dc.description.abstract | - 122 - ÖZET Enflasyon, iktisadi bir dengesizlik durumu olarak, fiyatlar genel düzeyinde sürekli ve hisse dilir artışı ifade etmektedir. Bu yönüyle de para nın işlevlerine etkide bulunarak, değer yitirmesi ne neden olur. Kişilerin elde para tutma isteği azalırken, spekülatif kazançların büyümesine yol açar. Böyle bir ortam, alacaklıların ve sabit gelir sahiplerinin zararına, borçluların ise yara rına dır. Zaman içinde enflasyon gelir ve servet dağı lımını degiştiklige uğratarak, gelirin kişiler ile iktisadi sınıflar arasındaki dağılımında ve toplam hasılada karakteristik değişiklikler oluşturur. Enf lasyonun üretim yapısında ve tüketimde yol açtığı degeşmeye bağlı olarak, gelir dağılımı, tasarruf ve yatırım kararları dışında vergi sistemine de etkide bulunarak, vergi gelirlerinde bir düşüş meydana geti rir. Para değerinin düşmesine paralel olarak, devletin elde ettiği vergi gelirlerinde de reel olarak düşüşler- 123 - kaydedilir. Fiyat artışlarının vergi matrahını ar tırması durumunda, devletin gelir kaybı ortaya çık maz. Vergi matrahları fiyat artışlarından etkilenmek- sizin reel değerleri düşüyorsa ; o zaman devletin reel olarak vergi kaybından söz edilebilir. Vergi sistemi içinde enflasyondan en çok etki lenen vergi türü, gelir vergisidir. Bunun nedeni, top lam vergi gelirleri içinde gelir vergisinin büyük bir paya sahip olmasından dolayıdır. Enflasyon gelir vergi si üzerinde, verginin teknik özellikleri nedeniyle çe şitli etkiler meydana getirir, özellikle artanoranlı- lık unsuru bu etkide önemli bir yere sahiptir. Artan- oranlı gelir vergisi, enflasyon ortamında vergi gelir lerinin artmasını sağlar. Vergi gelirlerinin artış hızı ise, gelir artış hızından daha büyük olduğundan ; bu durum kişiler arasındaki vergi yükü dağılımında değişik liklere yol açar. Enflasyon parasal gelirde bir artışa yol açtığından, reel gelir degişmese de, artan oranlı ver gi tarifesi vergi yükünü artırmaktadır. Vergi yükündeki bu artış, düşük gelir grupları aleyhine olurken yüksek gelir gruplarının yararına bir vergi yükü dağılımını or taya çıkarmaktadır. Gelir Vergisi, istikrar politikası aracı olarak- 124 - enflasyonun önlenmesinde, toplam talebi kısıcı bir etkiye sahiptir. Vergi tarifesindeki oranların artı rılması, gelirlerde azalmaya yol açmaktadır. Ancak, marjinal tüketim eğilimi yüksek olan düşük gelir gruplarının vergi yükünü artırarak, adaletsiz bir gelir dağılımına neden olur. Artan oranlı gelir vergi si, iktisadi dalgalanmaları yakından takip ederek, enflasyon döneminde toplam talebi azaltmaktadır. Artan- oranlı tarife, gelir artışlarını daha yüksek vergi oranlarından vergilendirirken, verginin tahsil süresi nin mümkün olduğu kadar kısaltılması, gelir vergisinin konjonktürel esnekliğini artırıcı bir unsuru oluşturur. Enflasyon gelir dağılımında olumsuz etkilere yol açarken, gelir vergisi bu dağılımın denkleştirilmesin de vergi politikasının bir aracı olarak kullanılmakta dır. Gelir vergisinde ödeme gücünün uygulanması vergi yükünün adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Aynı gelire sahip olanlardan eşit vergi alınmasının yanı sıra, gelir arttıkça marjinal faydasının azalması yüzün den, geliri yüksek olanlardan nispeten daha fazla vergi alınması, artanoranlı gelir vergisi ile mümkün olmakta-- 125 - dır. Enflasyon döneminde ise, gelirleri fiyat artış ından daha az artanlar, reel gelirlerinin düşmesi nedeniyle olumsuz olarak etkilenmektedirler. Diğer yandan, enflasyonun parasal gelirde bir artış yarat ması, artanoranlı tarifede reel vergi yükünü ağırlaş tırır. Tarifede vergi oranı tavanına ulaşan yüksek gelirliler ise, reel vergi yüklerini enflasyon karşı sında korumaktadırlar. Bu yüzden enflasyon, vergi yükü dağılımını, tersine artanoranlı bir konuma getirmekte dir. Türkiye'de 1970' li yıllardan sonra görülen yük sek enflasyon nedeniyle Gelir Vergisi, gelir dağılımı nı daha da bozucu yönde bir etki yaratmıştır. 1963 yılından 1981 yılına kadar vergi tarifesinin değişme den kalması, tarifenin artanoranlı özelliğini kaybetme sine yol açmıştır. 1981 yılında Gelir Vergisine iliş- kin yapılan düzenlemeler, vergi yükü dağılımında adale ti sağlayıcı bir etki yaratmış olup, vergiye ait gelir lerde bir artış sağlamıştır. Ancak, vergi oranının ilk gelir düzeyi için çok yüksek tutulması, düşük gelirli lerin vergi yükünü artırmıştır. Daha sonraki yıllarda yapılan vergi oranlırının indirilmesi, vergi yükünde bir azalma sağlamıştır. Ancak, 1986 yılında uygulanan tarife- 126 - ile de tüm gelir düzeyleri için vergi yükünde önemli bir düşüş sağlanarak, vergi yükü dağılımı önceki yıllara göre, daha adil bir konuma getirilmiştir. | |