dc.description.abstract | - 56 - SONUÇ VE ÖZET Bu çalışma, karaciğer sirozunun epidemiyoloj ik özel liklerini ve klinik belirtilerini incelemek amacıyla yapıl mıştır. Araştırma, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakül- tesi'nin İç Hastalıkları Anabilim Dalı'na bağlı Gas troentero- hepatoloji Polikliniği 'nde 1982-1984 yıllarında izlenen ve yatırılarak klinik, biyoşimik, histopatolo j ik ve laparosko- pik yöntemlerle tanısı kesinleştirilmiş 150 karaciğer sirozu yakasını kapsamaktadır. Bir görüşme cetveli kullanılarak, ka raciğer sirozu vakalarının epidemiyoloj ik özellikleri, anam- nez özellikleri ve hastalık semptomları sorgulanmıştır. Semp tomlar, cinsiyet, yaş grubu (0-29 yaş, 30 yaş ve üzeri), kli nik dönem ve siroz tiplerine göre kar şılaşt ırılmıştır. Serimizde karaciğer sirozunun etiyoloj isinde, en az alkolün (% 10), daha sonra B tipi hepatitin (% 37.3) ve en çok bilinmeyen nedenlerin (% 48.6) rol oynadığı saptanmıştır. Vakaların % 68'i erkek, % 32'si kadın olup, erkek/kadın oranı 2.12'dir. En genç hasta 7, en yaşlı hasta 78 yaşında olup, yaş ortalaması 43'dür. Kadın hastaların erkeklere göre daha yaşlı olduğu görülmüştür. Vakalar, 3., 4., 5. ve 6. dekadlar- da kümelenmiştir. Kriptojenik ve posthepatit ik sirozun en fazla 3., 4. ve 6. dekadlarda görülmekle beraber, posthepati- tik sirozun tüm dekadlara dağılma özelliği gösterdiği, alko lik sirozun ise ilk üç dekadda görülmediği anlaşılmıştır.- 57 - Araştırma serisinde, sosyoekonomik ve kültürel durumla karaciğer sirozu arasında ters bir ilişkinin varlığı dikkat çekicidir. Şöyle ki sosyoekonomik ve kültürel seviyesi düşük olan hastalarımızda karaciğer sirozuna, özellikle posthepati- tik siroza daha sık rastlanmaktadır. Vakaların mesleklere gö re dağılımlarının incelenmesinde, ilk üç sırayı ev hanımları (% 24.6), serbest meslek sahipleri (% 23.3) ve memurların (% 20) aldığı görülmektedir. Vakaların yaşadıkları yerlere göre dağılımlarının incelenmesinde, yakınlık nedeniyle % 80'i- ni Marmara Bölgesi'nde (özellikle İstanbul) yaşayanların oluş turduğu, geri kalan % 20'sinin ise Türkiye'nin diğer bölgele rinden geldiği anlaşılmıştır. Vakalarda % 32 oranında hepatit, % 10 oranında alkol anamnezi söz konusudur. Özellikle, posthe- patitik siroz vaka grubunda, ailede sarılık anamnezinin diğer siroz tiplerine göre daha fazla olduğu anlaşılmıştır. Vakaların, tanı konduğunda, % 59.3'ünün dekompanse dö nemde olduğu görülmüştür. Serimiz klinik belirtiler açısından değerlendirildiğinde, en sık rastlanan ilk on semptomun; hal sizlik, karın şişliği, çabuk yorulma, ateş, dispepsi, ödem, epistaksis, sarılık, iştahsızlık ve karın ağrısı olduğu gö rülmüştür. Kadınlarda iştahsızlık, 0-29 yaş grubunda karın ağrısı ve epistaksis, 30 yaş ve üzeri grupda ise dispepsi ve ödem, daha sık rastlanan semptomlardır. Halsizlik, çabuk yo rulma, ateş, koku ve tad almada değişiklik, ödem, karın şiş liği ve herni gibi belirtilere kompanse döneme göre, dekom panse dönemde daha sık rastlanmıştır. Sonuç olarak, ülkemizde karaciğer sirozunun erkeklerde ve orta yaşlarda sık rastlanan bir hastalık olduğu, etiyolo- j isinde hepatitin alkole göre yaklaşık dört kez daha fazla katkısının olduğu, bugüne kadar saptanamayan nedenlerin de etiyolojide büyük rol oynadığı sonucuna varılmıştır. Vakala rın sosyoekonomik ve kültürel durumları ile siroz sıklığı arasındaki ters ilişki; özellikle ülkemizde sık rastlanan- 58 - pos thepatitik siroz sıklığının sosyoekonomik ve kültürel du rum düzelmesi ile düşeceği inancını doğrulamıştır. Karaciğer sirozunda en sık rastlanan semptomların çoğu gastrointestinal ve nonspesifik semptomlardır. Bu semptomlara gereken önemin verilmesi ile, erken teşhisin sağlanabileceği ve dekompanse dönemde kliniğe başvuran hastaların sayısının azalacağı, do layısıyla da kompanse dönemde başlatılan tedavinin başarısı nın ve hastalık prognozunun daha iyi olacağı sonucuna varıl mıştır. | |