Johann Gottlieb Fichte`nin devlet kuramı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu tezin konusunu Fichte'nin devlet kuramı oluşturmaktadır. Fichte'de gördüğümüz gibi, onsekizinci yüzyılda çeşitli filozof ve siyaset kuramcılarının devlet veya hukuk teorileri, onyedinci yüzyıldaki birey ve egemen güç arasındaki ilişkiyi çözümleme girişimlerinin devamı niteliğinin taşımaktadır. Bir birey nasıl özgür ve zengin olabilirdi ? Burjuva insanın mülkiyet haklan nasıl korunabilirdi ? Bunlar önemli sorulardı ve sosyal teoride büyük açmazların ortaya çıkmasına neden olmuşlardı. Haklar dizgesinde oluşan açmaz Hobbes ve Locke tarafından asla çözülememişti; keza tüm onyedinci yüzyılda da. Bu açmaz egemen gücün oluşumunu belirleyen, bireysel hakların korunması için gelişen süreçte, korunmak istenen haklardan daha fazlasının tehdit altına girmesiydi. Egemenin gücünü kötüye kullanmasını engelleyici tedbir, Hobbes ve Locke için egemenin yasalarla sınırlandırılmasıydı. Bireysel haklar, otoriteryanizm tehlikesine karşı dengeleyici bir gözdağı unsuru olarak sunulmaktaydı. Bu düşünürlerin doğal haklar anlayışında bireysel etkinlik, toplumun dışında, dipten gelen kendi yaşamsal belirlenimleri doğrultusunda bireysel egemenlik alanında hareket edilmesiydi. Takib eden bir diğer teorik problem, bireysel haklarla toplumsal birliği uzlaştırabilmekti; bu karşıtlıktan bir önceki sorunun çözümlenmesi çabalan sırasında uzak durulmuştu. Her iki sorunu birlikte ele almaya yönelik ilk girişim Rousseau' dan gelecekti. Rousseau bireysel istemi topluluk otoritesine bağlayarak, onların (bireysel hakların) yalnızca bir topluluk içerisinde olanaklı olabileceğini göstermişti. Rousseau için toplumsal istem, diğer tüm hakların üzerinde yer alan ve onları temellendiren kutsal haktır. Buna karşın bu hak doğadan türetilmez; bu nedenle de bir toplumsal sözleşmeyle temellendirilmelidir. Bu onaylandığı anda kutsal hakkın kendisi, sosyal istem kendisini toplum sözleşmesinde somutlaştıracaktır; bu açıdan bu hak diğer tüm bireysel ve sosyal gruplara ait hakların birleşmesiyle şekillenir. Her ne kadar bireysel haklar da kutsallık içerse de, XVsözleşme toplumsal istemi ön plana alır; çünkü doğal hakların bireyin toplum karşıtı eylemlerde bulunmasına yol açabilmesi de olasıdır. Rousseau'nun bu pek açık olmayan dönüşümlerine, büyük ölçüde topluk içerisinde bireysel haklar ve politik otorite arasında varolduğuna inanılan bir uyuşmazlık sonucunda sürekli bir sürtüşmenin gerçekleştiği kararının verilmesi neden olmuştur. Bu durumda da birey ve özekliğinin nerede konumlandırıldığı muğlakta kalmakta, Rousseau'da birey toplumsal istemde kaybolmaya yüz tutmuş gibi görünmektedir. Fichte'nin haklar dizgesiyse, bir anlamda Hobbes ve Locke'un düşüncelerini yadsımadan Rousseau'nun ideallerinin yeniden güncele taşınması girişimidir. Fichte Hobbes ve Locke'un açmazlarım aşarak bir haklar kuramı oluşturduğuna inanmıştır. Fichte'nin kuramının anahtarı, Hobbes'un ölüm korkusuna dayandırdığı haklar dizgesinin yürütücü motivini, kişisel bilinçlenmeye transfer etmesidir. Bireysel bilinçlilikte yatan özgürlüğün açığa çıkabilmesi, bireyin özgürlük istemiyle karşılıklılık içersindedir; bir yönüyle de akılsallığın hakim olduğu bir toplumla. Hakların dışsallığını yok etmeden, özgürlükle beraber varolması önemli ölçüde insanın sosyalleşebilmesine bağlıdır. Fichte'ni 1796 tarihli Haklar Kuramı eseri, haklar dizgesinin bu yönde, belirli bir çıkarım üzerinde yükseltilmesidir. Bu çıkarım Kant tararından da kullanılmış olan; bireysel hakların yaşatılabilmesinin zorunlu bir şartı olarak kişisel bilinçlenmeyi belirleyen aşkın metodun bir benzeridir. Bu metod şu anlama gelmekteydi: Kişisel bilinçlenme yok ise bireysel haklar yoktur; veya akılsal kurum olan devlet karşısında birey de kişisel bilinçlenme sayesinde haklara sahip bir insan olabilecektir. Ve çalışmamızda belirtildiği şekliyle, Fichte kişisel bilinçlenme ile yetkinleşen bireyin devlet ile olan ilişkisini çok farklı bir boyuta taşımaya çalışacaktır. Bu noktada görüldüğü gibi, Fichte kişisel özgürlüğü içeren bireysel hakların liberal bir savunucusudur; bununla beraber başka alanlarda, özellikle de ekonomik yaşamda liberalizm karşıtı bir tavır sergilemektedir. Fichte için devletin ana ekseni, toplum sözleşmesi uyarınca özgür yurttaşların asli haklarım korumaktır. Yani özgürlük dışsal alanda; toplumda kişisel yaşamın dokunulmazlığı ile başlar ve XVIdevletin bireysel yaşama müdahale alam, kişisel hakların yaşanmasının diğer insanların yaşam alanlarının korunması