dc.description.abstract | TEZ ÖZETİ Bu tez çalışması ile Kıbrıs toplumsal kuruluşunun tarihsel gelişimi incelenmeye ça lışılmıştır. Tez; giriş, üç ana bölüm, iki ek bölüm ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. Üç ana bölümde Kıbrıs toplumsal kuruluşunun tarihsel gelişimi incelemeye ayrılmıştır. Ek bölümlerde ise bölgesel ve küresel dış politik gelişmeler çerçevesinde Kıbrıs ve 1992 toplumlararası görüşmeleri çerçevesinde iki toplumun karşılıklı durumları tar tışılmıştır. Böyle bir ek bötümlendirmeye gidilmesinin nedeni; uluslararası alandaki po litik gelişmelerin Kıbrıs'a etkilerini ve süreç içerisinde Kıbrıs ile ilgilenen ülkelerin, bu il gilerinin nedenlerini ve derecesini ortaya koymak ve Kıbrıs toplumsal kuruluşunun iki temel etnik bileşenini oluşturan Türk ve Rum toplumları arasındaki çelişkilerin bu gün de devam ettiğini göstermektir. Giriş bölümünde, genel bir çerçevede tezin konusu, tez çalışması boyunca izlenen yöntem, üretim tarzı ve toplumsal kuruluş kavramları, Kıbrıs'ın coğrafi yapısı, nüfus ya pısı ve Kıbrıs'ta bulunan orduların durumu üzerinde kısaca durulmuştur. Birinci bölüm üç ana kısımdan oluşmaktadır. Bu bölümde Osmanlı İm- paratorluğu'nun Kıbrıs toplumsal kuruluşunun şekillenmesi üzerindeki etkileri in celenmiştir. Bölümün birinci kısmında, Osmanlı üretim ilişkilerinin Kıbrıs toplumsal ku ruluşuna eklemlenişi, bu eklemleniş çerçevesinde bir üstyapı kurumu olarak oluşturulan `millet` sistemi, `millet` sisteminin iki topumun doğrudan üreticilerine nasıl yansıdığı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun adadaki toprak düzenlemeleri üzerinde durulmuştur. Bö lümün ikinci kısmında, Osmanlı toplumsal kuruluşuna kapitalizmin eklemlenişi ve bunun Kıbrıs'a yansıması, Kıbrıs toplumsal kuruluşunun kapitalizme eklemlenişi, yarı- sömürgeleşme, merkez-çevre çatışması ve bu dönemdeki sınıf mücadelelerine de ğinilmiştir. Birinci bölümün üçüncü kısmında, Kıbrıs toplumsal kuruluşunda Rum ve Türk toplumları arasındaki eşitsiz gelişim ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son dö neminde Ada'da gerçekleştirdiği yeni düzenlemeler tartışılmıştır. İkinci bölüm, iki kısım ve alt bölümlerden oluşmaktadır. Bu bölümde Kıbrıs'ta ka pitalizmin gelişimi tartışılmıştır. Birinci kısımda, Kıbrıs toplumsal kuruluşunun ka pitalizme eklemlenmesi ve hakim üretim tarzı haline gelmesi üzerinde durulmuştur. İkinci kısımda, azgelişmişlik olgusu üzerinde kısaca durulduktan sonra, Kıbrıs'ta az gelişmişlik olgusu kapitalizmin gelişimi ile birlikte incelenmiştir. Kıbrıs'ta kapitalizmin ge lişimini daha iyi kavrayabilmek için bu değişimlere dayalı belirli dönem lendirmelere gi dilmiştir. 