Show simple item record

dc.contributor.advisorİskender, Ali Kemal
dc.contributor.authorÖzdemir, Hüseyin
dc.date.accessioned2020-12-10T07:42:12Z
dc.date.available2020-12-10T07:42:12Z
dc.date.submitted1994
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/218392
dc.description.abstractBatı'daki resim sorununun, zemininin ve anlayış gelişiminin bilincine ılmadan cabalar harcandığı ve dolaylı olarak olması gerekli bir gözlem eminin geçirildiği acıktır. Sanatçılarımızın 19. yy*da geçirdiği ilk lem dönemi, Batı sanat anlayışları oluşumlarının ve değişimlerinin enlerini anlamağa yeterli olamamış. Zaten, önce askerlik mesleğini en bu sanatçı ruhlu kişiler, çoğu kez bir atölye yaşamına gerekli,.erli zaman yanında, toplumumuzun geniş zemininde oluşmuş ilgiyi de amamışlar. Batı atölyelerinde giderek yenilenen cizgisel, boyasal tutku zevklerin, kesin doğal biçimler dışında nasıl bir oluşum grafiği :dikleri dikkate alınırsa, bu yaratılmış yabancı, soyut, zengin kültürün,.emîzde, kısa zamanda yer ve gelişme ortamı bulamayacağı anlaşılır. Batı'nın roman, gotik ve Proto-Rönesanas resminin, cizgisel kuruluş ve :-yüzey-boyama aşamasından modleye geçişi ve giderek ışık-gölge modlesi atımından, renk ve boya soyutlamasına varışı ve bu biçimlemeler üstüne :yıllar boyunca oluşturulmuş düşüncelerle geliştirilen zengin resim türü, elbette öyle kolay çözümlenebilir, yüzeysel bir sorun olamazdı. :e, zamanla cözümleyebildigimiz bu uçsuz bucaksız resim kültürü -ikiıaine karşılık, Gerome, Boulanger ve Cabanel gibi Paris'in ısisist-romantik ekolleri karışımı bir akademizmanın dalgalarını yaşatan latcılarının yanlarında eğitim görmüşlerdi. Oysa o sıralarda Paris,.eyci sanatın en hür tutumlarını benimseyen ve gelenekçi geçmişe cephe in sanatçıların yeni görüşleriyle çalkalanıyordu. Kısacası, Batı'ya »derdiğimiz asker kabiliyetlerimiz, bütün iyi niyetleri ve büyük »alarma rağmen, yurda David-Ingres klasîsizmînin akademikleşraiş eğitimi unda, romantik paletin maniyere olmuş gibi, olanakları ve belki bir ~ca da Barbizon Okulu ve Courbet'nin peyzajist doğa şiiri anlayışı ile tebilmişlerdi. özellikle doğa biçiminin cizimsel soyutlaması ile, boyasal soyutlama tuşlarına ulaşmanını, öyle kolay bir gözlem ve doğadan alınan yüzeysel zlarla olamaycagının anlaşılması, elbette zaman istiyordu. Bu nedenledir, 1835 de Batı*ya gönderilen ilk on Türk öğrenci arasında yer alan ressam -ik ibrahim Paşa için Sami Yetik, klasik ekolün en reel.terbiyesini alan. ressam diyor. Ancak biz, bugün, Ferik ibrahim Paşa ve çağdaşlarının, jres'in biçim bozmalarını ve modlelerini barok derinliklerinden sıklaştıran o hafif biçimleme değerlendirişini anlayamadıklarını -üyoruz. Kaldı ki, o sıralar, klasisist ekolün şaşaası, romantikler ile -bizon Okulu*nün acık hava resmi yeniciliği karşısında kuvvetini oldukça rirmiş görünmektedir. Ancak, Paris'in Academie deş Beaux-Arts'ında ve lon'unda, klasisizm hayranlarının henüz egemen olduklarını biliyoruz, lun için. Ferik ibrahim Paşa ve Hüsnü Yusuf gibi Avrupa'ya gönderilen ilk öğrenci arasında yer alıp sivrilenler, reel ya da klasik anlayış aldında Jru bir değerlendirme yapamamışlardır. Hatta, pek takdir gören Hüsnü suf'un cini mürekkebi ile, klasisist anlayışla ilgisi bulunmayan kimi hin desenler yaptığını çıkarabiliyoruz. Zaten, aşağı yukarı II. ?rutiyet*in sonuna, hatta çok daha sonralara değiş, ressamlarımızın »ilikle fenni resim ve fenni raenazır ile uğraştıklarını görüyoruz. Lında bu sıralar, resmin beceri sayıldığı da açıkça ortaya çıkıyor, -'at-1 