Yoğun bakım ünitelerinde çalışan hemşirelerin sahip olduğu hemşirelik imajının ahlaki sıkıntı düzeylerine etkisi

Abstract

Ahlaki sıkıntı (moral distres) kavramı sağlık bakım ortamlarında son 30 yılda daha fazla gündeme gelen, bakım ve tedavinin niteliğini, niceliğini ve maliyetini etkileyen etik bir problemdir. Amerikan Hemşirelik Üniversiteler Birliği (AACN) 2008'de hemşirelikte ahlaki sıkıntının önemini vurgulayarak, ahlaki sıkıntı kavramının sağlık bakım çevresinde sıklıkla ihmal edilen önemli bir problem olduğunu belirtmiştir. Ahlaki sıkıntı, diğer duygusal sıkıntılardan oldukça farklıdır. Ahlaki sıkıntı sağlık bakım alanlarında çalışan profesyoneller ve yöneticilerde yaygın olarak yaşanan bir problemdir. Ahlaki sıkıntı, bir profesyonelin yapılacak doğru eylemi bildiği halde engeller nedeniyle doğru eylemi gerçekleştirememesi durumunda yaşadığı bir sıkıntıdır .Ahlaki sıkıntı hemşirelik bakımının niteliğini, niceliğini ve maliyetini ayrıca hemşirelerin fiziksel ve duygusal sağlığını da etkileyen önemli bir problemdir. Hemşirelerin verdikleri bakımın hastaya yarar sağlamadığını ve bununla birlikte sınırlı kaynakların etkin kullanılmadığını, hasta ve yakınlarının otonomisinin dikkate alınmadığını ve hastaya verdiği hizmetin değersiz olduğunu düşünmeleri ahlaki sıkıntı yaşamalarına yol açabilmektedir . Bireysel ve kurumsal birçok durumun neden olduğu ahlaki sıkıntı hemşirelerde öfke ve engellenme duygusundan iş doyumunda azalmaya, tükenmişlik ve meslekten ayrılmaya kadar önemli sonuçlar doğurabilmektedir.

The aim of this study is to determine the effect of nursing image of nurses working in intensive care units on moral distress levels.The research is descriptive and has a cross-sectional feature. The sample of the study consisted of 107 nurses working in intensive care units of Sivas Cumhuriyet University Health Services Practice and Research Hospital. Three forms were used to collect data, namely Introductory Information Form, Nursing Image Scale (HIS) and Turkish Version of Intensive Care Moral Distress Scale (TrMDS-ICU-R). In the research, data analysis was done in SPSS 22 package program. Descriptive statistics, indifference tests and regression model were used to analyze the data. 53.3% of the nurses participating in the research are between the ages of 26-35. 64.5% are women and 59.8% are education. 29% of the participants have 5-8 years of employment in the profession and 32.7% of them have been serving in intensive care for 0-1 years. The total image average of the nursing image of the intensive care nurses within the scope of the study is 71.54 ± 6.03 (scale point range: 28-84), and the total score of moral distress is 77.42 ± 29.08 (scale point range: 0-336). It was determined that the effect of nursing image communication sub-dimension on the moral distress sub-dimension was statistically significant within the scope of the regression model, whereas the nursing image sub-dimensions did not affect the moral distress frequency sub-dimension (p <0.05). In line with these findings obtained from the research, it can be said that intensive care nurses have a positive nursing image and experience low level of moral distress, and increase the level of moral distress in case of insufficient communication in nurses with a sub-dimension of nursing image. Considering the results of the research, considering the increase in the activities of national and international nursing organizations aimed at maintaining and strengthening the positive professional images of the intensive care nurses, communication problems are an important factor in the nurses working in intensive care environments. In-service training and various programs that will strengthen communication within the team are proposed.