Show simple item record

dc.contributor.advisorÖzel, Sabahattin
dc.contributor.authorÜnlüsoy, Süleyman
dc.date.accessioned2020-12-07T11:04:19Z
dc.date.available2020-12-07T11:04:19Z
dc.date.submitted2001
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/136509
dc.description.abstractTürkiye ile Sovyetler Birliği arasında, her iki devletin de yeni kurulduğu dönemde ilişkiler pek çok alanda iyi bir zemine dayanmış karşılıklı güven, işbirliği ve dostluk çerçevesinde, iki ülke yöneticileri uluslar arası alanda birbirleri ile sıkı bir işbirliği içerisinde olmuşlardır. Bu iyi ilişkilerin sürdürüldüğü 1920 ve 1930'lu yıllar boyunca, her iki devletin kamuoyunda o dönemlerde olumlu etkiler görülmüştür. Bu yıllar, iki ülkenin tarihteki eski çekişmelerine son verdiği, sanayi, eğitim, kültür, sağlık, ulaşım, askeri ve pek çok alanlarda; hepsinden daha önemlisi devletler arası ilişkilerde birbirlerine çok yakın politikalar izlendiği yıllardır. Uluslar arası alanlarda iki ülkenin birbiri ile yakın işbirliği içinde olmasının temeli Türk Milli Mücadele yıllarına dayanmaktadır. Benzer bir süreçten geçmekte olan Sovyet Rusya da aym ülkelerle mücadele etmiş ve bu mücadelelerin benzerliği iki ülkeyi birbirine daha da yakınlaştırmıştır. Bu yakınlaşma, önce Sovyet Rusya'nın milli mücadele yıllarında zor şartlar altında sürdürülmekte olan Türk Kurtuluş Savaşı'na askeri ve ekonomik yönden güç katmasına neden olmuştur. Ardından imzalanan 16 Mart 1921 tarihli Türk Sovyet dostluk antlaşması olan Moskova Antlaşması ile; ilk kez, bir Avrupa devleti olan Sovyetler Birliği, Misakı Milli'yi tanımış ve yüzyıllardan beri Türk toplumunu her alanda geri bırakan Kapitülasyonların kaldırılmasını onaylamıştır. Bu gelişmelerin ardından Sakarya Savaşı sonrasında Türkiye'nin kuzey doğu sınırlarını güvence altına alan 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması yapılarak, Türk Sovyet sınırları kesin şeklini almıştır. Dostluk ve işbirliği anlayışı, Lozan Antlaşması sırasında ve sonrasında da sürmüştür. İki devlet bu iyi ilişkilerini daha güçlü ve etkili bir antlaşma ile bağlamak ve birbirlerinin hak ve menfaatlerini gözetmek amacıyla, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasında en temel ve belirleyici dostluk belgesi olan; 17 Aralık 1925 tarihli `Türk Sovyet Saldırmazlık ve Tarafsızlık Antlaşması`m imzalamışlardır. Bu antlaşmanın ruhu 1921 tarihli Moskova ile Kars Antlaşmalarına uygun olup onları pekiştiren bir özelliğe sahiptir. Bu antlaşma kısa süreli olmakla beraber, uzatılmaya uygun haldedir. Bundan dolayı, 1 925 yılından başlayarak 1 945 yılına kadar 20 yıl boyunca yürürlükte kalacak olan bu antlaşmaya yeni protokol ve taahhütler eklenerek uzatılmıştır. İkili ilişkilerdeki bu yakınlık 1920'li yılların sonu ile 1930'lu yılların başında zirveye ulaşacaktır. Devletler arası ilişkilerde iki ülke pek çok alanda birlikte hareket edeceklerdir. Bunun en somut örnekleri: Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği'nin 1931 yılında Avrupa Birliğinin silahsızlanma komisyonuna birlikte katılmış olması ve Milletler Cemiyeti 'ne üye olma konusunda görülmüştür. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet Paşa 1932 yılında Sovyetler Birliği'nin başkenti Moskova'ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Buna karşılık, Sovyetler Birliği yetkilileri de Türkiye Cumhuriyeti 'nin kuruluşunun 10. yıl dönümü dolayısıyla Türkiye'ye gelmiş ve Başbakan İsmet Paşa'nın ziyaretine nezaketle karşılık vermişlerdir. Avrupa'da baş gösteren aşırı milliyetçilik ve faşizm etkileri 1930'lu yıllara damgasını vurmuş ve bu devletler saldırgan bir politika izlemeye başlamışlardır. Bu saldırganlıklara karşı Türkiye, Atatürk'ün önderliğinde batı ve doğu sınırlarında yeni arayış ve ittifaklara yönelmiştir. Bundan hareketle batıda `Balkan Antantı` 1934'te VIIIgerçekleştirilmiştir. Doğuda da bir süre devam eden çalışmaların ardından 1937 yılında `Sadabat Paktı` imzalanarak Türkiye'nin batı ve doğu sınırları güvence altına alınmıştır. Bu ittifak arayışları Sovyet Rusya'yı