Hühendishane'de kabili talim olan, üstat olur üstattan sözü Llanılmaktadır. IIZaten, bu askerî okulların amacı, esasta ressam yetiştirmek olamazdı, ncak, bunlardan bu alanda eğitim görenlerle, bu ise büyük ilgi duyanlar rasında, rutin isler dışındaki resmin yaratıcı yönüne hayatlarını ağlayanların, öncülerimiz olduklarını, görüyoruz. iste, Batı*da öğrenim görmemesine rağmen Servili Ahmet Emin bu ncülerimiz arasında yer alır. Barbizon Okulu'na yakın bir anlayış içinde, gac portreleri resimleyen bu sanatçımızda, buraya değin adlarını erdiğimiz ilk ressamlarımızın rutin-klassist yalama biçimlemesi de azdır. ut nedenle Ahmet Emin, o sıralar resim sorununun daha çağdaş bir Dktasındadır. Bursa, Bozöyük, Eskişehir ve izmit'ten doğa karsısında evdiği kimi köselerin görünümlerini resmederek bir albüm meydana etirmesiyle, o Anadolu'ya optik Batı gözüyle bakan ilk ressamımız da lmuştur. Hatta aldığı bu notların, bizde yöresel ilk değerlendirme olduğu a söylenebilir. Resimsel biçimlemede, yörresel not zevkine varma da, bir şama olarak değerlendirilir. Bu noktada, Kühendishane çıkışlı Halil Pasa nem kazanır. Gönderildiği Paris'te, Gerome'un atölyesinde çalışmıştır. Idığı eğitim, kendinden öncekilerden farklı değildir; fakat resimlerinden rıladıgımız, onun, klasisizmden iğrenen Barbison Okulu ressamları ile zlenimcilerin ilk hareketlerinin yarattığı yeni heyecanı, o sıralar sıcağı ıcağına Paris'te yaşadığıdır. Ancak kendisi, aldığı eğitime paralel larak izlenimci olmayan bir portre ile, yer, yer kimi izlenimci etkileri B yansıtan bir peyzaj resminin sınırları içinde kalmıştır. Pasa'da, endinden öncekilerde görülmeyen bir palet zenginliği, bir fırça rahatlığı, ir kaligrafi dikkati çeker. Ayrıca, dolaysız olarak doğadan edinilebilen otlarla peyzajlarını tamamlayan bu ressamımız, bizde bu dikkati ile öncü lur ve resim sanatına tüm yaşamını vermiş ilk asker ressamımız olarak da nem kazanır. İ8SS den bu yana, yapıtlarını aralıksız sergiler. Hatta 939 da, ölümünden bir yıl önce acılan ilk Devlet Resim ve Heykel ergisi*ne de bîr yapıtını verir. Ancak çok ilginçtir, yapıtı jürice ergiye alınmağa layık görülmez. Harbîye*nin yetiştirdiği ilk ressamlardan bîri olarak göstermenin daha agru olacağı Ferik Tevfik Pasa, aslında Ferik ibrahim Pasa ile aynı amanda Avrupa'ya öğrenime gönderilmiş ve aynı eğitimi almıştır. Eldeki ilgiler, kendisinin daha çok desen çizdiğini ve bir de bizde ilk heykel 3ntan kişi olduğunu göstermektedir. Harbiyeliler arasında sivrilebilenlerde, Mühendishane cikıslı Servili h»met Emin ile Halil Pasa'da görüldüğü belirtilen yöresel resimlerin, daha ir önem kazandığı gözlemlenir. Süvari binbaşısı Tevfik, Laleli Türbesi ve ski Direklerarası gibi yapıtlarında, istanbul'un yeşil servilerini, sinilerin güneşli mermerlerini, eski sokakların gölgeli `navutkaldırııalarını, sebillerin ve türbelerin mistik havasını yakalamağa alışan ve bunda başarılı olan bir ressamımızdır. îslek bir fırçaya sahip, ?16 da yitirilen suluboya ressamı. Binbaşı Hayri'de de, bu yöresel notlar âzlemlenir. Guillemet adında, klasisist-akademik resimler yapan bir sssam, istanbul'a gelir ve Beyoğlu'nda özel bir resim atölyesi acar. Iginctir, bu ressamın gelişi, Osmanlı hükümetinin İstanbul'da bir Sanayi-i sfise Mektebi açmayı kesin olarak istediği zamanlara rastlar. Kurulusu t e birlikte Osman Hamdi'nin müdürlüğünü yaptığı Sanayi-i Nefise'de de, 3S7 den 19OB e değin öğretim sorumlulukları hep yabancılara verilir. Fakat bu tarihler arasında, buradan yetişen tek sanatçı