dc.contributor.advisor | Aytıs, Saadet | |
dc.contributor.author | Sariman Özen, Esin | |
dc.date.accessioned | 2020-12-09T11:48:48Z | |
dc.date.available | 2020-12-09T11:48:48Z | |
dc.date.submitted | 2014 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/210062 | |
dc.description.abstract | Sosyo-ekonomik gelişme sürecinde endüstrileşmenin en önemli etkisi çevre üzerinde görülmüştür. Toplumun sürekli etkileşim içinde bulunduğu çevre ve kentlerdeki büyük değişimlere neden olması, endüstri devriminin kentleşme devrimi olarak nitelendirilmesini sağlamıştır. 19. yüzyılda yaşanan Endüstri Devrimi sonrasında tüm dünyada etkisini göstermiş olan sanayileşme süreciyle birlikte gelişen dünya ekonomisi, endüstriyel alanda yaşanan büyümeler, üretimde uluslararası sirkülasyonun sağlanması (özellikle deniz ve demiryolu taşımacılığı) sonucu kentler kaçınılmaz olarak hızlı bir büyümenin içine girmişlerdir. Bu hızlı büyümenin sonucu olarak bir zamanlar kent dışında konumlanmış olan endüstri yapıları, bu yapılara bağlı depolar, hangarlar, tersaneler, vb. günümüze gelindiğinde kentin çekirdeğinde konumlanır hale gelmiş, kent merkezinde konumlanmalarından ötürü artan arsa değerleri tüm dikkatleri bu mirasın üzerine çekmek yerine arsalarına çekmiş bu yapıların yalnızca arsaları bazında değerlendirilmişlerdir. Uzun yıllar farklı amaçlar uğrunda bulundukları bölgeye hizmet vermiş bu endüstri yapılarının yıllarca kaderine mahkum edilmesi yerine toplum genelinde koruma bilincinin oluşturulması, `gerekiyorsa` bu yapıların günümüz koşullarında değerlendirilerek yeni kimlik ve fonksiyonlar ile nesilden nesile bir kültür mirası olarak yaşatılması hedeflenmelidir. Endüstri mirasının korunması yapıların doğru karar ve yöntemlerle yaşatılması kararıyla mümkün olacaktır.Günümüzde sürdürebilirlik hedefi ile bağlantılı olarak, kentlerde daha önce kullanılmış ve atıl olan alanların tekrar kullanımını sağlayan ve kentsel büyümenin ve yayılmanın sınırlandırılmasına yönelik kentsel dönüşüm projelerinin geliştirilmesi adına kentsel alanların en etkin biçimde kullanımına ve gereksiz kentsel yayılmadan kaçınmaya yönelik stratejiler belirlenmesi amaçlanmaktadır. Kentsel büyümenin, uluslararası ve yerel boyutta ekonomik etkilerin, sosyal durumun, yeni teknolojik buluşların ve geleneksel yapılardaki bu liman bölgelerinin farkına varılması sonucunda kent tasarımında yeni düzenlemelere gidilmektedir. Sanayisizleştirme süreci sanayinin kent merkezlerinden desantralizasyonu, kentlerde yer alan işlevini yitirmiş tarihi alanların değerlendirilerek kente kazandırılmaları gereğini doğurmuştur. Önceden endüstri tesisi olan binaların şimdi endüstri dışı kullanımlara adapte edilmesi, özellikle kent merkezlerindeki işlevini yitiren eski sanayi ve liman alanlarının, projelerle kent yönetimlerinin prestij mekanı olarak yeniden işlevlendirme süreçleri gündeme gelmiştir. Tez çalışması kapsamında dünya çapında İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya gibi liman şehri olarak bilinen ve hala da liman işlevini faal olarak sürdüren kentler üzerinden dönüşüm okumaları yapılmış ve bu kentlerin kimisinde halen devam eden dönüşüm süreçlerinin dikkat çeken örnekleri incelenmiştir. Bu örneklere ek olarak geçmişten günümüze gelişim süreci incelendiğinde bir iç liman olarak faaliyet göstermesi özelliği nedeniyle Haliç kıyısında faaliyet göstermiş Hasköy Tersanesi örneği seçilmiştir. Günümüzde özgün işlevini sürdürmek yerine, geçirdiği bakım onarım çalışmalarıyla özgün işlevine referansla 'sanayi müzesi' olarak hizmet vermektedir. Haliç, Roma Dönemi'nden Bizans'a, Bizans Dönemi'nden Osmanlı Dönemi'ne ve hatta günümüze dek liman işlevi görmüştür. Eski kaynaklardan yerlerine ve isimlerine erişilen Bizans dönemindeki bu limanlar, kentin askeri ve ticari yönden gelişmesine paralel olarak Marmara ve Haliç kıyılarında sıralanmışlardı. En sert havalarda bile gemiler için korunaklı olan Haliç'in ağzındaki kıyı şeridindeki girinti ve çıkıntılar küçük limanların yapımı için son derece elverişli bölgede konumlanmışlardır. 