Show simple item record

dc.contributor.advisorKaraman, Aykut
dc.contributor.authorMamunlu, Hale
dc.date.accessioned2020-12-09T12:14:45Z
dc.date.available2020-12-09T12:14:45Z
dc.date.submitted2009
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/211216
dc.description.abstractGünümüzde küresel ölçekte yaşanan en önemli sorunların başında insan kaynaklı gelişmelerin doğal çevre üzerinde yarattığı baskı ve olumsuz etkileri gelmektedir. Bilimsel araştırmalar özellikle son 30 yıldır insanoğlunun doğa üzerinde yarattığı `ekolojik ayak izi` büyüklüğünün dünyanın biyo kapasitesinin üzerinde olduğuna ve başta su kaynakları olmak üzere doğal kaynaklarımızın bir daha yerine getirilemez biçimde tüketildiğine dikkat çekmektedir. Aynı zamanda doğal döngülerde küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık vb. değişimlerin yaşanmaya başlaması ile birlikte küresel ölçekte sürdürülebilirlik kaygıları giderek artmaktadır. Bu bağlamda tüm canlıların temel yaşam kaynağı olan su ve dolayısıyla su havzaları sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasına yönelik stratejik bir birim olarak öne çıkmakta, `havza ölçeğinde planlama ve yönetim` yaklaşımı son derece önem kazanmaktadır. Ekolojik merkezli planlama temeline oturan bu yaklaşım, su kaynakları planlamasının ötesinde, doğal kaynakların her bir disiplin tarafından tek tek ve parçacıl olarak ele alınmasının aksine, sürdürülebilir gelişme hedefinde, doğal sistemlerle, sosyal, ekonomik ve kültürel sistemleri bir arada değerlendiren bütünleşik planlanması ve yönetilmesine yöneliktir.Ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı İstanbul kentsel bölgesi hızlı nüfus artışıyla beraber, kimi zaman plan kararları dâhilinde, kimi zaman plan kararları haricinde başta su havzaları, orman alanları, doğal ve kültürel sit alanları olmak üzere yakın kırsal alanları içine katarak ve idari sınırlarının dışına doğru taşarak alansal olarak hızla büyümektedir. Bu kentsel gelişme sürecinde doğal kaynaklar ve çok hassas ekosistemler olan su havzaları, kentsel gelişme dinamikleri karşısında mevcut planlama sistemi ile korunamamaktadır. Mekânsal planlama ve yönetim yapısı bu alanlarda hızlı ve dinamik bir şekilde gelişen ve dönüşen kentsel gelişmeler karşısında koruma-kullanma dengesini sağlayabilecek, ortaya çıkan sorunlara çözüm üretebilecek ve gelişmeleri yönlendirebilecek kapasitede değildir. Havzalarda klasik planlama yaklaşımlarıyla, parçacıl ve tepkisel olarak, İSKİ yönetmelik standartları çerçevesinde, tüm havzalar için tek tip hazırlanış, imar planı niteliğinde, sosyo-ekonomik süreçleri içermeyen, fiziksel planların üretilmesi, uygulamalarda izleme, geri besleme vb süreçlerin bulunmaması nedeniyle plan kararlarının değerlendirilememesi, kontrol ve yaptırım eksiklikleri ve yaşayan yerel halkın planlama sürecine dahil edilememesi vb. nedenlerden dolayı üretilen bu planlar çoğu kez kentsel gelişme dinamiklerinin gerisinde kalan birer teknik doküman olmanın ötesine geçememektedir. Doğal çevrenin korunmasına ilişkin kamu yönetim sistemimizden kaynaklanan ve planlama sistemimize yansıyan merkezi ve yerel kurum ve kuruluşlar arası eşgüdümsüz ve koordinasyonsuz çalışma, yetki karmaşası vb. nedenler durumu daha da karmaşıklaştırmaktadır. Bu durum genellikle doğal kaynakların yitirilmesiyle sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla planlama ve yönetim yapısı kendini çağın gereksinimleri doğrultusunda yenilemek ve geliştirmek durumundadır.Çalışmada İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve içme suyu niteliğini yitirdiğinden dolayı 25.05.2006 tarihli İSKİ içme suyu havza yönetmeliği ile koruma kapsamından çıkartılan Küçükçekmece gölü havzası örnek alan olarak seçilmiştir. 1980li yıllarda kent çeperinde yer alan gölün çevresi zamanla kısmen plansız gelişmiş, kısmen de planlı olarak kent merkezinden çıkarılan sanayi vb. fonksiyonları barındırmak zorunda kalmıştır. Marmara Denizi'ne kıyısı bulunan ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın son yıllarda yaptığı çalışmalarla, İstanbul'un iki yakasında doğanın korunması açısından en önemli yerlerden biri sayılan Küçükçekmece Gölü, dünyada ki var olan iki lagün gölünden birisidir. Batı İstanbul Meraları Önemli Bitki Alanı içinde kalan, nadir bitki türlerini barındıran, kuş göç yolları üzerinde bulunan ve Türkiye'nin uluslararası öneme sahip sayılı sulak alanlarından biri olan son derece değerli bu ekosistem, hassas doğal yapısını göz ardı eden uygulamalar sonucu kirlenerek, Ramsar alanı koruma statüsünden de çıkarılmıştır. Günümüzde hiçbir koruma statüsü bulunmayan göl havzası, kamu ve özel kuruluşlar tarafından büyük kentsel projeler vb. yeni yatırımlarla doğal taşıma kapasitesinin üzerinde, hızla ve yoğun bir şekilde adeta yağmalanmaktadır. Yaşanan bu sorunsala yönelik çözüm arayışı, araştırmanın çıkış noktasını oluşturmuştur. Bu bağlamda çalışmada havzanın doğal yapısının nasıl geri kazanılabileceği sorgulanmakla beraber, mekânsal planlama ve yönetim yapısının havzalarda nasıl bir metodolojiyle işlerlik ve etkinlik kazanabileceğine yönelik bir çözüm üretilmek istenmektedir. Bu doğrultu da başlayan araştırma, çalışma işleyişinde gerek Küçükçekmece göl havzasına ilişkin yapılan incelemelerdeki bulgular ışığında, gerekse kuramsal yapının oluşturulması sürecinde şekillenmiştir. Küçükçekmece göl havzası içinde bulunduğu İstanbul kentsel bölgesi bütününde yorumlanmaya çalışılmıştır. İstanbul kentsel bölgesiyle bütünleşmiş, uyumlu ve aynı zamanda kendi yerel potansiyelini koruyarak gelişmiş bir Küçükçekmece gölü havzasının varlığı, sürdürülebilir gelişme bağlamında hem kendisi, hem de İstanbul kentsel bölgesi açısından için son derece önemlidir.Araştırma ağırlıklı olarak kuramsal bir çalışmadır. Gelişmiş ülke deneyimleri, uluslar arası anlaşmalar ve bilimsel gelişmelere ilişkin literatür taraması sonucunda çalışmada; Küçükçekmece göl havzasının sürdürülebilir gelişmesine yönelik çağdaş planlama yaklaşımlarını içeren daha esnek, yerelin kendi içinden gelişen potansiyellerinin tüm sistem içerisinde değerlendirilmesine imkân tanıyan, müzakere ortamında karar alma sürecine dayanan, ekolojik konsept bazlı `stratejik planlama` yaklaşımıyla ele alınması ve bu süreci destekleyecek `mekânsal yönetişim` yapısının geliştirilmesinin gerekliliği savunulmaktadır. Son yıllarda planlama literatürüne giren mekânsal yönetişim yaklaşımı, birçok aktörün bir arada paylaştığı mekânın özellikle kendine has yerel özelliklerinin korunarak, özgün karakterinin ortaya çıkarılması ve çevresiyle uyumlu bir şekilde gelişmesi amacıyla uzlaşma ortamı ve işbirlikçi süreçleri içeren, daha esnek ölçekli yeni bir yönetişim yapısını tanımlamasıyla önem kazanmıştır. Bu bağlamda stratejik planlama ve mekansal yönetişim yaklaşımlarının ikisinin birlikte hayata geçirilmesine imkan tanıyan ve yenilikçi bir araç olarak genellikle doğal, tarihi ve kültürel alanların korunarak, turizm, rekreasyon vb. faaliyetlerle sürdürülebilir gelişmesine yönelik üretilen `Alan Yönetim Planları`nın havza ölçeğinde hazırlanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde doğal kaynakların korunmasına yönelik Avrupa Birliği Habitat Direktifi ve Biyoçeşitlilik Sözleşmesi ile birlikte alan yönetim planlarının öneminin bilinci artmıştır. Ayrıca İspanya'da yapılan 8. Taraflar Konferansı'nda sulak alanların biyolojik çeşitliliklerinin dünya ölçeğinde korunmasını, akılcı ve sürdürülebilir kullanımını amaçlayan ve planlama aşamasında, planlayıcılara ve uygulayıcılara kolaylık sağlayacak `Sulak Alanlarda Yönetim Planlaması Rehberi` kabul edilmiştir. Bu rehberde önemle üzerinde durulan sulak alanların korunmasına yönelik hazırlanacak olan yönetim planlarının özellikle havza bazında ele alınmasının gerekliliğidir. 2005 yılında ülkemizde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından imzalanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği'nde de alan yönetim planlarının hazırlanmasını öngörmektedir.Küçükçekmece göl havzası örneğinde bu planlama süreci yaklaşımı tasarlanmaktadır. Bu yaklaşım havzanın sürdürülebilir gelişmesine yönelik planlama ve yönetim sürecine rehberlik edecek bir yol haritası niteliğindedir. Bu bağlamda uygulamaya yönelik araştırma bulgularına dayanarak planlama mevzuat ve örgütleşme yapımıza ilişkin önerilerde bulunulmaktadır. Geliştirilen yenilikçi bir yaklaşımın gerek İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve gerekse diğer havzaların ekolojik, sosyo- ekonomik ve kültürel açıdan sürdürülebilir gelişiminin sağlanması amacıyla karar alma, hayata geçirme ve uygulama süreçlerinde karşılaşılabilecek sorunları azaltmaya yönelik süreci tanımlayan örnek bir çalışma olması istenmektedir.Anahtar Sözcükler: Sürdürülebilir Gelişme Kentsel Bölgeler Havza Planlama ve Yönetimi Stratejik Mekânsal Planlama Mekânsal YönetişimAlan Yönetim Planı
dc.description.abstractThe leading problem for the most important matters that is encountered in the global scale nowadays is the pressure and the negative effects of the human related developments on the environment. The scientific researches point out to the issue that the size of the ?ecological foot print?, which has been created by the human beings for the last 30 years especially, is over the bio capacity of the world and our natural resources, water sources being the leading one, are being consumed in a way that they could not be replaced in any more. At the same time, concern about global scale sustainability is continuously increasing with the start of the changes in the global warming, climate change, drought during the natural cycles. In this sense, the water and the water basins in relation, which is the basic source of life for all creatures, becomes the leading issue as the strategic element in relation to enabling of the sustainable developments and the approach of ?planning and management in the basin scale? becomes extremely important. This approach, which is based on the ecologically centered planning, is directed beyond the planning of the water sources towards the integrated planning and management, which evaluates the natural systems and the social, economic and cultural systems all together for the target of sustainability, rather than handling the natural resources individually and in part by each of the disciplines.The Istanbul urban region, where the economical activities are intense, is growing rapidly regionally with the increase in the population by integrating the nearby rural areas, where the water basins, forest lands, cultural site areas as being the mostly integrated ones, and over flow from the administrative borders within planned rulings occasionally and by not obeying the planned rulings sometimes. During this urban development process, the natural resources and the water basins, which are very sensitive eco systems, can not be protected against the urban development dynamics with the present planning system. The spatial planning and management structure does not have the capacity, which can provide the balance between protection-use against the urban developments that develops and transforms in rapid and dynamic way in these areas, which can provide solution for the problems that take place and which can divert the developments. These produced plans can not go beyond the fact that they are only available as the technical documents that stay behind urban development dynamics in many cases, since these plans are produced within the ISKI (Istanbul Water and Canalization Department) regulation standards in uniform preparation style for all of the basins with classical planning approach individually and in an reaction way and as development plans and since the produced physical plans does not contain socio-economic processes and since the decisions of the plans can not be evaluated because of the fact that they do not contain monitoring, feed back, etc processes for the application and since they have shortcomings in the issues of control and enforcement and since the local people is not included for the planning process. The reasons like, uncoordinated work between central and local establishments and institutions, which arise from the public management system in relation to the protection of the environment and which is reflected to the planning system, confusion for the authorization, etc, make the situation even more confusing. This situation generally ends up with the expiration of the natural resources. Therefore, the planning and the management structure should modernize and develop itself in relation to the requirements of the current times.The Küçükçekmece lake basin, which is situated inside of the Istanbul urban region and which is excluded from the scope of protection with the ISKI drinking water regulation, dated on 25.05.2006, since it lost its eligibility for the availability as drinking water, has been chosen as an area of example. The surrounding of the lake, which was situated on the perimeter of the city during the 1980?s, has partly developed without planning and had to accommodate functions like industry, etc, which had to leave the center of the city according to the planning, in part. The Küçükçekmece lake, which has its shores on the Marmara Sea and which is counted as one of the most important places on both sides of Istanbul in relation to protection of the environment in works that the World Protection Fund has carried out recently, is one of the lagoon lakes of the two that are present in the world. This rather valuable ecosystem, which is situated in the West Istanbul Meadows Important Vegetation Area and which contains scarce vegetation types and situated on the flow of migration of birds and which is one of the important wetland that have international importance, has been contaminated due to the applications, which did not consider its sensitive natural structure and has also been excluded from the Ramsar protected area status. The lake basin, which does not have any kind of protection status today, is virtually looted in rapid and intense way by public and private institutions with large urban projects and with new investments over its natural bearing capacity.The search for solution related to this problematic issue that is on hand has created the starting point of the research. In this context, it is required that a solution should be created in relation to what kind of methodology can provide functionality and effectiveness with territorial planning and management structure as well as how the natural composition of the basin cab be reclaimed. The research, which has started in this way, has taken the shape both in light of the findings that have been obtained during the investigation in relation to the Küçükçekmece lake basin and during the process of creating the notional structure. The Küçükçekmece lake basin has been tried to be commented within the whole of the Istanbul urban region that it is contained in. The presence of the Küçükçekmece lake basin, which has integrated with the Istanbul urban region, which is coherent and developed by keeping its local potential at the same time, is rather important in the sense of the sustainable development for both itself and for the Istanbul urban region as well. The research is a theoretical work mainly. It is argued in the work as the consequence of the literature scan in relation to the experiences of the developed countries, international agreements and scientific developments that; there is a need for the development for the territorial governance structure, which will contain more flexible modern planning approaches in relation to the sustainable development of the Küçükçekmece lake basin, which will make possible the evaluation of the potential that develop within the local itself inside of the whole system, which is reasoned with the decision taking process within the discussions, which will be handled with the ecological concept based strategic planning approach and which will support this process.The territorial governance approach, which has entered in the planning literature recently, has gained its importance since it contains the conciliation environment and the collaborative processes in order to bring out distinctive characteristic and to develop it in coherent way with its neighborhood by protecting especially the local features of the territory that are unique to it, where it is shared by many actors together and with its definition of the new managerial structure with more flexible scale. In this sense, it is emphasized that, it should be the requirement to prepare the ?Site Management Plans?, which make it possible to accomplish both the strategic planning and the territorial governance approach together and which is produced in relation to the sustainable development of it with the tourism, recreational, etc activities by protecting its natural, historical and cultural areas in general as an innovative tool, with basin scale. The consciousness of the importance of the region management plans has increased in the member countries of the European Union with European Union Habitat Directives and Biodiversity Charter in relation to the protection of the natural resources. In addition, the ?Guide for Management Planning in Wetlands?, which aims to protect the biological diversification of the wetlands world wide and which aims the use of them in rational and sustainable way and which makes life easy for the planners during the planning phase and for the applicators, has been accepted. The issue that has been emphasized in this guide is the entailment of taking the management plans, which shall be prepared in relation to the protection of the wetlands, should be based on the basin especially. The preparation of the management plans is foreseen in the Regulation for the Protection of the Wetlands, which has been signed by the Ministry of Environment and Forest in 2005 in our country.This planning process approach is being designed for the Küçükçekmece lake basin example. This approach is a kind of road map, which can guide the planning and management process in relation to the sustainable development of the basin. In this sense, suggestions are made in relation to the planning regulations and to organizational structure by basing them on the findings of the research in relation to the application. It is hoped that a innovative approach, which will be developed, would be a case study, which will define the process in relation to the problems that can be met during the decision, accomplishment and application processes in order to provide for the sustainable development of the basins that are situated both in the Istanbul urban region and the other basins as well in terms of ecological, socio economical and cultural matters.Key Words: Sustainable Development Urban Regions Basin Planning and Management Strategic Spatial Planning Territorial GovernanceSite Management Planen_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectŞehircilik ve Bölge Planlamatr_TR
dc.subjectUrban and Regional Planningen_US
dc.titleİstanbul kentsel bölgesinde sürdürülebilir gelişme bağlamında havza planlama ve yönetim yaklaşımı:Küçükçekmece göl havzası örneği
dc.title.alternativeThe basin planning and management approach in context of sustainable development in istanbul urban region: Case of Küçükçekmece lake basin
dc.typedoctoralThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentŞehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı
dc.subject.ytmSustainable development
dc.identifier.yokid342351
dc.publisher.instituteFen Bilimleri Enstitüsü
dc.publisher.universityMİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid256587
dc.description.pages259
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/openAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/openAccess