Mikrospektrofotometre yöntemi ile mesane değişici epitel hücreli karsinomlarda DNA ölçümü özellikleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Mesane tümörleri üzerinde en çok çalışılan konulardan biridir. Daha çok erkeklerde ve ileri yaşlarda görülmektedirler. Mesane tümörleri etiyopatogenezinde bir çok etkenin rol oynadığı belirtilmektedir. Boya ve tekstil endüstrisinde kullanılan naftilaminve aminobifenil mesanede etkisi kesin olarak gösterilmiş karsinojenlerdir. Bunlar yam sura mesane karsinogenezisinde rol oynadığı düşünülen ve deney hayvanlarında etkisi gösterilen çok sayıda etken vardır. Mesane tümörlü olgular genellikle asemptomatik olup,çoğunda ilk belirti ağrısız hematüridir. Tam ise fizik bakı yanısıra, esas olarak sistoskobik incelemedir. Bu işlem sırasında kuşkulu alanlardan transüretral biyopsi alınmaktadır. Bu biyopsilerin histopatolojik incelenmesi ile tanı konmaktadır. Mesane tümörlerinin %90 ı epitelyal kökenli olup, bunlarında çoğu değişici epitel hücreli karsinomlardır. Mesane epitelyal tümörleri WHO'ya göre hücre kalınlığına, yüzeyel hücre tabakasının olup-olmamasına, sitolojik düzeyde atipisine göre 1 ile 3 arasmda derecelendirilmektedir. Bu dereceler arasmda derece 2 olarak değerlendirilen grup en heterojen grup olup, klinik davranışı çok büyük değişkenlik göstermektedir. Mesane tümörleri prognozunda rol oynayan en önemli etken histopatolojik evrelendirmedir. Mesane tümörleri pek çok araştırmacı tarafından değişik biçimlerde evlendirilmektedir. Bunların hepsinde kas tabakasına invazyon en önemli rehberdir. Yapılan çalışmalarda derin kas tabakası invazyonu olan olgularda prognozun daha kötü olduğu açıkça belirtilmektedir. Bizim çalışmamızda dünya da en çok kabul edilen UICC(înternauonal Union Against Cancer 1988) tarafından yapılan ve TNM temeline dayanan evrelendirme kullanılmaktadır. Mesane tümörleri prognozunda pek çok etkenin rol oynadığı, bu nedenle mesane tümörlerinde multifaktöriyel analiz yapılarak kombine yaklaşım yapılması gerekliği kaynaklarda belirtilmektedir. DNA miktarı da diğer pek çok tümörlerde olduğu gibi mesane tümörlerinde de önemli bir prognostik etken olarak gösterilmektedir.DNA miktarı yaşayan hücrelerde sabit bir değerdir. Objektif bir parametre olarak tanısal amaçlı kullanılabileceği belirtilmektedir. DNA miktarı mikrospektrofotometri veya flowsitometri ile ölçülebilmektedir. Her iki yöntemin birbirlerine karşı avantaj ve dezavantajları olmakla birlikte sonuçlan birbirine yalan olarak gösterilmektedir. Mikrospektrofotometri zaman alıcı, fakat yalnızca neoplastik hücrenin DNA miktarım ölçmeyi sağlayan bir yöntemdir. Flowsitometri ise çok kısa bir sürede çok sayıda hücrenin DNA miktarını ölçmeği sağlayan daha modern bir yöntemdir. Bu çalışmada flowsitometri çalışma olanağı bulunamadığı için mikrospektrofotometri ile DNA ölçümü yapılmaktadır. DNA nın ölçülmesi için önce RNA'dan uzaklaştırılıp, boyanarak gösterilebilir hale getirilmesi gerekmektedir. RNA'dan uzaklaştırmak için, bu çalışmada %10 perklorik asit kullanılmaktadır. Enzimatik yöntemler pahalı olduğu için kullanılmamaktadır. Feulgen ve gallocyanin chromalume boyaları DNA*yı göstermek için en çok kullanılan boyalardır. Her iki boyarımda DNA için spesifitesi aynı olarak gösterilmektedir. Bu çalışmada gallocyanin chromalume boyası kullanılmaktadır. Gallocyanin chromalume molekül ağırlığı yüksek, kompleks bir boyadır. DNA, RNA yanısıra nissle cisimciklerini de göstermek için kullanılmaktadır. Bu boya ile en iyi boyanma 48 saatte sağlanmaktadır. Çalışmamızda da 48 saat boyada bekletilmek suretiyle boyama yapılmıştır. Mikrospektrofotometri ile 250-750 dalga boyunda ışık absobsiyonu ile sellüler elemanlar değerlendirilmektedir. Bu çalışmada da 550 dalga boyunda, önceden ayarlanan mikrospektorfotometre ile ölçüm yapılmıştır. Bu çalışmada 49 mesane değişici epitel hücreli karsinomlara ait transüretral biyopsi örnekleri önce retrospektif olarak yeniden değerlendirilip, daha sonra gallocyanin chromalume boyası ile boyanarak mikrospektrofotometre ile her olguda 100 neoplastik hücrenin DNA miktarı ölçülmüştür. Çalışmada kontrol grubu olarak normal mesane mukozası örnekleri alınmıştır. Daha sonra her olguda 100 hücrenin DNA sonuçlarının ortalaması alınıp, o olgu için ortalama DNA miktarı olarak kabul edilmiştir. Somada DNA ortalamalarının kontrol grubu ile,histopatolojik derece ile, histopatolojik evre ile, yaş cins,tedavi şekli ve nüks oranı ile kıyaslaması yapılmıştır. Çalışma grubunun ortalama DNA sı 0,3851 iken kontrol grubunun 0,2068 dir. Her iki grubun T testi ile analizinde p<0,05 olduğu için sonuçlar anlamlı bulunmaktadır.Histopatolojik dereceye bakıldığında olguların çoğu(27 olgu) derece 2 olup, bunların DNA değerleri çok geniş bir dağılım göstermektedir. Histopatolojik derece ve DNA miktarı arasında yapılan teste anlamlı sonuç bulunmuştur. Olgularımız histopatolojik evreye göre değerlendirildiğinde; çok büyük bir kısmı evre pTa olup, DNA miktarı ile evre arasında istatiksel olarak ta anlamlı sonuçlar bulunmaktadır. Çalışmamızda yaş ve cins ile DNA arasında istatiksel olarak anlamlı sonuçlar görülmemektedir. Çalışmamızda sadece 12 olgu klinik tarafından izlenebilmiştir. 12 olgunun ortalama izlem süreleri 22,9 aydır. Bu olgulardan 5 tanesinde, bir kez nüks görülmüştür. İzlenen olgularda nüks oram ile DNA miktarı arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir. Bu sonuç izlenen olgu sayısının azlığına ve izlem süresinin kısalığına bağlanmıştır. Tüm bu bulgular ışığında mesane değişici epitel hücreli karsi- nomlarında DNA ölçülmesi prognozda yol gösterici bir etken olarak yaralı olup, diğer prognostik etkenlerle birlikte kullanıldığında, ilerleme, yineleme ve tedavi planlanmasında rehber olabileceği sonucuna varılmaktadır.
Collections