rahatsız etmiş ve Türkiye'nin bu gibi ittifaklar yerine Sovyet Rusya ile daha yakın bir işbirliğine girmesi gerektiğini hissettirmiştir. Türk yetkililerin, bütün iyi niyet ve Türk Sovyet ilişkilerinin geliştirilmesi yönündeki çabalarına karşılık Sovyet yetkililer, asıl amaçlarını yavaş yavaş dile getirmeye başlamışlardır. Bunun örneğini `Çankaya` isimli eserinin 578. sayfasında, Falih Rıfkı Atay belirtmektedir. Atay' m Moskova'ya son gidişinde görüştüğü Rus yetkilisi şunları söylemiştir: `...Türkiye bir emperyalist harbinde, bizim için ya set, ya sıçrama yeri vazifesi görür. Onu mu görür, bunu mu görür; sözler, şahıslar ve antlaşmalar bizi inandırmaz. Ancak rejim beraberliği ile emin olabiliriz.` Falih Rıfkı Atay, bu sözlere işaret ederek; `Bu söze dikkat edin, o zamanlar peyk kuruluşları yoktu.` Diyor ve konuyu Mustafa Kemal Paşa'ya iletince o da İsmet Paşa'ya anlatmasını istiyordu. İsmet Paşa ise, Falih Rıfkı Atay'a dönerek; `Karahan bize elçi olarak geliyor, seni elçiliğe davet ettikleri zaman bütün bunlar olmamış gibi davranacaksın, yazılarında eski dostluk edebiyatını değiştirmeyeceksin.` talimatını verdiğini belirtmektedir. Sovyetler Birliği, Türkiye'ye karşı soğuk ilişkilerde bulunmayı sürdürerek; Türkiye'nin, Boğazlardaki hükümranlık haklarını sınırlayan Lozan Antlaşması 'nın ilgili maddelerinin değiştirilmesi için, ilgili devletlere verdiği nota sonucunda toplanarak imzalanan, Montreux Boğazlar Sözleşmesi'ne açıkça söylemese de soğuk olan tavrını sürdürmüştür. Güçlenmekte olan ve iç birliğini pekiştirmiş bulunan Sovyetler Birliği'nin bu konudaki amacı; Boğazların ve Karadeniz'in egemenliğini elinde tutmaktı. Boğazların Türkiye Cumhuriyeti 'ne devredildiğini belgeleyen Montreux Antlaşması 'na karşı Ruslar zaman zaman günümüze kadar muhalefetlerini sürdürmüşlerdir. Avrupa'da bazı önemli devletlerin saldırgan politikalar izlediği 1940 yılı öncesinde sınır güvenlikleri ve toprak bütünlükleri için ikili yada çoklu antlaşma ve görüşmeler yapılmaktaydı. Bundan hareketle Türkiye de kendi toprak bütünlüğü için başta İngiltere ve Fransa olmak üzere bazı devletlerle görüşme ve antlaşmalar imzalamıştır. Bütün bu uğraşların temeli, kendisini güvencede hissetme düşüncesidir. İkinci Dünya Savaşı yıllarının başlangıcında; Almanya, İtalya ve Japonya grubunun açık bir üstünlüğü söz konusu idi. Türkiye ile Sovyetler Birliği de tarafsız birer devletti. Sovyetler Birliğinin, Almanya ile imzaladığı Rus-Alman antlaşmasından sonra Türkiye'ye karşı daha da soğuk politikalar izlediği görülmektedir. Almanya'nın Ruslarla yakınlığı kısa sürmüş ve 22 Haziran 1941 günü Almanya Rusya'ya savaş ilan etmiştir. Bu tarihten 1 944 yılı sonlarına kadar Ruslar, Almanlarla çetin mücadele etmişler ve özellikle ABD'nin askeri ve ekonomik yardımlarını görmüşlerdir. 7 Mayıs 1945 yılında ise Almanlar, müttefik güçlerine karşı yenilgilerini kabul ederek kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Sovyetler Birliği, İkinci Dünya Savaşı'nın son döneminde galip devlet olma konumunun da etkisi ile, doğuda ve batıda sınırlarını oldukça genişletmiştir. Bu gücün kendisine verdiği güvenle, o döneme kadar Türk Sovyet ilişkilerinde görülmeyen bir gerginlik süreci başlamıştır. Türkiye'nin, Çarlık döneminde kaldığını düşündüğü tarihi Rus emel ve istekleri yeni rejim olan Sovyetler Birliği tarafından açıkça dile getirilmeye başlanmıştır. Sovyet Rusya ve onun lideri Stalin tarafından bu istekler, İkinci Dünya Savaşı'nın galibi olan diğer devletlere savaş sırası ve sonrasında yapılan konferans ve görüşmelerde hep dile getirilmiştir. IXBöylece; Sovyetler Birliği yetkilileri, Sovyet Basını, Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği'nin yeni oluşturduğu peyk devletlerinden olan Bulgaristan, Yugoslavya, Arnavutluk, Romanya gibi devletler de Türkiye'nin aleyhinde olarak; toprak talepleri, Boğazlarda üs ve aleyhte propaganda çalışmalarını birlikte sürdürmüşlerdir. Bu çalışmalar sonucunda, Türkiye'den doğu topraklarında bulunan illerden; Kars, Ardahan ve Trabzon'a kadar olan bölge ile Boğazların