görülmez, tcak Osman Hamdi'nin müdürlükten çekildiği İ9O8 yılından sonradır ki, azmi Ziya - Çallı kuşağı mensupları bu okuldan çıkarlar ve Avrupa'ya gider a da gönderilirler. Bu nedenle, 19O8 e değin Hühendishane ve Harbiye îsiınhanelerininı. Sanayi-i Nefise'den daha hareketli olduğu ve resim Jretiiüimfe daha yararlı oldukları saptanır. IIIimparatorluğun çöküş döneminde başlayan özlemle, bir asker ressamımı; »lan Hasan Rıza, Türk ordularının başarılı savaşlarını, kuşatılan kaleleri, falın kılıç düşman orduları içine dalan yeniçerileri,, toz, toprak ve barul tumanları içinde yaşatmak ister. Ancak o, bu renkli sahnelerde, Delacroi» fa da bu konuları isleyen diğer 19. yy ressamları gibi, romantik bir palet ^a da desen yaratıcılığı yansıtmaz. O, sabırlı bir isçilikle, hayalindeki (örüntüye bağlı. üç boyutlu ve yalnız siyah-beyaz, ilkel bir figür todlesiyle, kendini amacına ulaşmış addeder. Onun tarihsel kişilerimizle.Igili tarama resimlerinde de, bütün tuval resimlerinde olduğu gibi,.esimsel herhangi bir endişe yoktur. Sonuç* zamanımızdaki dergilerde (örülen, cini mürekkepli kimi tarama portreler düzeyinde kalır. 19.yy*in 2. yarısındaki Batı'ya yönelik ilk ressamlarımızın yapıtlara :arsı l artırıldığında, Harbiye çıkışlıların, Ifühendishane çıkışlılara ıranla, yeni sanat akımlarına yaklaşım acısından, daha önemli çalışmalar 'aptıkları gözlemlenir. örneğin, yanlarında öğrenim gördüğü Gerome ve loulanger yanında, sevdiği Daubigny gibi ressamlardan da, saraya birkaç 'apıt aldırtan Seker Ahmet Pasa klasisist-romantik bir eğitim görmesine.agmen, yer yer Courbet anlayışına yaklaşan resimler yapmıştır. Hocaları 'anında, Daubigny gibi sanatçıların yapıtlarını da beğenerek, seçip ıldırdıgına göre, resirasel eğiliminin, Barbizon Okulu'nün peyzaj anlayışına 'aklaştıgı bile çıkarılabilir. Seker Ahmet Paşa ile aynı zamanda Avrupa'ya gönderilen, ancak hiç lecinemedikleri saptanan, Harbiye çıkışlı ressamlarımızdan Süleyman îeyyit'in eldeki resimlerinden, ağırlıklı olarak natürmortlar yaptığını ve lene kendinden öncekiler gibi, nesnelerin hiçbir ayrıntısını ihmal etmememk Cin caba harcadığını, ancak giderek renkçi bir paletin inceliklerine 'ardıgını anlıyoruz. Süleyman Seyyit gibi gene ince bir ayrıntı ressamı olan, ancak ıvrupa'ya öğrenime gitmediği halde, gidenler düzeyinde çalışmalar yapan, lübeccel Hazineler yazarı, ince zevkli Hüseyin Zekai Pasa'mız vardır, iadırvan'ından ve diğer sulu ya da yağlıboya peyzajlarından anladığımız,.nün dikkatli bir doğa gözlemcisi olduğu, hatta kimi peyzajlarında yöresel otları, yer, yer renkli bir duyarlılıkla yakaladığıdır. Doğa karşısında alışmasına ve yöresel notlar yapıtlarında yer almasına rağmen, Süleyman eyyit gibi onda da izlenimci bir anlayışın herhangi bir etkisine astlanmaz. Çallı kuşağı döneminde de büyük çabaları olmakla birlikte, Harbiye esimhanesinîn önemli, son birkaç ressamı daha vardır. Bunlar, adı çok ecen Hoca Ali Rıza, Üsküdarlı Cevat, Diyarbakırlı Hoca Tahsin ve Sami etik'tir. Hoca Ali Rıza'nın biraz kartpostala kaçan guvaj ve ağlıboyalarına karşılık, gerçekten iyi bir portre desencisi gücü ile, igerlerinden ayrıldığı gözlemlenir. Ancak taşbaskı ile, Harbiye grencileri için kopya örneği olarak yaptığı kartpostal anlayışındaki ölü, ayali desenleri, onun bu sağlam portre gözlemi gücüyle çelişir. Guvaj ve ağlıboyalarında, içinde yaşadığı istanbul'un arnavutkaldırımlı dar okaklarını ve onların iki yanında yer alan eski ahşap evlerin yerel avasını, sevilen romantik konular haline getiren odur.
