüzyonunun endike oiduğu durumlarda, reaksiyonel kuvvetlerin kontrol edilebilir olması ve ortaya çıkan doku zararının az olması önem kazanmaktadır. Çalışmamızda karşılaştırılması yapılan her iki apareyin de ağız dışı ankraj desteğinden faydalanmaksızın etkin bir şekilde örtülü kapanış tedavisi gerçekleştirdiği saptanmıştır

SUMMARY Deep overbite is a maiocclusion that causes estheticai and functional problems. Treatment approach and chosen mechanics must be planned by realising the factors such as the amount and direction of growth, stomion - incisor tooth relatioship, length and tonicity of lips, tonicity of masticatory muscles and the eruption amount of incisor teeth from the occlusal plane. in cases which need bite opennlng by incisor intrusion, the appliances that deliver light and continuous forces and have Sow load/ deflection rate must be preffered to extraoral and removable appliances. in our study, 20 patients were choosen with Angle Class 1 or Class 2 malocclusion and neutral or vertical growth direction. We used two intrusion arches of two different techniques to search the bite opening mechanism of intrusion arches and to investigate the root resorption created by inrusive forces. We selected the patients who showed more than 4 mm of overbite, 3 mm or more upper incisor eruption from the upper iip, having the upper second molars in the mouth to increase intraoral anchorage and having no pathology on upper incisors.92 Base arch of Segmental arch technique was used on 10 patients in the first group and Utility arch of Bioprogressive technique on 10 patients in the second group. During four months of observation period the mechanics applied 60 gr. {15 gr. per tooth ) of intrusive force and if needed these forces were remeasured in every apointment and increased when it was necessary. We made angular and dimensional measurments on 40 lateral cephalometric and 40 periapical films which were obtained before and after bite opening. As a result of our study, important reduction of over bite was obtained statistically and clinically. When bite opening mechanisms were examined it was established that both intrusion arches opened the bite with only dental changes without creating skeletal changes. A small amount of root resorption was measured because of light intrusive forces. Vertical changes in the anchorage region were negligable and these could have been controlled by occlusal forces. Considering the results above, in cases where incisor intrusion is indicated, being able to control reactional forces and minimizing the tissue damage is an important factor. In our study, it is noted that both of the compared appliances were able to treat deep over-bite effectively without the help of extraorai anchorage.