Ruslarla Müşterek Müdafaası yani birlikte savunulması, kısaca belirtmek gerekirse Ruslara üsler verilmesi açıkça dile getirilmiştir. Bununla da yetinmeyen bu çalışmalar, Türkiye'de kendilerine yakın dost ve demokrat bir düzenin oluşmasını yani Sosyalist veya Komünist bir idare sisteminin kurulmasını istemişler, bunun aleyhindeki bütün kurum, yayın, basın ve anlayışları şiddetle dışarıdan eleştirmişlerdir. Sovyetler Birliği'nin bu propaganda ve isteklerine karşı, Türkiye Cumhuriyeti 'nde diğer bazı ülkelerden farklı olarak tepkiler oluşmuş, gösteriler yapılmış, mitingler düzenlenmiş, demeçler verilmiş ve Türk halkının: `Bir Karış Türk Toprağı İçin Bütün Türkiye Ateşe Atılmaya Hazırdır.` sözü, sloganlaştırılarak, gazete sütunlarının en büyük manşeti haline getirilmiştir. Sovyet notalarına verilen cevabi notalardan sonra da, Türk halkının ülkesi için gerekirse savaşmaya her an hazır olduğu Sovyet kamuoyu ve bütün dünyaya karşı bildirilmiştir. Diğer yandan Türkiye kendi konumunu güçlendirebilmek için, savaş öncesi imzalanmış olan Türk İngiliz antlaşması başta olmak üzere batılı ve komşu devletleri ile ilişkilerini geliştirme yoluna gitmiş, yeni kurulan ve kendisinin de kurucuları arasında yer aldığı Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na büyük önem vermiştir. Bu gergin dönemde hiç şüphesiz Türkiye'nin kararlılığının yanında, Amerika'nın Türkiye'ye verdiği güvence ve destek; Sovyetler Birliğinin geri adım atmasında ve isteklerinin gerçekleşememesinde en belirleyici faktör olmuştur. Truman Doktrini ve Marshall Yardımı ile, Sovyet tehdidi altındaki Türkiye'ye, askeri ve ekonomik yardım yapılmıştır. Sovyet yayılma ve tehdidine karşılık olarak 4 Nisan 1949 'da kurulan NATO 'ya, Türkiye de girmek istemiş ve güvenliğini büyük bir ittifak içinde sürdürmek istemişse de başlangıç dönemlerinde Türkiye'nin bu ittifak üyeliğine karşı çıkılmış ancak 1950'deki Kore Savaşı'na katılan ve adeta bir bedel ödeyen Türkiye'nin bu üyeliğe alınması 1952 Şubatı'nda gerçekleşmiştir. Büyük bir ittifakın içinde yer alan ve kendisini güvence altına alan Türkiye'ye yönelik Sovyet tehditleri azalmıştır. 1953 yılında Sovyet Lideri Stalin'in ölümünden sonra 30 Mayıs 1953 tarihinde yeni Sovyet liderliği bir açıklama yayınlayarak: `Türkiye'den toprak talebinde bulunmaktan ve boğazların ortak savunması hakkındaki görüşlerinden vazgeçtiklerini` belirtmişlerdir. Bundan sonraki dönemlerde Türkiye'nin Sovyetler Birliği'nden duyduğu güvensizlik azalmasına karşılık, tamamen ortadan kalkmamıştır. X
dc.description.abstractBetween Turkey and Sovyet Union; since their foundation, their relations were set up on to mutual trust and work which leads to a great cooperation between the two countries. In 1920's and 1930's, these constructive relations had a good influence on the public emotion. Therefore those years are acceppted as the years that Turkey and Sovyet Union have the same strategical opinions about the situations among military, transportation, cultural activities, health, industry and education system. The point that these countries had closeness was not due to important reasons. The national struggle that Turkey and Sovyet Union were faced to, made this relations closer. Therefore especially during Turkish national struggle years Sovyet Union had a noteworthy help to Turkey. What's more in those years Sovyet Union accepted Turkish National Treatment by becoming the first Country in the world for Turkey which brought peace to the east - northern part of Turkey logically. To make these relations stronger, Turkey and Sovyet Union had a treaty in 17 Aralık 1925 for developing their relations, tradings and especillay their governmental works. This treatment was hold up for 20 years to 1945 when Turkey and Sovyet Union had different sides in the second world war. Relations between Turkey and Sovyet Union takes its best time during the early 1930's. It can be said as a reason for those good relations is that Turkish Prime Minister İsmet Paşa had a visit to Moskov in 1932 which was replied