dc.description.abstractThough they had not really assimilated the -aiays of Mestern art, nor nderstood how it had developed f rom its beginnings, they expended a great eal of effort on their painting, but though they observed nature it was by hance. Turkish artists only consciously began to observe nature in the ineteenth century, but even then their background ««as not sufficient to rtable them to appreciate the essence and the deve l öpmen t of Mestern art. oreover it must be remembered that these men «i t h the instincts of the rtist» had actually chosen a prcfession in the array, and none of their Beds as artists were being met. They needed to work in a studio, needed ime to theotselves, and needed to feel that their work «sas being ppreciated by the country as a ««hole, but none of these requirements ««ere sing met. in the ««orkshops of the dest new tastes in methods of drawing nd painting were constantly coming into being and since these ««ere the roducts of a rich» abstract, and from the Turkish point of view, foreign ıılture, however carefully they ««ere studied, it was impossible f ör them to ake root in a short time. The Mest had knossn a long tradition in art. There ««ere the Romanesque, 3thic and Early Renaissance piçtures. After t«*o-dimensional drawing and lat, surface painting, there ««ere experiments in suggesting depth and ater the art of modelling in light and shade »as acquired. Alongside the Bchnical developments, a ««hole critical approach to art had come into sing. it ««as not easy to absorb suç h a çul türe. Art in the Mest is rcumulative, mıith no beginning and no ends and the first Turkish military ainters who went to Paris, ««ere thro«*n straight into the middle of a sveloping çultüre. They studied at such classic-romantic schools as those f Gerome, Boulanger and Cabanel. At that time, however, Paris was astir ith exciteffient because the traditional approach to art ««as being ttacked, and the right of the artist to individual expression ««as being iercely upheld. But the talented officers who had been sent to the Mest rom Turkeys returned, inspite of ali their good intentions and ali their ffort, witjout having learned anything worth««hile. They knew soınething of avid-Ingres formalised version of the classic techniques of drawing, they ad some acquaintance with a aannerised version of the romantic use of alour, and perhaps some sense of the lyrical approach to nature in andscape painting as seen in Courbet's ««orks, and at the Barbison School. Time ««as needed before the abstract style of dra&ing and colouring frosı a türe could be assimilated, because this ««as not something that could be Lmply copied, thought and esperiment ««ere necessary. For this reason Sami ?tik described F. ibrahim Pasha who ««as among the first ten students sent 3 Europe in 1835, as the artist **ith the most genuine background in Lassic art. No«« ««e realise that F. ibrahim Pasha and his contempories ailed to understand why Ingres painted deformed shapes and keeping to Lmple surface designs, avoided any suggestion of depth, though this *chnique had been in use since Baroque times. MMoreover at that time the fame of the classical school was on the wane, lecause the fachion for painting in the open- air, which had been started by :he I romantic painters and the Bar bizon School, had taken hold. In Paris at :he* Academy of Fine ARts and in the salons, however, the supporters of the lassicai movement were still in the majority. This is why such artists as Ibrahim Pasha and Hüsnü Yusuf who were certainly among the most gifted if the ten students sent to Europe as mentioned above, were unable to come,o a fair evaluation of real and classic. Even so, Hüsnü Yusuf is much idmired for his pen drawings which, though routine in design, are n hampered by classical principles. Indeed, until more or less the end of he second Constitutionl Government or even later, we see the Turkish ainters dealing with scientific pictures and scientific scene. In fact, uring this period painting was openly counted among the crafts. There was saying at the Institute of Engineering that The one who is capable of eing taught can be the Master of Masters. These Military Academies obviously did not aim at producing pure rtists. But at least among those who were trained in this field, we find ome who became deeply involved in their work, and routine tasks apart, evoted themselves to creative drawing. These we can count as the first urkish artists. One of the first painters the War Academy produced was Ferik Tevfik asha who along with Ferik Ibrahim Pasha was sent to Europe to continue his tudies, and was exposed to the same training. As far as is known his main nterest was in design, and he is also the first Turkish sculptor. Though a graduate of the Institute of Engineering, Servili Ahmet Emin hares a place with the best of the war Academy artists because in his ain tings he manages to catch local characteristics very much in the