dc.description.abstract | ÖZET VE SONUÇ Tarım kesimi, sanayi kesiminden, doğa ve iklim koşullarına sıkı sıkıya bağlı lık, işletmelerin küçük ve dağınık olması, işletmelerdeki sabit sermaye oranının yüksekliği, düşük verim, adet ve geleneklere bağlılık ve düşük gelir düzeyi gibi farklarla ayrılmaktadır. Fiyatlar bakımından, özellikle kısa dönemde tarımsal ürün fiyatları maliyetlerin etkisiyle değil, genellikle toplam arz miktarlariyle belirlenmektedir. Dolayı- siyle marjinal maliyet ve marjinal gelir eşitliği kuralı her zaman pek geçerli olmaz. Tarımsal ürünlerin arz elastikliğinin sertliği, bu ürünlerin genellikle gıda maddelerinden oluşması sonucu tüketici geliri, yada harcamaları ile mal talebi arasındaki ilişki sanayi kesimine nazaran tarımsal üreticiler zararına farklılıklar göstermektedir. Pazarlama açısından, tarımsal üreticiler genellikle rekabet koşulları içinde bulunmaktadırlar ve piyasa ile olan ilgileri yılın belli günlerine isabet etmektedir. Tarımsal ürünlerin bir pazarlama safhasından geçtikten sonra tüketim merkezleri ne ulaşabilmesi ve karşılarında profösyonel bir aracı, yada pazarlayıcı grubun var lığı, tarımsal üreticiler için bir dezavantajdır. Halbuki yine bu üreticiler gerek tü ketim mallan ve gerekse tarımsal girdiler satınalırlarken kendileri aleyhine olarak kontrollü fiyatlar ödemek zorunda kalmaktadırlar. Başka bir deyimle, devlet desteği ve etkin bir örgütlenme mevcut değilse, kendi ürünlerini rekabet koşulları içinde satmakta ve genellikle eksik rekabet piyasalarında mal satınalabilmektedir- ler. Bunun içindir ki, hem kooperatifleşme ve hem de devlet desteği gerekmektedir. Devletin fiyatlara ve tarımsal ürün fiyatlarına müdahalesi dolaylı ve doğrudan olmak üzere iki şekilde olmaktadır. Dolaylı müdahale, arz ve talebi etkileyerek fi yatları arzulanan düzeyde tutmak şeklindeki çabalan içermektedir. Doğrudan mü dahale ise, fiyatların düzeyini exogen bir şekilde otoriter bir davranışla saptamak şeklinde ortaya çıkar. Tüketicilerin korunması ve olağanüstü durumlarda bu müdahale genellikle tavan, yada narh fiyatları şeklinde olmakta, aksine, özellikle tarım kesimindeki üreticileri korumak gerektiği zamanlar ise, taban, destekleme veya garanti fiyatları daha çok önem kazanmaktadır. Devlet, tarımsal üreticilere bir fiyat desteğinde bulunmak istediği zaman genel likle bunu iki şekilde yapmaktadır. Ya ürün için bir asgari, yada taban fiyat saptı- 170yarak bu fiyatın piyasada cari olmasını sağlamak için destekleme alımlarında bu lunmakta, yada piyasadaki oluşacak fiyata hiç karışmadan piyasa fiyatı ile garanti etmiş olduğu fiyat arasındaki farkı üreticilere satılan ürün birimi başına süb vansiyon olarak ödemektedir. Bu iki durumun ekonomik ve sosyal etkileri genel likle farklı bulunmaktadır. Uygulamada, üreticilere verilecek taban fiyatların düzeyini saptamak için, Gelir Yöntemi, Fiyat Kriterleri, Maliyet Yöntemi, Parite Esası ve Çok Faktör Yöntemi gibi beş yöntem mevcuttur. Ancak bunlardan hiç birinin tam ve kusur suz bir taban fiyat düzeyi vereceği söylenemez. Onun içindirki, ortaya çıkacak ta ban fiyat düzeyinin belirlenmesinde sübjektif yargılar da önemli olabilmektedir. Tarımsal bünyeli az gelişmiş ülkelerde daha fazla olmak üzere tarım kesimi de ekonomi içinde önemli rol oymyan bir kesimdir. Taban fiyatlar yoliyle bu kesimde meydana gelen değişmelerin, ekonominin içinde bulunduğu değişme süreci, kurum sal yapı ve refah düzeyi ile uyum içinde bulunup bulunmama durumuna göre bazı etkiler yaratmaktadır. Bu etkiler, ekonomik gelişmeye bağlı olarak; pazarlanan ta rımsal ürün miktarı, ödemeler dengesi, değişim oranlan (mübadele hadleri), fiyat lar genel düzeyi, sınai maliyetler, geçinme indeksleri ve bunların toplu sonucu olarak da kalkınma hızı üzerinde, ürün birimi başına fiyat farkı ödenmesi, yada