by the Sovyet government in the 10th celebrition of The Turkish Republic Day. On the other hand, in 1930's some nationalist and fascism effects were started in Anatolia and Europe. By this means there started to arise alliances between the countries in Europe and some neighbours. Therefore after a while treatments like `Balkan Antantı` and `Sadabat Paktı` were approved to obtain peace in the east and west part of Turkey. However Turkey's peace treatment had a bad influence on the Sovyet Union. So by the years passes in 1930's the relations started to draw back. And Sovyet Union carried on this draw back in 1940' s by behaving against Turkey about the throats; Istanbul and Çanakkale. According to Turkey; Sovyet Union had aimed to have opportunities in Turkey's throats and especially Blacksea. Therefore Turkey had a seek for new alliances to protect itself against to a probable war between Turkey and Sovyet Union on the border. Expectedly Turkey had a return from England and France against Sovyet Union's demand among Turkey which decreased the tansion on the borders. After Second World War started Sovyet Union started to make more preasure on Turkish government. The relations were came up to be fully cut. However this high tension did not turn in to a war between Turkey and Sovyet Union due to the conditions of Sovyet Union and Turkey in the Second World War. XIHowever Sovyet Union did not stop behaving against Turkey. By taking the help of Bulgaria Yugoslavia, Romania, Azerbeycan and Ermenistan, Sovyet Union made huge protest to Turkey about the Turkish cities; Kars, Ardahan and Artvin. Not only with those countries Sovyet Media had also a huge protest among Turkish Media and Government. Expectedly Turkish media and government also gave strict answers to Sovyet Union and media with meetings shows and articles. What's more Turkey had stated that they were ready to start up a war to any country that would try to aim to take any part of Turkish land. On the other hand Turkey become a part of United Nations to be safer. That movement of Turkey made the high tension to decrease between Turkey and Sovyet Union. And expectedly after a while Turkey become a member of NATO, in 1952 just after ABD had the Marshall's Help among the countries that Sovyet Union had a pressure on. However Turkey had a great work to enter NATO which was not thinking of making Turkey as a member of it in the first years of its foundutation. Nevertheless; after Turkish millitary had shown its braveness and strongness in Kore Wars NATO decided to make Turkey a member of it. As the situation was developping through Turkey's benefits Sovyet Union had removed their plans on Turkey which finally ended the high tension between the two countries. After all of these events; relations between Turkey and Sovyet Union had an imrovement in many subjects. However it had never became as it was before in 1930's. XIIen_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/embargoedAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectTürk İnkılap Tarihitr_TR
dc.subjectHistory of Turkish Revolutionen_US
dc.subjectUluslararası İlişkilertr_TR
dc.subjectInternational Relationsen_US
dc.titleİkinci Dünya Savaşı sonrasında gerginleşen Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkilerinin Türk kamuoyundaki tepkileri (1945-1952)
dc.title.alternativeThe reactions of the public opinion's of Turkish people because of the tension between soviet union and Turkey after the Second World War (1945-1952)
dc.typemasterThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
dc.subject.ytmSoviet Union
dc.subject.ytmPublic opinion
dc.subject.ytmTurkish-Russian relations
dc.subject.ytmTurkey
dc.subject.ytmWorld War II
dc.subject.ytmWar
dc.identifier.yokid122715
dc.publisher.instituteAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü
dc.publisher.universityİSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid100479
dc.description.pages178
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/embargoedAccess