1453 senesinde İstanbul'un fethinden hemen sonra kent bakım onarıma alınmış, savaşın tüm izleri silinmiş, kent tam manasıyla yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Fatih döneminde Haliç'in kimliğinde önemli bir yer tutan tersanenin kurulması ve bazı atölyelerin yerleşmesiyle bölgede sanayi işlevleri kendini göstermeye başlamıştır. Şirket-i Hayriye'nin kıyılar arasında seferlere başlaması ve 1838'de ilk köprünün yapılması sonucu; bölge zamanla kentin en canlı yasam alanlarından biri olmuştur. 19. yüzyılda Osmanlı'da ilk sanayileşme hareketleri başlamış, tersanelerinin yanı sıra çeşitli sektörlere ait üretim tesislerinin ilk konumlandığı bölgelerden biri de Haliç çevresi olmuştur. 20. yüzyılın başlarında Cumhuriyet'in ilanından sonraki süreçte Haliç'te mevcut olan liman, sanayi hammaddelerinin taşınması ve sonuç ürünlerin pazarlanması için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Bu sebepten dolayı 1950'lere kadar bölge büyük ve plansız bir sanayi atılımına girilmiştir. Bu plansız sanayileşme beraberinde plansız konut alanlarını getirmiş, bu düzensiz yapılaşma için gerekli çevresel önlemler alınmamış, Haliç büyük bir kirlilikle karşı karşıya kalmıştır. Haliç Bölgesi'nde Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde başlayan ve yakın bir geçmişe kadar varlığını sürdüren sanayi yer seçimini etkileyen birçok planlama çalışması ve de plansız müdahaleler yapılmıştır. Bu çalışmaların amaçları birbirleriyle tutarlı olmasa da, hepsinin Haliç Bölgesi'nin bugünkü konumuna farklı etkileri olmuştur.Haliç kıyısında konumlanmış, denizcilik sektörüne hizmet veren sanayi yapılarından en köklüsü olan, Bizans Dönemi'nden bu yana yalnızca biçimsel olarak farklılık göstermiş; aynı işlevsellikle günümüze dek varlığını sürdürmüş Tersane-i Amire yapısı konumu itibariyle bulunduğu bölgeye hem sosyal hem ekonomik hem de kültürel girdiler sağlaması sebebiyle önemli bir yere sahiptir. Osmanlılardan günümüze ise ilk başta askeri manada üretim yapan Cumhuriyet sonrası ticari gemi inşasına yönelen tersane sahip olduğu ekipman ve donanım açısından da kamu tersanesi olarak uzun yıllar çalışmıştır. Büyüyen kentlerin hepsinde görülen ortak durum sonucu Haliç Tersaneleri de şehrin odağında sanayi faaliyetini sürdüren yapılar haline gelmişler ve dönem dönem Haliç kıyısında süregelen faaliyetlerinden ötürü eritme politikasıyla randımanları azaltılmış uzun bir süreç içerisinde de çalışan personel sayısı büyük ölçüde azalmıştır. Tersane, Bizans döneminden kalıntılar taşıyor olmasının yanı sıra tersanede bulunan 2 adet kızak, 3 adet kuru havuz Osmanlı Dönemi gemi inşasına ait en canlı veri olarak, halen hiç kusursuz varlıklarını sürdürmektedir. Göz göre göre bu endüstri ve kültür mirasına yalnızca arsa muamelesi yapmak, yaşanmışlığı, öğretilerini, tüm verilerini görmezden gelmek, alanı kamudan kopararak konuyla ilgili bir bilinç oluşturulmasının önüne geçmek söz konusu tarihi miras adına biçilen en kötü senaryodur. Söz konusu Tersane-i Amire'ye bağlı 3 tersaneden (Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri) maalesef ikisi kentsel dönüşüm uğruna salt arsa muamelesi sonucunda yitirilmiş, içindeki tüm ekipman satılmış durumdadır. Arda kalan Haliç Tersanesi tez çalışmasının ana konusunu oluşturmakta, tez kapsamında ele alınan tüm veriler ışığında kaybolan ya da hiç var olmamış bu 'endüstri mirası bilinci'nin oluşturulabilmesi adına, yitirilmek üzere olan Haliç Tersanesi'nin özgün işlevini sürdürmesine karar verilmiştir. Bu karara ek olarak alanda bir `bilinç platformu` oluşturulması, Haliç kıyısında ikamet eden ancak hiç suyla ilişki kuramamış hep yüksek duvarlar ardında ne yapıldığını merak eden semt, kent, ülke ve hatta bu mirasa ilgi duyan tüm dünya vatandaşlarına açılması, endüstri mirası turizmine hizmet edecek bir kompleks tasarlanması kararına varılmıştır. | |