1974 sonrası adanın ikiye bölünmesinin ardından mevcut incelememiz iki ayrı temelde; iki ekonomik yapı ayrı ayrı incelenerek sürdürülmüş ve karşılaştırılmıştır. Yine bu bölümde, Kıbrıs'ın Dünya Ekonomik Sistemi içersindeki yeri üzerinde kısaca durulmuştur. Üçüncü bölümde.'larihsei süreç içerisinde Kıbrıs'taki sınıfsal ilişkiler incelenmiştir. Bu sınıfsal ilişkilere bağlı olarak, bir burjuva ideolojisi olan milliyetçiliğin bu sınıfsal iliş kilere etkisi ve sınıffararası mücadelede oluşturulan siyasi yapılar bu bölümün temel eksenini oluşturmuştur. Bu bölümde yine tarhsel dönemiendirmeye gidifmiştir. Bu dö-imlendirmelerde; gerek milliyetçiliğin tarihsel dönemeçleri, gerekse çeşitli siyasal ya ların oluşum süreçleri dikkate alınmıştır. Bu bölüm içerisinde ayrıca sınıfsal he- ımonik ilişkiler, burjuva devrimi sorunu tartışılmıştır. 1974 sonrası inceleme, yine iki plum temelli sürdürülmüştür. Güney Kıbrıs üzerinde kısaca durulduktan sonra, ağır- ;lı olarak Kuzey Kıbrıs'taki demokrasi sorunu tartışılmıştır. Birinci ek bölümde bölgesel ve küresel dış politik gelişmeler çerçevesinde Kıbrıs'ın irumu incelenmiştir. Bu bölümde de tarihsel dönemlendirmeye gidilerek, bu dö- jmlerde, çeşitii ülkelerin Kıbrıs ile ilgitenimleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. İkinci ek bölümde ise toplumlararası görüşmelerin kısa tarihçesi verilerek, 1992 yıl- ıda her iki toplumun karşılıklı durumları saptanmaya çalışılmıştır. Kıbrıs toplumsal kuruluşunun evrimi içerisinde, Osmanlı İmparatorluğu döneminin zel bir yeri vardır. Osmanlıların Kıbrıs'a yerleşmeleri ile birlikte Adada gelişmeye bas yan kapitalizmin ilk nüveleri kaybolur. Adada varolan feodal üretim tarzı ile Osmanlı retim ilişkileri birbirine eklemlenir. Adada varolan feodalist yapıların bir kısmı kaldırılır, ir kısmı da korunur. Örneğin toprağın fiefler şeklindeki bölünüşü yerini dirliklere bırakır, ncak bir kısım fief alanı varlığını korumaya devam eder. Bir Osmanlı üstyapı kurumu lan millet sistemi politik işlevlerinin yanında hıristiyan ve müslümanları ayni üretim ins ilerinin farklı oranlarda etkilemesine yol açarak, altyapıya etki eder. Yerli kitlelerin seri den `reaya`ya yükselişleri de bu temelde gerçekleşir. `Millet` sistemi çerçevesinde, Or- jdoks Kilisesi yönetsel ve ideolojik bazı görevler üstlenerek politik toplumun önemli bir arçası haline gelir. Kilise, feodal toprakbeyi niteliği ile egfHen sınıflar koalisyonu içe- sinde önemli bir yer edinir. Hıristiyan kitleler ise kiliseye ve Osmanlı Yerel Yönetimi'ne arşı çifte yükümlülükler üstlenirler. Bu yükümlülükler bir tür senyör yükümlülükleriydi. )olayısı ile adada üretilen artı ürün Ortodoks Kilisesi, Osmanlı Yerel Yönetimi, Osmanlı önetimi sırasında da varlıklarını sürdüren Venedik döneminden kalma toprakbeyieri ve anların doğrudan üreticiye kadar uzanan aracıları arasında paylaşılmaktaydı. Kuş- usuz bu durum feodal üretim tarzında artı ürünün geniş bir bölümünün yerel kul- anılması zorunluluğunun bir uzantısıdır. Artı ürünün büyük bölümünün yerel kul- amlması zorunluluğu aynı zamanda, bu teme! üzerine oluşan merkezden görece lağımsız siyasi yapıları da doğurur. Kapitalizmin, Osmanlı toplumsal kuruluşuna eklemlenişi süreci, kapitalist üretim tar ımın, diğer üretim tarzlarını kendi hakimiyetine alması sürecidir. Bu sürece kapitalizm arafından içerilme süreci de diyebiliriz. İçerilme süreçleri, kapitalizmin içsel olarak ge- iştiği alanlardan farklı bir kapitalist gelişme çizgisinin izlenmesine yol