dc.description.abstract | İş kazaları gerek bireysel olarak insan yaşantısında, gerekse toplumsal olarak ülke ekonomisinde olumsuz etkileri nedeniyle istenmeyen olaylardır. Dünyada sanayi alanında yılda yaklaşık olarak 50 milyon iş kazası meydana gelmektedir. Bu durum günde 160.000 çalışanın iş kazası geçirdiğini göstermektedir, iş kazalarının önemi Türkiye'nin iş kazaları sıralamasında dünyada dördüncü sırayı alması nedeni ile daha da iyi anlaşılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde iş kazalarında ölüm ve yaralanmalar, artan sanayileşmeye rağmen azalma gösterirken gelişmekte olan ülkelerde artma eğilimindedir. Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerine göre 1991 yılı içinde 130278 iş kazası meydana gelmiş, bu kazalarda 1631 çalışan ölmüş, 3669 kişi yaralanmıştır. 1993 yılı içinde ise 109563 iş kazası meydana gelmiş, bu kazalarda 1516 çalışan ölmüş, 3943 kişi yaralanmıştır. iş kazası sayısı, sigortalı çalışan sayısına oranlandığında her üç çalışandan birinin kaza geçirdiği anlaşılmaktadır. Kaza nedeniyle ölüm, gelişmiş ülkelerde ilk sırada, gelişmekte olan ülkelerde ise bulaşıcı hastalıklardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye'de sigortalı çalışan sayısına göre, tekstil sanayi, inşaat sektöründen sonra ikinci sırayı alırken, iş kazaları sıralamasında Türkiye'de dördüncü sırada, İngiltere'de özellikle sentetik iplik üretiminde sekizinci sıradadır. İngiltere'de meydana gelen iş kazaları Türkiye'de meydana gelen iş kazalarının onda biri düzeyindedir, ancak konuyla ilgili istatistikler problemin tamamen ortadan kalkmadığını göstermektedir.II iş kazaları sadece çalışanda acı ve ıstıraba neden olmaz, bunun yanında işverene maliyeti çok yüksektir. Kazalar nedeni ile kaybedilen iş günü grevler nedeni ile kaybedilen iş günü kaybından % 42 oranında daha fazladır ve her yıl bir Atatürk Barajı maliyetinde harcamalara neden olmaktadır. İş kazalarının her geçen gün önlenmesi gereği daha da fazla ortaya çıkmaktadır. Uluslararası çalışma teşkilatının değerlendirmelerine göre meydana gelen her yüz kazadan üçü önlenemez niteliktedir, 97'sinin önceden alınan tedbirlerle önlenmesi mümkündür. Bu amaçla önce iş kazalarının tanımlanması, nedenlerinin belirlenmesi, daha sonra bu nedenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Genel kabul gören şekli ile iş kazalarının tanımı; `olaylar zincirinde, beklenmedik ve hatalı bir davranış nedeni ile ortaya çıkan, sonucunda her zaman bir sakatlanma, ölüm ya da tahrib görülmese bile belirli bir faaliyetin tamamlanmasını engelleyen olay` şeklindedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, herhangi bir kaşıtın olmamasıdır. Çevresel ve teknik konularda önlem alınarak ve yeterli denetlemelerle her beş kazadan biri önlenebilir, ancak diğer dört tanesinin önlenmesi için bireysel faktörlerin incelenmesi ve iş kazaları üzerindeki etkisinin belirlenmesi zorunludur. Çünkü iş kazalarının her bir tanesi teknik ve mekanik nedenlerden kaynaklanırken, diğer 4 tanesi bireysel yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Çevrenin tamamıyla zararsız bir takım eşyalarla ve teknik yapıyla donatılmış olması mümkün değildir. Bireyin çevreden zarar görmeyecek yetenekte olması ve kazaları önleyici şekilde davranması beklenir. Bu durumda, iş kazalarının dolaylı nedenlerinden olan bireysel faktörlerin incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın birinci bölümünde iş kazalarının bireysel nedenleri ile stres, kaygı, öfke kavramları incelenmiştir.III İş kazalarının bireysel nedenleri konusunda: Davranışçı ve Fizyolojik modeller geliştirilmiştir. Davranışçı modeller; öğrenme teorileri, hafıza yanılmaları ve kişilik özellikleri başlıkları altında incelenmiştir. Öğrenme teorilerine göre beceriler, uzun zaman sürelerinde öğrenilen kompleks davranış kalıplarının sonucu olarak gelişirler. Koruyucu giysi kullanmanın zaman kaybına neden olması gibi, emniyetli davranış pek çok açıdan negatif pekiştirilirken, makinayı durdurup önlem almanın tecrübeli bir çalışan için küçültücü bir davranış olarak görülmesi gibi emniyetsiz davranış daha fazla sosyal kabul görür. Hafıza yanılmaları konusunda bilimsel araştırmalar yapılması oldukça zordur. Hafıza yanılmaları; hafıza gecikmeleri, hafızada başka şeyin bulunması, ya da hatırlanması gereken metaryalin hafızaya yanlış kayıt edilmesi veya yanlış seçilmesi, şeklinde olmaktadır. Bir çok durumda hafızanın tamamen bozulması veya durması kazaya neden olmaz. Kazalar daha çok hafıza kayıpları (yanlış bilginin hatırlanması) nedeniyle ortaya çıkar. Kişilik özellikleri, İş kazaları nedeniyle yoğun çalışmalara konu olmuştur. Kazaya eğilimli olma, içedönük-dişadönük kişilik yapısı, dalgınlık, dikkatsizlik, uyumsuzluk, zeka yeteneği, saldırgan davranış, risk alma, işten uzaklaşma amacıyla iş kazasına neden olmak, kişilik özellikleri başlığı altında incelenmiştir. Kaza eğilimi duygusal bir bozukluktan daha çok sosyal uyumsuzluk ve sorumsuzluk olarak görülmektedir. Kazaya eğilimli olmanın motivasyonu, çevredeki insanları etkilemek amacıyla riskli ve ani kararlar almak ve bunları uygulamak şeklindedir. Ayrıca, kaza eğilimi, sayısal kayıtlara göre saptanan, kişilik ölçekleri ile belirlenemeyen bir özelliktir.IV Eysenck tarafından `dışa dönük kişilik özelliğine sahip araba sürücülerinin, düşük dikkat düzeyleri nedeni ile daha fazla kaza yapacakları ` hipotezi geliştirilmiştir. Çalışmaların sonucunda; örneğin kötü sürücülerin `dışadönüklük` boyutunda oldukları saptanmıştır. Dalgınlık ve dikkatsizlik boyutu da kazalar ile ilgili olarak incelenmiş `dalgınlık-dikkatsizlik` (distractibility) adı verilen nevrotik özelliğin, kişinin dikkatinin başka yöne yönelmesine neden olduğu belirlenmiştir. Sosyal uyumsuzluk kategorisi, devamlı olarak yüksek kaza oranı ile birleştirilen önemli bir kişilik ve davranış özelliğidir. Bu kişilik ve davranış özellikleri bozuk sosyal tutumları, suç işlemeye yatkın olmayı, kanunlara karşı gelmeyi ya da uymamayı, aile ve evlilik içinde çekişme içinde olmayı, diğer insanlara karşı saygısızlığı, olgunlaşmamış davranışları, erkeklerde kas gücünün abartılmasını, düşmanlık ve öfkeyi (anger), sorumsuzluğu, yüzeysel sosyal ilişkileri, bencil olmayı, aşırı içki içmeyi, saldırgan tutumları, fiziksel suç işleme davranışını ve otoriteye karşı olmayı kapsar. Konuyla ilgili araştırmalarda iş kazası yapan bireylerde bu özelliklerin çoğunun bulunduğu sonucuna varılmıştır. Zihinsel yeteneklerin kaza etkeni olması konusunda yapılan çalışmalarda genelde `Genel Zeka Yeteneği` ile `kaza` arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir. Saldırgan davranış (aggression) özelliği bireyin kaza yapmasına neden olan faktörlerden biri olarak kabul edilmektedir. Ancak saldırgan davranışın iş kazasına neden olup olmadığı konusunda sınırlı sayıda araştırma ve istatistik veri vardır. İş kazasına neden olan faktörlerden bir diğeri, bireyin iş ortamında riske girmesi ve iş kazası olasılığını artıracak şekilde davranması olarak düşünülmektedir. Risk alma, tehlike kavramının birey tarafından algılanması, durumun tehlikeli olarak yargılanması ve zarar verici durum olarak değerlendirilmesi konularını içerir.V Ortamdaki risk bireyin istediği düzeyden aşağıda ya da yukarıda ise, birey tarafından istenilen düzeye getirilebilir, belirli bir düzeyde dengelenebilir. Bu durumda iş kazalarının azaltılmasındaki en uygun yol çalışanın benimsediği risk düzeyini azaltmak yani `emniyet` isteğini artırmaya çalışmaktır. İş kazaları açısından önemli olabileceği düşünülen kişilik özelliklerinden stres, sürekli olarak değişen çevre koşullarına uymaya çalışırken vücudumuzun karşı karşıya kaldığı yıpranmadır. Friedman ve Rosenman tarafından yapılan çalışmada; kalp hastalığına eğilimli olan kişilerde 'A Tipi' kişilik özellikleri adı verilen, ortak bir takım özellikler belirlenmiştir. Bu özelliklerin tersi özellikleri taşıyan kişiler ise 'B Tipi' kişilik özellikleri grubuna alınmışlardır. Çağdaş yaşam koşullarının neden olarak gösterildiği stres ile mücadele için çeşitli yollar geliştirilmiştir. Kerr tarafından yapılan çalışmalarda stres, dikkat ve kaza eğilimi faktörlerinden daha fazla iş kazası nedeni olarak gösterilmiştir. Ancak konuyla ilgili çalışma oldukça azdır. Stres mekanizması işlemeye başladığı zaman başta kaygı olmak üzere diğer duygular ortaya çıkar. Kaygı duygusu, insanı rahatsız eden bir duygu olarak özellikle Freud tarafından uzun yıllar öncesinden incelenegelmiş bir duygudur. Kaygı kısaca, `kaynağı belirsiz korku` olarak tarif edilmektedir. Tehdit edici objesi olmayan kaygı olarak belirtilen nevrotik kaygının, iş kazalarına neden olduğu şeklinde bulgular vardır. Kazalar ve kişilik özellikleri ile ilgili çalışmalarda kişilik testleri ile yapılan faktör analizi sonuçları kazalarla ilişkili olarak nevrotik kaygının ikinci faktör durumunda olduğunu göstermiştir.VI Nevrotik Kaygı düzeyinin yüksek olma durumu ise, çalışanın kaygılı, gergin, panik içinde, eleştiriye aşırı ve gereksiz duyarlı, kararsız, konsantre olamayan, çabuk yorulan, depresif, duygusal yönden zayıf, kolay korkan ve yetersizlik duygusu içinde olan bireyler oldukları anlamına gelmektedir. Kaygıyı değerlendirmek amacıyla hemen hemen bütün çalışmalarda Genel Kişilik Testlerinin (MMPI-Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri ve Evrensel ölçeklerinin) kullanıldığı belirlenmiştir. Kaza geçiren kişilerle yapılan çalışma sonuçları bu kişilerin öfkeli bir kişilik yapısına sahip olduklarını göstermiştir. Düşmanlık ve saldırganlık konularından daha basit bir kavram olarak düşünülen öfke duygusu; genellikle hafif kızgınlıktan kavga ve şiddete varan yoğun duyguları ifade eder. İlaveten, doğrudan doğruya nesneleri tahrip etmeye veya insanları yaralamaya yönelik saldırgan davranışları motive eden kompleks bir gurup duygu ve tutumu da kapsar. Literatürde saldırganlığın iş kazaları üzerindeki etkisini inceleyen çalışmalara rastlanırken, öfke duygusu ile ilgili çalışmalar oldukça sınırlıdır. Işgörenin yaşı, eğitim düzeyi, cinsiyeti, aynı işte çalışma süresi, sol el kullanma (solaklık) durumu gibi demografik özellikleri iş kazaları ile ilgili çalışmalarda sıklıkla incelenmiş özelliklerdir. İş kazalarında yaş faktörü ile ilgili genel kanı, yaş ilerledikçe iş kazası geçirme durumunun azaldığı şeklindedir. Bu durum sadece iş kazaları için değil trafik kazaları ve diğer kazalar için de geçerlidir. Yaş faktöründen kaynaklanan kazaların bir bölümü deneyim eksikliğine bağlanabilir, çünkü yaş ilerledikçe deneyimin artması ile birlikte kaza geçirme olasılığının azalacağı düşünülür. Yaş ile ilgili bulgular oldukça az verilere ve bireysel çalışmaların sübjektif sonuçlarına dayanmaktadır.VII iş kazalarıyla ilgili olarak görülen diğer bir kavram monotonluktur. Monotonluk genellikle sıkıntı ve yorgunluk kavramları ile birlikte düşünülmektedir. Monotonluk ve sıkıntı, daha çok kişi ile iş arasındaki etkileşimin niteliklerine bağlıdır. Konunun önemine rağmen sanayide monotonluk ve sıkıntı konusunda çok fazla şey bilinmemektedir. Yorgunluk ve bıkkınlık kavramı göreceli ya da değişken bir kavramdır. Yorgunluk, fizyolojik düzeyde, bireyin kaslarında meydana gelen enerji yetersizliğidir, fakat ne yazık ki, başka duyguları yansıtma ihtimali ve, kaygı ve gerginlik gibi faktörlerden etkilenmesi nedeniyle, değerlendirme zorluğu vardır. Konuyla ilgili araştırmalar yapılması gerekli görülmektedir. Eğitim yetersizliğinin iş kazalarına neden olduğu, eğitim verilerek kazaların azaltılabileceği konusuna, iş kazaları nedenleri içinde sık rastlanmaktadır. Çalışanların işleri konusunda yetersiz bilgiye sahip olması, insana ait nedenlerle meydana gelen kazalar içinde önemli bir rol oynar. Bu konu genellikle çalışanın deneyimsiz olması konusuyla yakından ilgilidir. Kullanılan makinaları iyi tanımamak, tehlike durumunda ne yapılacağını ve hangi davranışın tehlikeli olduğunu bilmemek kazalara neden olan faktörlerdir. Fizyolojik modeller iş kazalarının çalışanın bedensel yetersizlikleri nedeniyle meydana gelebileceği düşünülerek geliştirilmiştir. Fizyolojik modeller, Günlük (circadian) ve Biyolojik ritimleri kapsayan, fizyolojik ritimleri içerir, örneğin; uyku alışkanlığı gibi, fizyolojik ritimlerin dikkat ve reaksiyon zamanı üzerinde etkisi olduğu, kazalar için potansiyel oluşturduğu saptanmıştır. Sanayi alanında alkol ve iş kazası konusunda yapılan çalışmalar sınırlıdır. İş yerinde alkol alan çalışanların kaza yapma oranlarının yüksek olduğunu gösteren çalışmalar vardır.VIII Alkolün koordinasyonu, zamanlamayı, motor tepkileri, tehlike algısını etkilediği düşünüldüğünde, alkol bağımlıların kaza yapma olasılığının yüksek olması beklenir. Malesef konuyla ilgili olarak yapılan araştırma sonuçları böyle bir genelleme yapmayı zorlaştırmaktadır. Fakat gözlemlere dayanarak alkol bağımlılarının diğerlerinden üç kat daha fazla kaza yaptıkları söylenebilmektedir. Sol el kullanma ile kaza geçirme arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla yapılan çalışmalar; sol el kullananların diğerlerine göre daha fazla iş kazası yaptıklarını göstermiştir. Bu durum için en önemli etken olarak; 'tüm çevresel koşulların sağ ellerini kullananlar için düzenlenmiş olması' gösterilmiştir. Bu çalışmanın ikinci bölümünde, konu ile ilgili olarak 9 Türk ve 2 İngiliz Tekstil fabrikasında yapılan araştırmada, tekstil çalışanlarında stres, öfke ve kaygı boyutlarının ayrı ölçeklerle başlıbaşına değerlendirilmesi, demografik özelliklerin belirlenmesi ve iş kazalarına etkisinin incelenmesi, çalışmanın sonucunda; iş kazalarını önlemek ve azaltmak amacıyla alınması gereken tedbirlerin