dc.description.abstract | The most significant impact of industrialization in the process of socio-economic development has been observed on the environment .The fact that the society causes the major changes on the cities and the environment that the society is in continuous interaction, has led the industrial revolution to be nominated as a revolution of urbanization. Cities have inevitably ran inside a rapid growth as a result of global economics developed through industrialization, growth in the industrial areas and international circulation in production (specifically via sea and railway transportation), which have evolved after the Industrial Revolution in 19th century. As a result of this rapid growth, those industrial buildings and all their related warehouses, hangars, shipyards etc., which were once located outside the city, became nowadays located in the core of the city and their land values, which increased due to their location in the city center and have taken all the attention to the piece of land instead of the heritage they actually are. Instead of leaving those industrial buildings, who served their surroundings for various aspects for many years, to be convicted to their fate, it should be aimed to create an awareness of preservation among the society and `if required` those buildings should be evaluated under the present circumstances and kept alive from generation to generation with new identities and functions. Protecting the industrial heritage will be possible by the actions of treating those buildings with the right decisions and methods. Nowadays in conjunction with the sustainability objectives, it is aimed to determine strategies to avoid unnecessary urban sprawl and support the usage of urban areas in the most efficient way, which will lead to the development of urban transformation projects, that provide the usage of discarded areas in town and limit the urban growth. Urban growth, economic effects in international and domestic aspects, social status, new technological innovations and the recognition of those traditionally constructed port areas lead to new regulations in the urban design. The process of unindustrialization has procured the need of decentralization of industry from city centers and adding the values of historical places to the city, which have lost their original function. Adaptaion of the buildings which were formerly used as industrial facilities to the nowadays non-industrial usage, specifically the old industry and port areas in the town centers which lost their functions, have emerged via projects of refunctioning processes by city administrations as prestige venues for those cities. In the scope of this thesis, readings of conservation on well known harbor cities worldwide in Great Britain, Germany , Italy, Spain, which still preserve their actual function have been done and within some of those the significant examples of on-going transformation processes have been examined. In addition to these examples, taking into account the development process from past to today, due to its operating as an inland port, the example of the Haskoy Shipyard, which served on the shores of the Golden Horn, has been chosen. Nowadays, instead of preserving its original function, referring the this function and due to the repair and maintenance works carried out, the shipyard is serving as an 'industrial museum'.Golden Horn has been used as a port from Roman to the Byzantine Empire, from Byzantine to the Ottoman Empire and even until today. Those ports in the Byzantine era, whose locations and names can be obtained from ancient sources, parallel to the military and commercial development, were founded on the shores of Marmara and the Golden Horn. Those recesses and protrusions along the coast at the mouth of the estuary, which shelter the ships even in rough weather, are located extremely favorable for the construction of small harbours. Immediately after the conquest of Istanbul in the year 1453, the city has been put into maintenance, all the traces of war have been deleted and the city has entered literally a restructuring process. With the establishment of the shipyard, which holds an important place in the identity of the Golden Horn and settlement of some workshops during Fatih's reign, functions of industry in the area have developed. Commencement of coastal voyages of Şirket-i Hayriye and the construction of the first bridge in 1838 resulted in the area to become one of the most vivid habitats in the city. First industrialization movements in the Ottoman Empire started in the 19th century and the surroundings of the estuary became one of the regions, where the in addition to the shipyards, production facilities serving various sectors have been located. Harbour present in the Golden Horn shore is providing a great