mannor f Halil Pasha. Commander Tevfik the artist who painted Brave with Tulips nd Between Old Columns was fascinated by the green of cypreses, the ffects of sunlight on the marble of mosques, shadows on the cobble- stones f old streets and the mystical atmosphere of consecrated drinking Dun tains and graveyards, and managed to catch with his brush these ntangible effects. Commander Hayri who was killed in action, worked rincipally in water colours and had a masterly touch with the medium, but s also devoted some of his talent to the sketching of local scenes. One such by the name of Guillemet, a painter of traditional academic ictures, came to Istanbul and set up a private studio in Beyoğlu. What s interesting is that his arrival in Istanbul coincided with the very time hat the Ottoman government came to a definite decision to open an Academy f Fine Arts. The Academy was founded in 1887 with Osman Hamdi as the Lrector and from then until 1<?©8 all decisions respecting training and iucation rested in the hands of foreigners. During these yers no artist srth the name emerged. It s*as only after İ90S when Osman Hamdi ceased to 3 director that Nazmi Ziya and those connected with the Calli group, ^aduated from this Academy and either went or were sent to Europe. Until ?OS the drawing schools of the Institute of Engineering and the War :ademy were far more active than were those at the Academy of Fine Arts nd the teaching of drawing was far more effective. VIWhen the Ottoman Empire was on the point of collapse,, one such military rtist was Hasan Rıza His paintings portrayed battle s<l:enes in which the arkish army overcame the enemy, citadels under seige.j soldiers charging t to the midst of an enemy awaiting them with drawn swords amid clouds of ast arising from the earth and the smoke of gunpowder. Hasan Risa, awever, unlike Delacroix and others who painted similar colourful scenes i the nineteenth century, was not romantic either in his use of colour or t his way of composition. With patient craftsmanship he followed his »aginative vision and modelled in black and white primitive 3- dimensional Lgures and for these he has earned respect because he achieved what he set it to do. In the second half of the nineteenth century graduates of the War :ademy and the Institute of Engineering alike, followed the lead of the »st but when we compare the works of two groups of artists it is seen that le former, who were more under the influence of the new movements achieved higher standard of work. One such example is Seker Ahmet Pasha who, Lthough he was brought up in the classic romantic manner, still made iin tings that in some way have affinities with those of Courbet. Though : was in the workshops of Berome and Boul anger that he received his -aining, when it came to selecting pictures for the Ottoman Empire, he lose not only from his own schools but also from Daubigny whose work he so ich admired. His approach to art was thus inclusive, even a sympathy with *e landscape paintings of the Barbison School can be detected. Süleyman Seyyit another painter to graduate from the war Academy, was >nt to Europe with Seker Ahmet Pasha, but the two did not get along well jgether. Süleyman Seyyit seems to have concentrated on still- lif es and.ke his predecessors went to great pains not to miss out on any of the îtails of the subject he was painting. There are a few last important painters from the drawing schools of the ir Academy who also did interesting work during the time of the Çallı oup. They are Hoca Ali Rıza, Üsküdarlı Cevat, Diyarbakırlı Hoca Tahsin id Sami Yetik. The oil paintings of Ali Rıza have something of a postcard r to them, but as a portrait painter he showed definite talent which sets m in a class apart from the others. His lithographs and the postcard pe meaningless designs he made as exercises in copying for his students : the war Academy, bear no relation to his portraits in which he really tches the likeness of his subject. He also made oil paintings of the tan bul he lived in, the narrow streets with their cobble stones, and the ecial atmosphere of the wooden houses lining the streets. It was through s pictures that these subjects came to be so loved.en_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/embargoedAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectGüzel Sanatlartr_TR
dc.subjectFine Artsen_US
dc.titleTürk resim sanatında asker ressamların öncülük rolü
dc.typemasterThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentResim Anasanat Dalı
dc.subject.ytmMilitary painters
dc.subject.ytmPictures
dc.subject.ytmPainter associations
dc.subject.ytmTurkish painting art
dc.subject.ytmPainters
dc.identifier.yokid36686
dc.publisher.instituteSosyal Bilimler Enstitüsü
dc.publisher.universityMİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid36686
dc.description.pages87
dc.publisher.disciplineResim Sanat Dalı


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/embargoedAccess