gerektiği yerde konumlandırılır. Politik sisteminde Fichte, Kant gibi, mutlakıyet karşıtı, cumhuriyetçi ve diğer Alman idealistlerinin de ötesinde bireysel haklarda eşitlik yanlısıdır; monarşiden, politik ardıllıktan beklentisi herhangi bir eşitlik toplumu yaratmaktan uzak olduğu için söz konusu değildir. Bu öncüllere rağmen Fichte, Kant gibi etkili ve sürekli bir politik ilerlemeyi, halk hareketleri yerine, yukarıdan gelecek, eğitim ve erdeme dayanan reformlar da bulmaktadır; hukuk-dışı rejimlerin bünyesinde kademeli olarak gelişecek bireysel dönüşümler olanaklı görülür. Bir politik düzenin meşruluğu da bu nedenlerden dolayı şarta bağlıdır, bu o düzenin değişim kapasitesine bağlıdır. Her devletin anayasası farklı sebeplerden ötürü daha iyiye doğru gidebilecek bir süreci başlatamaz. Anayasalar bütünüyle, her şeyin sonunda kendisini koruyabilen tek şey olan bireysel hakların karşısındadır. Bu nedenlerden ötürü devlet,tüm üyelerini bir araya getiren bir toplum sözleşmesi ile kurulmalıdır. Ancak görebileceğimiz gibi, Fichteci sözleşme, diğer sözleşme teorisyenlerinin kuramlarıyla, a priori bir zorunluluk getiren bilimsel metot içermesiyle aynı düzlemde değerlendirilemez. Fichte'de sözleşme, her kişinin uymasının zorunlu olduğu bir evrensel zorunluluğa dayandırılır; kişisel tercihlere değil. Bu evrensel zorunluluk, büyük bir topluluğun üyesi olabilmek için her insanın kişiselliğinden ( bencilliğinden) vazgeçmesidir. Sözleşmenin asıl amacı, bir topluluk içerisindeki tüm üyelerin haklarının korunmasıdır. Bu nedenle Fichte sözleşmeyi evrensel bir zorunluluk olarak ortaya koymaktadır. Toplum sözleşmesi ile kurulan devletin iki temel sorumluluğu olduğu varsayılır: i) Sosyal eşitliğin sağlanması, ii) Her bireyin özgürlüğünün korunması. Aslında Fichte tarafından bu iki görev bir ardıllık ilişkisiyle sunulmaktadır. Buna göre, sosyal eşitlik özgürlüğün ön şartıdır; buradan hareket eden Fichte bir devletin ideali temsil edebilmesi için sosyal eşitliği gerçekleştirebilmesi zorunluluğunu getirir. Sosyal eşitlik yoksa bir devlet yoktur; aynı şekilde insanların özgürlüğü de. Buran bakıldığında Fichte'nin nasıl bir ekonomik teori öngördüğünü kestirebilmek de zor değil, Kapalı Ticaret Devleti, 1800'de, Fichte devlet kontrolü altındaki bir iç pazar ekonomisi önermiştir; dış ticaret devletin dışındaki bireylerce XVIIyürütülemeyeceği gibi, devlet için de düşünülmemektedir. Bu Fichte'nin devlet ve sosyal eşitlik üzerindeki görüşlerinin ana temalarından birisidir. Temelde Fichte için politik ve sosyal eşitlik insan özgürlüğünün öncülleridir. Rousseau'nun dediği gibi, insan özgürdü ve özgür olmalıydı. Eğer insan varoluşu bir gün özgürlükle birleşecekse, bu devletin koruyuculuğu altındaki politik ve sosyal eşitlikle olabilecektir. Bu bağlamda devlet yurttaşlarının ahlaki ve kültürel gelişimleri için gereken koşullan sağlamalıdır. Burada Fichte'nin eğitime verdiği önem de beliriyor. Onun için, insanlığın yenilenmesi amacıyla, modern bir eğitim imkanı devlet tarafından yurttaşlara sunulmalıdır. Yurttaşlar, kültürel ve ahlaki gelişimlerini eğitim sayesinde tamamlayacak, yeni bir dünya ve yeni bir insanlığı kurgulayacaklardır. Fichte'nin kurgusunda, gerçek insan toplumu yalnızca eğitim ve sosyal eşitlik ilkeleri uyarınca onaylanan bir toplumsal uzlaşmanın getireceği bir yaşamda, bireylerin özgür etkinlikte bulunabilmesiyle görülebilir. Bir toplum otorite ve zor kullanma yoluyla temellenmişse, bu insanlığın geriliğini ve toplumun gelişmemişliğini gösterecektir. Zorlayıcı güce (hukukun uygulanabilmesi için) dayanan bir devlet salt mükemmel topluma ulaşmanın bir aracıdır; ve diğer tüm insan yaratımları gibi devletin belirlenimlerinden birisi de kendisim yok etmektir. Tüm hükümetlerin amacı, hükümetleri gereksiz kılmaktır. Tarihin son noktasında yasaldık sahibi zorlayıcı güç olarak devlet ortadan kalkacaktır. Çünkü bu gibi bir tarihsel durumda devlet artık yararsızdır. Kanımızca bu araçsal devlet teması, Fichte'nin devlet kuramının en belirleyici yönüdür. Fichte'de devlet kendi içerisinde bir amaç taşımaz ve Fichte tararından insanın ahlaksal ilerleyişinin yürütücüsü olarak konumlandırılır. Tezde görüleceği gibi bu idealist araçsal bir devlet modelidir. Ve diyebiliriz ki; Fichte üzerinde yürütülen güncel ulusçuluk ve totaliterlik spekülasyonları iki yüz yıl önce yanıtlanmıştır. Devlet, insan varoluşunun gelişimi için bir araçtır; ve zamanı geldiğinde bir daha geri gelmemek üzere yerini tek edecektir. Bir devlet kuramı bu ana fikir üzerinde yükseliyorsa, yapısal olarak ulusalcı ve totaliter bir istemi bünyesinde barındıramaz. Çalışmada da bu yargımızı ispatlamaya çalıştık. xvm ABSTRACT Main theme of this thesis is the state theory of Johann Gottlieb Fichte. As we have seen on Fichte, actually, in the eighteenth century, state or right theories of several philosophers and politicak thinkers are seen contunionution which to try analyzing of relationship that between personal freedom and sovereign power. How could be a person free and reach ? How could be protect rights of bourgeis men ? Those were very important ouestions and they caused a great complicated dilemma in the social theory sphere. The dilemma for rights theory, never resolved by Hobbes and Locke, and the seventeenth century, was that the sovereign powers invoked to protect individual rights were also possible threats to the very rights they were intented to protect The only corrective to the possibility of sovereign abuse of powers that Hobbes and Locke could came up with was an appeal to those very rights that the sovereign was invoked to protect. Individual rights represented a threat to the very authority on which they depended. The individual acting on his natural rights, concerned fundamentally with his own survival, remained, in an important sense, outside the community, his most vital interests on conditionally linked to loyalty to his sovereign. The problem for subsequent philosopy was to conceive individual rigts and civil association in such a way that this opposition of individual rights and political power was avoided. The solution that political philosophy hit upon was first proposed by J. J. Rousseau. He reconciled individual rights with the authority of the community by conceiving them as originating only with the community. For Rousseau, social order is a sacred right which is the basis of all other rights. Nevertheless, this right does not come from nature, and must therefore be founded on conventions. When we accept this, sacred right to social order is itself a social convention, then it follows that, that right, and all of the other rights of which it is the basis, do not precede society, Sacred though they may be, they are inealinable, natural rights to which man can appeal to justify actions against society. Rousseau's revision resolved the friction created by the clash of individual rights and political XIauthority, but it was not clear that individual rights were preserved. In Rousseau's scheme, rights get throughly absorbed by the general will. Rights theory of Johann Gottlieb Fichte was, in a sense, an attemt to carry through Rousseau's idea, but without denying the absolute character of individual rights as they were conceived by Hobbes and Locke. Fichte believed he could give a deduction which shows how rights properly conceived do not result in the dilemmas that occupied Hobbes and Locke. The key to Fichte's theory is his transfer of the locus of rights away from Hobbesian fear of death to self-conciousness. The freedom that defines self-consciousness exists only through reciprocally dependent recognition voluntarily given by free, rational beings to one another in a community. The reciprocal dependence of freedom eradicates the externality of rights, making them eminently sociable. Fichte's intention, in Science of Rights, 1796, was to produce a deduction of the concept of rights, employing the transcendenthal method that was used by Kant to show how rigts exists as a necessary condition of self- consciousness. This means, where there are no rights there can be no consciousness of self or, to state the logical equivalent, the self can be conceived only as an agent of rights. Precisely how Fichte deduces rights from self-consciousness, first of all that we displayed the this in our work. At this point, having been seen that, Fichte is liberal regarding individual rights to personal freedom and privacy, but extremely anti-liberal regarding conduct that affects others, especially in the economic sphere. The entire aim of the state is to protect the original rights of free persons in accord with the civil-political contract. This means that the external sphere of freedom, beginning with the person's body, must be inviolable, and that the state's right of interference with individual freedom extends only as far as is necessary to protect the rights of other persons. In Fichte's political system, like Kant, Fichte was clearly aware that his anti absolutist, republican and- to a far greater extent than other German