taban fiyat desteği durumuna göre farklı şekillerde gözlemek mümkündür. Devletin tarımsal ürünlere fiyat desteğinde bulunması, fiyat desteği kapsa mında bulunan tarımsal ürünlere tahsis edilen üretim faktörlerinin beklenen geti rişini artırdığı için ekonomideki kaynak dağılımı da etkilenmiş olmaktadır. Taban fiyatların gelir dağılımıyla da ilgisi varıdır. Ancak bu yöntem gelir leri fiyatlar yoluyla dağıtmaktadır. Bu durumda sosyal bazı sakıncalar söz konusudur. Çünkü taban fiyatlar gelir dağılımını, satışa, yada pazara çıkan ürün birimi başına koruma yaratarak etkilemekte, sonuçta tarım kesimine aktarılan gelirler artmış artmış olsa bile, bu gelirler büyük üreticiler yararına dağılmaktadır. Fakat, bu korumanın üretici yerine ürünü desteklediği söylenebilir. Ülkedeki mevcut toprak dağılımı adil ve taban fiyat kapsamına alınan üretici sayısı çoksa, konunun bozucu etkisinin nispeten hafif olduğu söylenebilir. Taban fiyatlarının finansman şekillerinin ve kaynaklarının da - diğer tüm devlet harcamalarında olduğu gibi - ekonomik ve sosyal etkileri olmaktadır. Bu etkiler makro düzede olabileceği gibi, işletmeler düzeyinde de olabilir. Taban fiyat uygulamasının çok yeni olduğu söylenemez. Bilinçli, yada bilinç siz olsun, bu konudaki uygulamaların Miladdan önceki asırlarda ortaya çıktığı nı söyliyebiliriz. Fakat bugünkü anlamda yaygın ve etkin uygulamalar 1929 Eko nomik Bunahmı'ndan sonra doğmuştur denebilir. A.B.Devletleri'ndeki taban fiyat uygulaması parite esası ve ekim alanları sı nırlamaları ile başlamış, daha sonra bir üretim ve madde politikasıyla birlikte yürü- tüle gelmişt't. 171İngiltere'deki uygulamanın en ilginç yönü, bu ülkede taban fiyat desteği ye rine, üreticilere ürün birimi başına fiyat farkı, yada sübvansiyon ödenmiş olmas d t Tüketici gruplarının yaygınlığı ve tarımsal üreticilerin ülke nüfusuna oranla çok az sayıda olması bu politikayı uygulamayı kolaylaştırmıştır. AET'nun fiyat politikasının en ilginç olan yani ise, fiyatların ekimden önce ila nı, ülke içinde genellikle tüketicilerin omuzlarına yükletilen bir yüksek fiyat düzeyi, üçüncü ülkelere karşı kullanılan prelevman rejimi ve ihracat için uygulanan resti tution (bir çeşit ihraç primi)'dur.. Osmanlı İmparatorluğu, tarımsal fiyat politikasını genellikle tüketicilerin çı karlarını, askeri ve mali ihtiyaçları göz önünde bulundurarak yürütmüştür denebilir. Cumhuriyet Döneminde ise, dünyadaki genel eğilime paralel olarak tarımsal üreticileri koruma ve fiyatları destekleme konusundaki çabalar 1929 Ekonomik Bu- nahmı'nı takibeden yıllara rastlamaktadır. İkinci Dünya Savaşı Yılları genellikle narh yılları olmuş, fakat daha sonraki yıllarda, buğdayın yanı sıra, çay, tütün, şe ker pancarı, fındık ve pamuk gibi konularda Devletin tarımsal ürünler ve bunla rın üretim ve fiyatlarıyla olan ilgisi giderek artmıştır. Fiyatlara müdahaleye gerekçe olarak, fiyat ve gelir istikrarı,üretimin artırıl ması, pazar ve piyasa garantisi, ihracatı teşvik, üretici ve tüketicilerin korunması gibi konular gerekçe gösterilmektedir. Planlı dönemdeki taban fiyat politikasına gelince: Kalkınma Planları ve Yıllık Programları incelendiği zaman oturmuş ve belir li bir fiyat politikasının izlendiği söylenemez. Ancak, Plan ve Programlarda genel likle ağırlığın fiyat dışı desteklemelere kaydırılması, destekleme ve örgüt düzeninin birleştirilmesi ve konunun gelir dağılımı açısındaki bozucu etkileri üzerinde durul muş, fakat uygulamada fiyat desteği giderek daha yaygın bir hale gelmiştir. Bu açı dan DPT'nin önerileri ile uygulama arasında `ikili`bir politika göze çarpmaktadır Türkiye'de, taban fiyatlar Bakanlar Kurulu Kararnameleriyle üreticilere du yurulmaktadır. Fiyat konusunda ağırlık Ticaret Bakanlığı'nda olmakla birlikte, DPT, Tarım Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Köy İşleri Bakanlığı konuyu bir likte ele almaktadırlar. Üretici kuruluş temsilcileri ve üniversitelerden de danış ma niteliğinde olmak üzere bilgi istenmektedir. Taban fiyat politikasını yürütmek ve destekleme alımlarında bulunmak üzere görevlendirilen kuruluşların bir kısmı, TMO, Çay Kurumu, Et ve Balık Kurumu, T. Yapağı ve Tiftik A.