Ahmed Adnan Saygun`un op.31 solo viyolonsel için partitası`nın tarihsel ve yapısal açıdan incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Ahmed Adnan Saygun'un 1955 yılında tamamladığı ve bestecilik çizgisinin ikinci dönemine yerleşen 'Solo Viyolonsel için Partita' adlı yapıtı, bir birinci dönem yapıtı olan 'Viyolonsel sonatı' ve son dönemi içindeki 'Viyolonsel konçertosu' arasından en çok icra edileni olmakla birlikte hakkında analitik bir çalışmanın yapılmadığı görülmektedir. 1955 yılında tüm dünyada, filozof, şair ve dram yazarı F.Schiller, ölümünün 150. yıldönümü olması sebebiyle bir dizi etkinlikle anılmış ve Türkiye'de bu etkinlikler çerçevesinde, başta İstanbul ve Ankara'daki Fen Edebiyat fakültelerinde gerçekleşen konferans ve bildirilerle akademik dünyadaki yansımalarını bulmuştur. Sanat hayatında ise, İstanbul Şehir Tiyatroları başyönetmeni Max Meinecke, Schiller'in 'Hile ve Sevgi' adlı oyununu programa almış, Saygun'dan oyunun başında çalınacak, eşliksiz viyolonsel için bir müzik siparişinde bulunmuştur. Schiller'e ithaf edilen bu müzik, yazılmasından kısa bir süre sonra Partita başlığı alarak literatürdeki yerini almıştır. İlk kez, Ankara Konservatuvarı viyolonsel hocası Martin Bochmann tarafından seslendirilen bu eser, hem icracısına hem de bestecisine 'Schiller Hatıra Madalyası' kazandırmıştır. 'Hile ve Sevgi', yazıldığı 1783 görselinde bir dramaturji ile oynanırken, Saygun, yazı dilinde Schiller dönemi bir klasizm üslubunun yansımalarını partitasına aktarmadığı görülmektedir. Eleştirmenler bu zıtlığın üzerinde durmuşlardır. Saygun'un çocukluğundan gelen mistizm ile kurduğu ilişki, onu ileriki yaşlarda tasavvuf felsefesine yaklaştırmış, insan sevgisi, yüksek manevi değerlerle örtüşerek, Schiller hümanizmi ile bu minvalde kurduğu paralel, partitanın düşünsel altyapısını oluşturmuştur. Yapıt üzerinde gerçekleştirilen yapısal analiz sonucu, eserin barok dönem partitası geleneğinin önemli bir özelliği olan dans başlıklarını taşımadığı ve klasik dönem Salzburg partitalarına bu anlamda daha çok öykündüğü görülmüştür. Yunan modları, pentatonizm ve Türk makam müziği renklerinin eserin yapısal gereçleri olarak kullanılması, Saygun müziğinin karakteristik bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan literatür taramasında eserin tarihsel süreci üzerinde elde edilen verilerin yanı sıra, gazete ve dergi makaleleri bu araştırmanın önde gelen kaynaklarını oluşturmuştur. Ahmed Adnan Saygun's 'Partita for Solo Cello' as one of his second period compositions whilst compared to his early period Cello Sonata and his late period Cello Concerto, this Partita has been performed much more frequently, albeit lacking analitic and written studies. The piece was composed in 1955 as a part of a series of events including lectures and seminars, that were held in the Arts and Sciences Faculties of the universities in Istanbul and Ankara in commemoration of the famous philosopher, poet and playwright Friedrich Schiller's 150th aniversary of his death, which was observed throughout the World. Max Meinecke, who then was the executive director of Istanbul City Theatre had put Schiller's 'Kabale und Liebe' (Intrigue and Love) on the theatre's program. He commitioned Saygun to write a short solo piece for cello to be performed before the play. Shortly after finishing the final version of his composition, Saygun titled it 'Partita' and dedicated it to the memory of Schiller. The first public performance of Saygun's Partita was given by Martin Bochmann who was the cello professor at Ankara State Conservatory during that time. This performance resulted in Turkey and Germany streghthening their diplomatic ties, as well as earning both the composer and the performer the Schiller Commemorative Medal. While Meinecke chose to have a late 18th century style of staging for the play, the very period 'Kabale und Liebe' was written in, Saygun chose not to use elements of classicism in his musical language. This polarity has often been emphasized by the critics. Saygun's strong connection with mysticism starting in his childhood moved him toward sufism later in life, which overlapped with the moral qualities of humanism. It is the playwright's humanism, Saygun says, that made him feel kinship with Schiller and allowed him to find the right musical frame he was looking for, for his compostions. Upon structural analysis, it could be seen that the piece does not contain the `dance titles`, that are a very important part of the Baroque Partita Tradition. In this aspect, it is much closer to the Salzburg Partitas. It is a characteristic of Saygun's music to use pentatonicism as well as Greek and Turkish maqams' colors as his partita's structural and musical tools. In addition to the data that was acquired through bibliographic research, news paper and magazine articles have been essential resources for this study.
Collections