açar. Aynı süreç Dsmanlı İmparatorluğumun yarı sömürgeleşme ve azgaliyşm işlik süreçleridir. Osmanlı mparatorluğu'nun doğrudan bir sömürge olmayışı; içerilme sürecinin dolaylı yollardan, fani uluslararası ekonomik sistem aracılığı ile gerçekleşmesini sağlar. Kuşkusuz bu süreç üzerinde zaman zaman çeşitli Avrupa ülkelerinin zorlamaları da vardır. Toplumsal sapının üstyapısında, yeni üretim tarzına uyum için yapılan değişimlerde büyük oranda azgelişmişlik süreçlerinin yeniden üretim araçları olurlar. Kıbrıs toplumsal kuruluşunda ia aynı süreçler yaşanmaktadır. Bu süreç içerisinde Türk ve Rum toplumlarının eşitsiz gelişimi belirir. Osmanfı ürtim ilişkilerinden daha ağır oranlarda etkilenmeleri Rumlardan Dir kısmını tarım dışı alanlara itmiştir Özellikle ticarette uzmanlaşan bu grup zamanla jrtimi de denetimine alacak Rum ticaret burjuvazisinin ilk nüveleridir. Rum ticaret bur- uvazisinin gelişimi karşısında eğmen sınıflar koalisyonu içerisindeki Osmanlı yerel bü-okrasi kategorisi, bu sınıfın bir kategorisine dönüşür. Kimi zaman yerel bürokrasinin nerkeze karşı da bu sınıfla işbirliği içerisine girdiği görülmektedir. Kifce kurumu da bir ivrim geçirerek Rum ticaret burjuvazisi ile benzer faaliyetler içerisine girer. Kendi top aklarını Avdpa'nın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenleyerek, bir anlamda bur- jvalaşır. Rum Toplumu'nda, Türk Toplumu'ndan önce bir burjuva sınıfının ortaya çık- nası; bu sınıf ile etnik özün en azından geçici bir süre örtüşmesine yol açar. Daha ;onra ortaya çıkan, Türk burjuvazisi ise Rum ticaret burjuvazisi ile rekabet edebilecek >ir potansiyelden uzak, daha çok onun bir uzantısı niteliğindedir. Osmanlı merkezinin, yerel olarak kullanılan artı ürün sağımını sınırlandırma gi- işimi, aynı zamanda çevrenin merkezden görece özerkliğini azaltma girişimidir. Ka pitalist üretim tarzının diğer üretim tarzları üzerindeki hakimiyetini pekiştirdiği andan iti- )aren, Osmanlı merkezinin bu çabaları yetersiz kalır. Çünkü çevre yapılarına nerkezden görece özerkliği sağlayan ekonomik kaynaklar biçim değiştirmiştir. Çevre ya dlarını besleyen artı ürünle birlikteyartı değerdir de. Kıbrıs'ın Osmanlı topraklar içerisinde bulunduğu dönem boyunca, sınıflararası mü badeleler, köylü kitleleriyle mevcut egemen sınıflar koalisyonu arasında ceryan eder. Etnik özler, henüz sınıfsal ilişkilerin önüne geçmemiştir. Gerek egemen sınıflar ko alisyonu içerisinde, gerekse sömürülen sınıflar arasında etnik öz çekinik kalır. Bunun en güzel örneği çeşitli köylü ayaklanmalarında kendini açığa vurur. Bu ayaklanmalarda bir birine karşıt taraflar arasında etnik özden çok sınıfsal temel ön planda olmuştur. İngiltere'nin Kıbrıs'ı kendi topraklarına katısı ile Kıbrıs, doğrudan sömüge haline gelir. Doğrudan sömürge olmanın karakteristiklerinin başında sömürgeci ülkenin to- Dumsal kuruluşun şekillenmesi üzerine doğrudan etki yapabilmesidir. 1878-1900 yılları arasında Kıbrıs'ta kapitalizin gelişimi İngiltere'nin çeşitli müdahalelerinden etkilenir. İn giltere, Adaya yerleşteğinde burada meta üretimini başlatmak gibi bir sorunla kar şılaşmaz. Bu nedenle, mevcut yapı üzerinde etkileri ilk dönemde son derece sınırlı <alır. daha çok bu yapıya dayalı sınıfsal ilişkilere eklemlenerek bu ilişkilerin bir tarafı ol- naya çalışır. Ancak, İngiltere Adada meta ürtimi yaygınlaştırmak gibi bir sorunla karşı <arşıya kalır. Bunun için gerek müiksüzleşme sürecine doğrudan (Evkaf mallarının ka- nulaştırılması gibi) gerekse çeşitli yasalarla dolaylı yollardan müdahale eder. 1900'lü /ılların başından itibaren, tarımda kapitalistleşme süreçleri başlar. Bu sürece doğrudan <atılan Rum ticaret burjuvazisinin bir kısmı nitelik değiştirerek ürtimin doğrudan bir ajanı laline gelir ve kır burjuvazisine dönüşür. Gerek İngiltere'nin dayatmaları, gerekse yerel Durjuvazinin İngiliz sermayesi ile olan organik bağları üretimde belirli alanlarda uz- nanlaşmayı sağlar. Yerel zanaatlar yavaş yavaş kaybolur, tarımsal ürtimde belirli ürün lerin üretimi konusunda uzmanlaşma başlar. Tüm bu süreçlerden iki toplum farklı bir bi- pimde etkilenmiştir. Mülksüzleşenler her iki toplumdan olmasına rağmen, mülksüz- (eştiren tarafın büyük çoğunluğu Rum etnik özü ile örtüşür. İkinci Büyük Savaş,.tarımda kapitalistleşme süreçlerini hızlandırıcı bir etki yapar, ingiltere, Avrupa ve Afrika'da savaşan ordularının besin ihtiyacını karşılamak için, sa vaşa doğrudan girmeyen bir alan olan Kıbrıs'tan da yararlanır. 1960'lı yıllarda ise Kıb rıs ekonomisi iki etnik burjuvazilerin -yaşam sahaları şeklinde ikiye bölünür. Bu bö lünmede Rum burjuvazisi her iki alan üzerinde deh&kimiyetini sürdürür. Çünkü Türk burjuvazisinin kendi varlığını koruması için kendi alanına olan ihtiyacı kadar; üretim de netimi Rum burjuvazisinde olduğu için Rum burjuvazisinin aracılığını ya'pmaya da ih-iyacı vardı. 1960-1963 arası çeşitli kampanyalanla (Türkten Türke kampanyası gibi) bu /asam sahası oluşturulmaya çalışılırken, 1963'ten sonra siyasi zor aracılığı ile Türk burjuvazisi kendine bu yaşam sahnasını sağlar ve Anklavlar oluşturulur. Türk top lumunda bu dönemde üretimden yalıtılmış geniş kitlelerin (de-classe sınıflar) varlığı gö rülür. Bu kitlelerin büyük bir bölümü yaşamlarını, Türkiye'nin yardımları ile sürdürür. Buna rağmen Türk burjuvazisi ile Rum burjuvazisi arasındeki ilişkiler bir süreklilik arz eder. Çünkü ürtimin yanında, tüm dış ticarette Rum burjuvazisinin denetimi altında kalır. Türk burjuvazisi, Rum burjuvazisinden sağladığı çeşitli ürünleri Türk toplumuna satarak sermeye birikimini sürdür. Bu dönemde Rum burjuvazisi adanın büyük bir bölümünde (%96'sında) tam anlamı ile egemen bir durumdadır. Devletin tüm olanaklarını da kul lanarak oldukça gelişir. İki toplu arasındaki eşitsizlikler de büyüdükçe büyür. Eko nomideki hızlı bir büyüme, Rum toplumunda orta sınıflara yayılan geniş `refah` ola nakları sağlar. 1974 sonrası Adanın bölünmesi, iki toplumu ve iki ekonomiyi birbirinden tamamıyla yalıtır. Kuzey Kıbrıs, Türkiye ile hızlı bir ekonomik entegrasyon süreci yaşar. Kuzey Kıbrıs'ın, Türkiye ile ekonomik entegrasyon sürecine girmesi ile uluslararası alanla iliş kisini Türkiye dolayımı ile sürdürmeye başlar. Güney Kıbrıs ise ekonomik gücünü korur ve hatta geliştir. Türkiye i{e Kuzey Kıbrıs arasında yaşanan ekonomik hegemonya iliş kileri, bu nedenle Yunanistan ile Güney Kıbrıs arasında yaşanmaz. Bu dönemde de iki toplum arasında varolan eşitsiz gelişim artarak devam eder. Buna karşın, kapitalist sis tem içerisindeki uzmanlaşmaya bağlı olarak her iki toplum da benzer ürünlerin üre timinde ve alanlarda uzmanlaşırlar. Gerçi her iki ekonomi nicelik olarak birbirlerinden farklı kapasitelerin korurlar, ancak bu aynı ürünlerde uzmanlaşmadan farlı birşeydir. 1974 Türk Toplumu'da toprakta yenden mülkleştirmeye yol açarken aynı süreç Rum Toplumu'da tersine işledi. Kıbrıs'ta milliyetçilik hareketleri 19.yy ilk yıllarından itibaren başlar. Kıbrıs'a mil liyetçilik ideolojisi ada dışından, Yunanistan'dan taşınmıştır. Hellenistik Milliyetçiliğin Adaya taşınması, yalnızca dış körüklemeler nedeniyle gerçekleşmez. Adada da bir takım dönüşümler ihtiyaçlar, milliyetçilğin adaya taşınmasında etkilidir. Osmanlı Yerel Yönetim mekanizmalarının önemli bir parçasını oluşturan Ortodoks Kilisesi Helenistik Milliyetçiliği, öncelikle Osmanlı merkezine karşı çatışmasında kuilunır. Bu dönemde Hellenistik Milliyetçilik arı bir biçimde kendini ortaya kendini ortaya koyamaz. Bu mil- liyeçiliğin örgün taşıyıcılarının kerekterisiği de buna pek uygun değildir. Ortodoks Ki lisesi Helenistik Milliyetçilik ile Ortodoksluğun bir sentezini yerli kitlelere sunar. Bu sunuş sırasında, Türk kitleleri de etkileme başarısı; onunun hegemonik gücünün tüm top lumsal kuruluşa yayıldığının bir kanıtıdır da. Geleneksel aydınlar kategorisinin üyeler olan papazlar; ekonomik süreçler sonucu Kıbrıs Avrupa'nın kırsal alanı haline gelmesi ile aynı zamanda kusa! aydın tipinin özelliklerini göstermektedirler. Ayni şey Osmanlı yerel bürokrasi kategorisi içerisinde varolan müslüman aydınlar için de geçerlidir. Kırsal kerekterli bir toplumsal kuruluşta köylüler ile egemen sınıflar arasındaki ilişkileri tvudnhta* kurarlar. Köylü kitleleri kendi tepkilerini tek başlarına ortaya koyabilecek yeterlilikten uzaktırlar. Bu nedenle de aydınların aracılığına ihtiyaçları vardır. Köylü kitlelerinin her organik hareketliliğinder.âydınların ağırlıklı rolleri vardır. Kendiliğinden ayaklanmalar ise kitlelerin içinde bulundukları durumların katlanılamayacak bir hâle geldiğinde baş gös terirdi 931 İsyanı gibi) kırsal aydınların bir başka özelliği de kendi tepkilerini dile ge tirebilecek yeterlilikte olmadıklarından bağlı bulundukları `anayurtlarının entellektüel bloklarının ideolojilerine sarılmalarıdır. Bu entellektüel blokun içerisindeki, milliyetçilikk^k-fcfnd.&fv 19601ı yıllarda iki toplum arasındaki mücedeleler devam eder. Bu devrede Arık lar içerisine toplanan Türkler, Türkiyeli subaylar tarafından yönetildiler. Bu süreç so sunda Türk Toplumu içerisinde Türk miliyetçiliği tüm toplumsal dokulara etki ede- Bcek kadar güçlenir ve ilk kez tüm kitlelerce benimsenen bir ideoloji halini alır. 1963 ında Makarios tarafından gerçekleştirilen bonapartist karakterli hükümet derbesinin iından Rum burjuvazisi devleti tam anlamı ile denetimine geçirir. Bu dönem !., de işçi sınıfına karşı mücedeleler devam eder. 1974 yılına kadar Rum To- mundaki hızlı ekonomik gelişim `refah` uygulamalarının orta sınıflara yayılmasına yol ti. Bu durum bu sınıfların davranışlarına da yansıdı. Enosis hedefi, bu yıllardan it- aren çok sınırlı çevrelerin bir istemi durumuna dönüşür. Gerek uluslararası şartların irekse bu sınırlı çevrelerin yoğun çabaları sonucunda Temmuz 1974'te Makarios bir Ikümet darbesi aracılığı ile devrilir. Ancak Rum Toplumu içerisindeki iç savaş, Tür- /e'nin Adaya müdehalesine kadar sürer. Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesinin ardından, Kuzey'de Kr brıs Türk burjuvazisi îndi yaşam sahasına kavuşur. Güney Kıbrıs'ta ise savaş sonrası bonapartizm yerini evcut sınıfsal ilişkiler sistemi içerisinde burjuva demokrasisine bırdakır. Güney'de bur- va demokrasisinin yerleşmesi, bonapartizm döneminde şeklen varolan parlementer jrumların işlerlik kazanmasıyla gerçekleşir. Ancak bu demokratik işleyiş üzerinden mil- /etçiliğin izleri silinemez. Kuzey Kıbrıs'ta ise Demoratik işleyiş çeşitli dolayımların etkisi (tındadır. Bunlardan bir tanesi Türkiye'nin bu işleyişin bir tarafı olmasından kay- aklanmaktadır. İşçi sınıfının bölünmesi, burjuva demokrasisinin gelişiminin sağlayan u gücün eksikliğini doğurmaktadır. 1950'li yıllarda Türk Toplumu içerisinde oluşmaya aşlayan yanaşmacılık ve benzeri sistemler burjuva demokrasisinin ardında ve onu şe nlendiren öğeler olarak varlıklarını günümüze kadar sürdürürler. Bununla birlikte Tür- iye ile Kuzey Kıbrıs arasında oluşan tarihsel blokta varlığını sürdürmektedir. Tarihsel >lok bir toplumsal kuruluşta mevcut altyapı ile üstyapı arasındaki b ütünlüğü temsil et- lektedir. Tarihsel blokun altyapısı ile üstyapısı arasındaki bağı kuranlar ise ay- lınlardır. Kuzey Kıbrıs aydınlarının (çoğu bürokrasi kategorisi içerisinde varlıklarını sür- iürmektedirler) Türkiye enttellektüel blokunun içerisinde yer almaları veya bu blokun bu ıvdınlar üzerindeki hegemonik etkinliği Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasındaki tarihsel blo- ;un temelini oluşturur. Bürokrasi^îoplumsal konumlanışı yerel egstOM sınıfların çı karlarının korunması kadar Türkiye'nin Adadaki genel çıkarlarının korunması te- nelinde oluşturlmuştur. Uluslararası alanda Kıbrıs ile ilgilenim çeşitli güçlerin bölgesel ve küresel he gemonya mücedeleleri çerçevesinde günümüzde de sürmektedir. `Kıbrıs Sorunu`nun pözümü veya çözüsüzlüğüne çeşitli ülkeler bölgesel ve küresel hegemonya mücadelesi çerçevesinde yaklaşmaktadırlar. Bu mücedele Türkiye ve Yunanistan arasında devam ederken dolaylı yollardan Avrupa Topluluğu ve Amerika Birleşik Devletleri de bu so runun birer tarafı haline gelmektedirler. Buna rağmen iki toplum arasındaki çelişkiler de henüz son bulmuş değil; Kuzey burjuvazisinin kendi pazarını rekabet edemeyeceği Rum burjuvazisine karşı'koruma isteği ve Rum burjuvazisinin de kendi gelişimi için Kıb rıs'ın bütününe olan ihtiyacı bugün de varlığını sürdürmektedir. | |