Ş. gibi KİT niteliğindeki kuruluşlar, bir kısmı Tekel gibi özel yasa hükümlerine tabi kurumlar, bir kısımda Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri gibi yarı resmi örgütlerdir. 172İnceleme kapsamına aldığımız ürünler hakkında istatistiksel bilgiler olarak şunlar söylenebilir. Buğdayda önemli bir verim artışı olmamıştır. Üretim doğa koşullarının duru muna göre dalgalanmalar göstermektedir. 1963-1974 yılları arasındaki dönem de reel buğday fiyatları devamlı olarak başlangıç yılının altında kalmıştır. Reel buğ day fiyatları trendi negatif eğimli olup, buğday üreticilerinin ürün birimi başına satınalma güçleri azalmıştır. Tütünde ekim alanındaki genişlemelere karşılık hektar başına verim azalmış tır. Ancak, reel tütün fiyatları trendi olumlu bir önde gelişmiş, ürün birimi başına tütün üreticilerinin satınalma gücü artmıştır. Bu durum sosyal yönden olumlu gelişme olmakla beraber, ekonomik açıdan tartışmaya değer. Şeker pancarı verim ve üretiminde de genellikle olumlu bir gelişme vardır. 1970'lere kadar pancar fiyatları sabit tutularak reel fiyatların düşmesine neden olunmuştur. Reel şeker pancarı trendi negatif eğime sahip olup, pancar üreticile rinin ürün birimi başına satınalma gücü eğilimi azalma yönündedir. Çay konusunda ilginç gelişmeler vardır. Çay fiyatları reel olarak düşmüş ve ürün birimi başına çay üreticilerinin satınalma gücü azalma eğiliminde olmuştur. Ancak, üretim, verim ve ekim alanı devamlı ve hızlı bir artış göstermiştir. Pamuk ürününün durumuna gelince; belki de en ilginç gelişme buradadır. Pamuk üretiminde hem verim artmış ve hem de reel pamuk fiyatları artma eğilimi göstererek üreticilerin ürün birimi başına satınalma gücü artma yönünde olmuştur. Fındık üretimi iklime bağlı olarak dalgalanma göstermekte ve her bol ürün yı lını kıt bir ürün yılı izlemektedir. Eldeki veriler sıhhatli sonuçlara pek uygun olma makla birlikte, bir eğilim olarak ağaç başına Kgr. cinsinden verimliliğin artmış ol duğu söylenebilir. Ancak, yapılan reel fiyat ve trend hesabına göre fındık üretici lerinin de ürün birimi başına satınalma güçlerinin azalma eğiliminde olduğu görül müştür. Bu altı ürünün reel fiyat ve trend eğrileri karşılaştırıldığında, pamuk ve tütü nün trend eğrileri pozitif, çay, fındık, şeker pancarı ve buğdayın trend eğrileri negatif yönde seyretmektedir. Türkiye'de destekleme alımlarının finansman yükünü genellikle Merkez Ban kası çekmektedir. Ortalama olarak Merkez Bankası'nın açmış olduğu toplam krediler arasında destekleme örgütlerinin payı %25 ile %43 arasındadır. Türkiye'de taban fiyat politikasına yöneltilecek eleştirileri; - Ağırlığın fiyat desteğinde olması, - Fiyatların ekim mevsiminden önce ilan edilmemesi, - Destekleme ve örgüt düzeninin dağınıklığı, - Xorumanin iyi ayarlanmaması sonucu görülen stoklar, ihracat tıkanık- ılkları, yada iç üretim açıklıkları, 173- Oturmuş bir fiyat ve destekleme politikasının olmayışı, - Planlamanın görüşleri ile uygulama arasındaki `ikili' yapı, - Finansman yükünün Merkez Bankası'ndan kalması nedeniyle doğan pa rasal enflasyonist baskılar şeklinde sıralıyabiliriz. Sonuç olarak, fiyat politikasının yeniden gözden geçirilip uzun ve kısa vadeli amaçlarla birlikte ve bir üretim planlaması ile beraber düşünülmesi, destekleme ve örgüt düzeninin dağınıklıktan kurtarılıp tek bir kurum halinde birleştirilmesi ve fiyat dışı destekleme araçlarıyla aralarında bir ilginin kurulması gereğini söy- liyebiliriz. 174 | |