önerilmesi amaçlanmıştır. Araştırma, Türkiye'de İstanbul ve Trakya bölgesinden dokuz, İngiltere'de Manchester bölgesinden iki tekstil fabrikasında yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi 248 Türk ve 41 ingiliz tekstil çalışanından oluşmuştur. Demografik bilgileri elde etmek amacıyla 12 sorudan oluşan bir form geliştirilmiştir. Stres, düzeyini belirlemek amacıyla Glazer Stres Ölçeği, kaygı düzeyini belirlemek amacıyla Taylor'un Açık Kaygı Ölçeği, öfke düzeyini belirlemek amacıyla ise Spielberger tarafından geliştirilen Durumluk-Sürekli öfke ölçeği (Kendini Değerlendirme ölçeği) kullanılmıştır. Uygulamaya geçilmeden önce ölçeklerin Türkçeye uyarlama ve geçerlik, güvenirlik çalışmaları yapılmıştır.IX Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Öğretim elemanlarından 20 kişi ve Eğitim Fakültesi üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinden 35 kişi ile oluşan 52 kişilik grupla ölçeklerin çeviri işlemleri, geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmıştır. Türk ve İngiliz tekstil işgörenlerinden elde edilen veriler de önce geçerlik ve güvenirlik çalışmalarında kullanılmıştır. ölçeklerin Türkçeye uyarlama sonuçlarını değerlendirmek amacıyla, Türkçe ve İngilizce uygulamalardan elde edilen değerlerde, tek tek maddelerin ve toplam puanların korelasyonlarına bakılmıştır. Geçerlik sınaması amacıyla ölçeklerin çeşitli ölçümlerle olan korelatif ilişkileri incelenmiştir. Güvenirlik çalışmasında; madde-toplam puan (Item-Remainder Correlation) korelasyonları, Kuder Richardson 20 Güvenirliği (Cronbach Alpha Katsayısı) ve Ölçmenin Standart Hatası (Testin Hata Payı) hesaplanmıştır. Oldukça yüksek ve istatisik açıdan anlamlı korelasyonlar ve Alfa değerleri elde edilmiştir. Geçerli ve güvenilir kabul edilen ölçeklerle ve demografik bilgi toplama formu ile elde edilen veriler; sınıflamalı ve sıralamalı değişkenler için Khi Kare (X2), eşit aralıklı ve oranlı değişkenler için t-test ve varyans analizi istatistik teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Analizler sonucunda, eğitim ve stres düzeyinin, kaza yapmaya eğilimli olmanın iş kazası geçirme durumunu etkilediği ortaya çıkmıştır. İş kazası geçirenlerin stres düzeyleri geçirmeyenlerden, istatistik açıdan anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur. Yapılan işe, yaşa ve eğitim düzeyine bağlı olarak erkeklerin kadınlardan daha fazla iş kazası yaptıkları, stres düzeylerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir.X Bulgular ışığında iş kazalarını önlemek amacıyla: 1. İş kazalarını önlemek için kişilerin en az lise düzeyinde eğitim almaları, işe yeni başlayanlara kazaları önlemeye yönelik eğitim verilmesi önerilmiştir. 2. işgörenin stres düzeyinin düşük olmaması için monotonluktan kaçınmak ve değişim önerilmiştir. 3. Psikoteknik yardımı ile kazaya eğilimli kişilerin belirlenmesi ve özelliklerine uygun işlerde çalışmaları önerilmiştir. iş kazaları sadece işçi-işverenin değil, sağlık, eğitim ve teknik konularla ilgili tüm çalışanların ilgilenmesi gereken ve önlenmesi için daha çok para harcanması zorunlu olan bir konudur. İleride, iş kazalarında anne veya babalarını kaybetmiş, büyüme ve gelişme yetersizliği gösteren, istenilen düzeyde eğitim alamamış çocuklardan oluşacak sorunlu yetişkinlerle dolu bir ülkede ve bir dünyada yaşanmak istenmiyorsa, iş kazaları ile mücadele ve başetme konusuna önem verilmelidir. | |