advantage for the transportation of the industrial raw materials and marketing of the final products during the process after proclamation of the Republic in early 20th century. For this reason until the 1950's, the region entered a large and unplanned industrial development. This unplanned industrialization brought with it unplanned residental areas, environmental precausions against this irregular structuring have not been taken and the estuary faced a large pollution. In the estuary region, many planning studies and unplanned interventions have been conducted which, started in the last period of the Ottoman Empire, survived until recent days and affected the site selection of industry. Although the purpose of these studies were inconsistent with each other, all have different effect on formation of current position of the estuary region.Tersane-i Amire, having an important place due to its providing the region social, economic and cultural inputs with its location, is placed inside the estuary, being one of the most established industrial buildings serving the maritime industry and having only formational differences since the Byzantine era. Through Ottoman era to the present days, having in advance production for the military and leaning to commercial ship building after Republic proclamation, the shipyard has worked for many years as a state-owned shipyard in terms of the equipment and outfitting facilities owned. As observed in all growing cities, shipyards in the estuary area have become buildings operating in the focus of the city and time to time have been subjected to melting policies to reduce their performance and over this long period lost a great amount of working personnel. The shipyard, in addition to carrying the remains of the Byzantie Empire, is sustaining its perfect existence by being the most vivid data to the Ottoman era ship building, with its two newbuilding slipways and three drydocks. Obviously, treating this industrial and cultural heritage on as piece of land, ignoring all that lived inside, its lectures and data and breaking the area from the public to avoid creating of an awareness related to the subject, would be the worst scenario foreseen for the said historical heritage.Unfortunately two of the three shipyards (Haliç, Camialtı ve Taşkızak) connected to the Tersane-i Amire in subject, have been lost being treated as pieces of land in the scope of the urban transformation applied and all the equipment inside has been sold. The remaining Haliç Shipyard forming the main theme of this thesis study, has been decided that it will maintain its original function which is about to get lost, in the light of all data examined in the scope of the thesis and in the name of creating an 'industrial heritage awareness' which has been lost or maybe never existed. In addition to this decision, it is furtherly decided to build an `awareness platform` in the area, to open up the shipyard to the persons who always wondered what is going on behind those high walls living in the neighborhood however never had a relationship with the sea or living in the city or in the country or even to any citizen of the world who has an interest in this heritage and finally to design a complex which will serve to industrial heritage tourism. | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Mimarlık | tr_TR |
dc.subject | Architecture | en_US |
dc.subject | İç Mimari ve Dekorasyon | tr_TR |
dc.subject | Interior Design and Decoration | en_US |
dc.title | Liman kentlerinde koruma ve yaşatma prensipleriyle değerlendirilen gemi inşa endüstrisi yapıları: Tersane-i Amire üzerine yeni bir senaryo `Haliç tersanesi bilinç platformu` | |
dc.title.alternative | Buildings of shipyard industry evaluated with conservation and preservation principles in port cities: New scenario about Tersane-i Amire- Haliç shipyard awareness platform | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | İç Mimarlık Anabilim Dalı | |
dc.identifier.yokid | 10036012 | |
dc.publisher.institute | Fen Bilimleri Enstitüsü | |
dc.publisher.university | MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 374660 | |
dc.description.pages | 267 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |