Hiperprolaktinemik hastalarımızın retrospektif değerlendirilmesi
dc.contributor.advisor | Sezer, Kerem | |
dc.contributor.author | Koyuncu, Mahmut Bakir | |
dc.date.accessioned | 2020-12-10T08:04:26Z | |
dc.date.available | 2020-12-10T08:04:26Z | |
dc.date.submitted | 2016 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/219394 | |
dc.description.abstract | Hiperprolaktinemi tanısı, iki ayrı ölçümde serum prolaktin değerinin laboratuvarca kabul edilen normal aralığın üstünde olması ile konur. Hiperprolaktinemi, hipotalamo-hipofizer aksın en sık görülen endokrin bozukluğudur ve fizyolojik, farmakolojik ve patolojik nedenlerle oluşmaktadır. Prolaktinomalar ise fonksiyonel hipofiz tümörlerinin yaklaşık %30'unu oluşturmakta olup hiperprolaktineminin en sık nedenidir. Bu çalışmada amaç; Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvurmuş olup hiperprolaktinemisi olduğu görülen hastalardaki sık görülen etiyolojik nedenleri saptamak, hastaların ilk başvuru yakınmaları ve PRL düzeyleri arasındaki ilişkiyi saptamak ve hiperprolaktinemi nedeni prolaktinoma olan hastaların sıklığını belirleyip bu hastaların tedaviye verdikleri yanıtları ortaya koymaktır. 1 Ocak 2012-31 Aralık 2015 tarihleri arasında Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvuran ve hiperprolaktinemisi saptanan toplam 649 hastanın dosyası retrospektif olarak incelendi. Bunlardan tüm dahil edilme kriterlerini karşılayan toplam 176 hastanın 47'sinde (%26,8) etiyolojik nedenin prolaktinoma olduğu görüldü. İlaca bağlı hiperprolaktinemi hastaların %20,9'unu oluşturmaktaydı. İlaca bağlı hiperprolaktinemi tanısı alan hastalarda bu durumdan en sık sorumlu olan ilaç essitalopramdı (%29,6). Kadın hastalarda en sık başvuru yakınması galaktore iken (%47,4), erkek hastalarda en sık yakınma cinsel isteksizlikti (%55). Prolaktinoması olan toplam 47 hastadan mikroadenom grubunda 30, makroadenom grubunda ise 17 hasta yer almaktaydı. Mikroadenom grubunda kabergolin tedavisiyle PRL normalizasyonu 25 (%83,3) hastada sağlanırken, makroadenom grubunda 10 hastada (%58,8) normal PRL değerlerine ulaşıldı. Mikroadenom grubunda çapta yüzde azalma %39.88±44.44 olarak görülmüşken, makroadeom grubunda %26±6,7 olarak saptandı. Sonuç olarak hiperprolaktinemi nedenleri araştırılırken ilaç öyküsü sorgulamak ve PKOS açısından hastayı sorgulamak oldukça önemli olup, merkezimizde prolaktinomalı hastaların tedaviye verdiği yanıtların literatürle uyumlu olduğu saptandı. | |
dc.description.abstract | Diagnosis of hyperprolactinemia is based on two consecutive measurements of serum prolactin levels which is above the normal range of laboratory reference levels. Hyperprolactinemia is the most common endocrin disorder of the hypothalamic pituitary axis. It is caused by some physiological , pharmacological and pathological factors. On the other hand, prolactinoma constitutes about 30% of the functional pituitary tumors and is the most common cause of hyperprolactinemia. The aim of this study was to identy the most common etiologic factors of hyperprolactinemia in patients who applied to Mersin University Hospital, to determine the relationship between the initial presenting symptoms and prolactin levels in patients and the frequency of patients with prolactinoma and to reveal their responses to the treatment. A total of 649 patients who applied to Mersin University Hospital between January 2012 and December 2015 were reviewed retrospectively. 176 patiens who fulfilled the inclusion criteria were included. In 26,8% (47) of these patients prolactinoma was the cause of hyperprolactinemia. Drug induced hyperprolactinemia was 20,9% of the cases. Escitalopram was the most common drug (29,6%) among drug induced hyperprolactinemia. While the most common presenting symptom among female patients was galactorrhea (47,4%), it was loss of libido among male patients (55%). Among the patients wirh prolactinoma, there were 30 patients in microadenoma group and 17 patients in macroadenoma group. PRL normalisation was achieved in 25 (83,3%) patients in microadeoma group and 10 (%58,8) patients in macroadenoma group. Reduction in diameter was %39.88±44.44 in microadenoma group and %26±6,7 in macroadenoma group. In conclusion, it is important to question about the drug history and signs of PCOS of an hyperprolactinemic patient. Furthermore, responses of our patients to the treatment were consistent with the literature. | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları | tr_TR |
dc.subject | Endocrinology and Metabolic Diseases | en_US |
dc.title | Hiperprolaktinemik hastalarımızın retrospektif değerlendirilmesi | |
dc.title.alternative | Retrospective analysis of our patients with hyperprolactinemia | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | İç Hastalıkları Anabilim Dalı | |
dc.subject.ytm | Hyperprolactinemia | |
dc.subject.ytm | Retrospective studies | |
dc.subject.ytm | Cabergolin | |
dc.subject.ytm | Prolactin | |
dc.identifier.yokid | 10129937 | |
dc.publisher.institute | Tıp Fakültesi | |
dc.publisher.university | MERSİN ÜNİVERSİTESİ | |
dc.type.sub | medicineThesis | |
dc.identifier.thesisid | 448824 | |
dc.description.pages | 70 | |
dc.publisher.discipline | Diğer |