Modernitenin doğuşunda Leviathan`ın yeri
dc.contributor.advisor | Bumin, Tülin | |
dc.contributor.author | Müftüoğlu, Aydin | |
dc.date.accessioned | 2020-12-29T07:44:38Z | |
dc.date.available | 2020-12-29T07:44:38Z | |
dc.date.submitted | 1992 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/348742 | |
dc.description.abstract | ÖZET Modernitenin doğuşu bir yandan kökleri antik Yunan'a değin giden bir takım kavramların radikal bir biçimde yorumlanması ve diğer yandan birtakım yeni kavramların ortaya konması ile gerçekleşmiş olan bir felsefi kopuştur. Modernite söylemine damgasını vuran iki ana tema vardır. Bunlardan ilki olan bireyin topluma öncelliği antik Yunan'da sofistler ve Epikuros tarafından ifade edilmiş olmakla birlikte, bu öncellikten kendisinden hareketle toplumsallığın kavranacağı bir doğal hak anlayışı geliştirememişlerdir. Bunu temelinde ise klasik geleneğin insanın doğası gereği toplumsal olduğunu savlaması yatar, insan doğası gereği toplumsal olunca bireyin topluma öncelliği sözkonusu olmayacaktır. Modernite söylemine damgasını vuran ikinci tema ise bireyin sahip olduğu haktan hareketle yaratılan yapay şeyler olarak toplu ve devlettir, ilk örneklerini Seneca ve Hooker'da bulduğumuz bir hipotetik durumdan hareketle elde edilen bu haklar öğretisi aynı zamanda yapay olanın kurumsallaşması için gerekli malzemeleri içerir. Oysa klasik geleneğin ortaya koychığu doğal hak anlayışı insanın doğası gereği toplumsal olduğu anlayışla birleşince insana toplum içerisindeki görevlerini gösterir bir öğreti olmaktan öteye gitmemiştir. Eğer yapay olanın kurumsallaşması için doğal hakkın temel malzemeyi oluşturduğunu söylersek, rıza ve sözleşme kavramlarının da temel nitelikteki birtakım araçlar olduklarını kabul etmemiz gerekir. Zira yapay olanın kurumsallaşması için bu araçların mutlaka kullanılması gerekmektedir. Rıza ve sözleşme kavramlarının tarihi oldukça eskidir. Gerek antik Yunan'da ve gerekse ortaçağda bu kavramların kullanıldığını biliyoruz. Ancak bu kez rıza kendisinden hareketle moralitenin oluşturulacağı bir kavram haline gelecektir. Zira birey rıza göstermekle aynı zamanda moral bakımdan yüksek bir değer taşıyan adaleti ` isteyecektir. Bu nedenle birey adaletin gerçekleşmesi için rıza göstererek tüm haklarını bir egemen güce devredecektir. Egemen güç ise sözleşmeyle belirlenecekve sınırlandırılacaktır. Egemen güç belirlenecektir, çünkü egemenin işlevi sözleşmeyle ortaya konacaktır. Öte yandan egemen güç sınırlanacaktır, çünkü doğal rıza ve sözleşme kavramları toplumun bir edimi olarak değil ama bireyin bir edimi olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bununla birlikte sözleşme ve rıza aynı zamanda egemen gücün ortaya çıkışını sağlamaktadır. Zira artık bunlar aracılığıyla egemenin yetkilendirilmesi sözkonusudur. Bununla birlikte sözleşme kendisinden hareketle tüm insan ilişkilerinin oluşturulacağı ve kavranacağı bir model içerir. Bu daha önce ele almış olduğumuz efendi-uşak ilşkisini içeren bir modeldir. Bu durumda kuran, boyun eğen ve yöneten insan olduğundan her türlü metafizik ilke ya da aşkın güç politik alanın dışında bırakılmıştır. Bunun Sonucunda ortaya çıkan devlet de tek başlı ve mutlak bir güce sahip bir yapay varlık olmuştur. Ancak doğal hak devredilemez olduğundan mevcut politik oluşumun sorgulanması için bir dayanak noktası teşkil etmiştir. Böylece modernitenin doğuşu arkaik de olsa modern devletin bir prototipini içermektedir. işte çalışmamız boyunca modernitenin doğuşu bağlamında ele almış olduğumuz Hobbes'un politika felsefesi modernitenin temel unsurlarını içermesi bakımından son derece önemli bir konuma sahip olan bir radikal dönüşüme işaret etmektedir. Hobbes'un politik anlayışı, içerdiği kavramlar bakımından çağdaş demokrasinin ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Zira devredilemez haklar anlayışı bu günkü insan haklan kavramının temelini oluşturduğu gibi aynı zamanda politik liberalizmin de beslendiği bir kaynak olmak durumundadır. Öte yandan mülkiyet hakkını devredilemez olarak gördüğünden dolayı Hobbes ekonomik liberalizmin kurucusu olarak da adlandırılmaya hak kazanmıştır.. Hobbes'un bu yönünü onun bireyciliğiyle birleştirdiğimizde ise tüm Anglosakson. felsefe geleneğine damgasını vuran mülkiyetçi-bireyci anlayışın kurucusu olduğunu da söyleyebiliriz.O halde çağdaş demokrasiyi anlamak ve sorgulamak için Hobbes'u okumaya ve anlamaya ihtiyacımız vardır. | |
dc.description.abstract | en_US | |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/embargoedAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Felsefe | tr_TR |
dc.subject | Philosophy | en_US |
dc.title | Modernitenin doğuşunda Leviathan`ın yeri | |
dc.type | masterThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | Felsefe Tarihi Anabilim Dalı | |
dc.subject.ytm | Hobbes, Thomas | |
dc.subject.ytm | Leviathan | |
dc.subject.ytm | Modernism | |
dc.identifier.yokid | 36965 | |
dc.publisher.institute | Sosyal Bilimler Enstitüsü | |
dc.publisher.university | EGE ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 36965 | |
dc.description.pages | 253 | |
dc.publisher.discipline | Diğer |