idealists- egaliterian conception of individual right and political legitimacy left the regimes he saw around him quite beyond any hope of justification; and yet at the same time, despite his repution, Fichte agreed with Kant that the most effective and lasting xnpolitical impovement woud come not from popular uprisings through gradual, principled reforms from above- in effect, from a process in which illegitimate regimes might gradually legitimate themselves through enlightened self- transformation from within. The very legitimacy of a political order was therefore contingent on, its tendency to fundemental self-change: Any constitution of the state is in accord with fight which does not make it impossible to progress towad something beter... Only that constitution is completely contrary to right which has the end of preserving evreything as it presently is. Consequently, the state must be founded on an express declaration establishing a will common to all members of a state, that is a civil-political contract. But we could see that Fichtean contract would not be same literal sense other contract theory because his scientific intention which contain an a priori necessity. Fichtean contract demand universal necessity which to have been submitted by every person, not to demand personal interests. This universal necessity is abandon every person his own personality for being a member of great community. True aim of contract is to protect all members right in a community. Hence Fichte brings up the contract as a priori necessity. There is two main accountability the state, which was founded by social contract: a-) Social Justice, b-) Freedom of each person in the state. Social justice is condition of freedom, hence Fichte brings up the necessity which there must be social justice in a state who for being a good state, if there is not social justice, would not a state or freedom of people. It is not to hard to forecast how Fichte improves a state theory. In the Closed Commercial State, 1800, Fichte proposed a market economy, but one very strictly controlled by the state; external trade is to be carried out by the state itself, never by private citizens. This the meaning of title of Fichte's all treatises on state and social justice. Actually for Fichte, political and social justice are requirements of freedom of men. Freedom is the main determinate of human beings. Like Rousseau said that human was born free and must be free, if human beings someday will be approaching to freedom, this would be political and social justice under protect of the state. Hence the state must be establish required conditions because the Xfflcompatriots to improve themselves as cultural and moral. At this point, education becomes important. İn order to Fichte, for to become a new humanity of humanity, modern education thinking must be give to every compatriot by states. Compatriots will complete they cultural and moral improving and they will think a new world and a new humanity. According to Fichte, true human society will be attained only when people freely act on the same principles because through a process of communication they have reached rational agreement on these principles. A society based on authority or coercion is therefore imperfect, in fact, less than truly human. The satate, which is founded on coercion, is thus a means for establishing the perfect society, but like all human institutions which ar emere means, the state aims at abolishing itself. The goal of all government is to make government superflous. In the end, therefore, the state will be abolishing as a legislative and coercive power. Because, the state will be unnecessary proj ect well then. In our opinion, this instrumental state title is most important pecualirity of Fichte's state theory. In Fichte, state is not bear an aim itself, it is lied by Fichte because to carry the human beings to more cultural and moral rank. Having been seen in our thesis, Fichtean state is an idealist instrumental state model. And we could say that, to have been done interpretations on Fichte, nationalism and totalitarianism connection, actually was answered by Fichte two hundred years ago. State is a instrument that for to improve of human beings and when it has came the time, state will be abolishing. A political theory which to having been set up on abolishing of state does not contain nationalistic or totalitarian political concept as structual. And in this thesis we try to prove this our decision. XTV
Collections