Akut kanlı ishal vakalarının klinik ve laboratuvar özellikleri ve bu özelliklerin sulu ishal vakalarıyla karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
IV ÖZET Kuşkonmaz B., Akut kanlı ishal vakalarının klinik ve laboratuvar özellikleri ve bu özelliklerin sulu ishal vakalarıyla karşılaştırılması, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Uzmanlık Tezi, Ankara 2003. Sulu ishalle karşılaştırıldığında kanlı ishalde daha fazla komplikasyon gözlenmekte, çocuk büyümesi üzerine olumsuz etkisi ve vaka ölüm oram daha fazla olmaktadır. Beş yaş altı tüm ishallerin %10'unu oluşturmasına rağmen kanlı ishal, ishale bağlı ölümlerin %15'inden sorumludur. Kanlı ve sulu ishalin klinik ve laboratuar özelliklerini karşılaştıran dünyada az sayıda çalışma vardır. Ülkemizde bu konuda çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi İshal ve Ağızdan Sıvı Tedavi Merkezine Haziran 1998 - Mayıs 2002 tarihleri arasında kanlı ishal şikayetiyle başvuran 290 çocuğun (vaka grubu) klinik ve laboratuvar özellikleri araştırılmış ve bunlar sulu ishali olan 580 çocuğun (kontrol grubu) bulgularıyla karşılaştırılmıştır. Kanlı ishali olanlarda ortalama yaş daha büyük, hastaneye başvuru süresi daha kısa, günlük dışkı sayısı daha fazla, kusması olan hasta oram daha azdı. İshal öncesi başka bir nedenle antibiyotik kullanma sıklığı her iki grup arasıda benzer olmasına rağmen sulbaktam ampisilin kullanımı kanlı ishali olanlarda daha fazlaydı. Dehidratasyonu olan hasta oram her iki grupta benzerdi. Ancak dehidratasyonu olan hastalar içinde orta-ağır derecede dehidratasyonu olan hasta oram kanlı ishali olanlarda daha azdı. Kanlı ishali olan vakalarda ortalama kan pH ve serum HCO`3 değerleri daha yüksek; HCO`3 değeri 15 mmol/L'nin altında olan vaka oram daha azdı. Kanlı ishal vakalarında ortalama lökosit sayısı, dışkı yaymasında lökosit görülme ve dışkı kültüründe bakteriyel etken üreme oram daha fazlaydı. Kanlı ishali olanlarda dışkı kültüründe en çok Salmonella izole edilirken, Shigella izolasyonu bakımından iki grup arasında farklılık yoktu. Hastaların hiçbirinde ölüm olmamıştı. Kanlı ishali olan bir hastada konvülsiyon, bir hastada rektal prolopsus, bir hastada invajinasyon, bir hastada perforasyon gelişmişti. Kanlı ishali olan vakalarda hastaneye yatırılma ve tedavide antibiyotik kullanımı daha fazla; ORS verilme oram daha azdı. Gelişmekte olan ülkelerde etkenin sıklıkla Shigella olduğu, klinik olarak ağır seyreden dizanterinin aksine bizim çalışmamızda dizanteri vakalarında Shigella izolasyonu düşük orandaydı ve klinik olarak nispeten hafif seyirli hastalık görülmekteydi. Anahtar kelimeler: kanlı ishal, klinik özellikler, laboratuvar bulguları ABSTRACT Kuşkonmaz B., The clinical and laboratory findings of acute bloody diarrhera and their comparison with that of acute watery diarrhea, Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Pediatrics, Thesis in Pediatrics, Ankara 2003. Compared with watery diarrhea, bloody diarrhea generally lasts longer, is associated with more complications, is more likely to adversely affect a child's growth, and has a higher case fatality rate. About 10% of diarrheal episodes in children under 5 years of age have bloody diarrhea, and these account for about 15% of diarrhea-associated deaths in this age group worldwide. There is only a few study for comparison of clinical and laboratory features betwen bloody and watery diarrhea worldwide. To the best of our knowledge there is no study on this issue in our country. In this study the clinical and laboratory findings of 290 cases having bloody diarrhea (study group) admitted to Diarrhea Training and Treatment Unit of Hacettepe University İhsan Doğramacı Children's Hospital betwen June 1998 - May 2002 were investigated and these findings compared with that of 580 children having watery diarrhea (control group). Patients in the study group had higher mean age, shorter duration of diarrhea before admission, higher frequencies of diarrhea, lower ferquencies of vomiting as compared to the patients in the control group. The number of cases using antibiotics before the diarrheal attack were similar among the two groups. However sulbactam ampicillin was used more frequently among the patients with bloody diarrhea. The presence of dehydration was also similar among the two groups but moderate to severe dehydration was significantly less in the study group. The mean blood pH and serum HCO`3 levels were higher and the number of patients with serum HCO`3 level lower than 15 mmol/L was also less. The mean leucocyte count, the presence of leucocyte in stool and positive stool culture were higher in the study group. Salmonella was the most common enteropathogen in dysentery cases. However isolation of Shigella was similar in both groups. None of the patients had died in both group. The isolation of Shigella was similar in study and control groups. One had convulsion, one patient rectal prolapse, one another had intussusception in the study group. Hospitalization and antibiotic use were higher, while the use of ORS was lower in study group. Contrary to dysentery caused most commonly by Shigella in developing countries, the isolation of Shigella was rare in our study and our patients had relatively mild disease and most cases were found to be associated with SAM use. Key words: bloody diarrhea, clinical features, laboratory findings
Collections