Kentsel yeniden yapılanma aracı olarak büyük ölçekli organizasyonlar: İstanbul üzerine bir değerlendirme
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
1980'li yıllardan itibaren ekonomik faaliyetlerin daha rekabetçi, daha karmaşık bir hal alıp; etki alanı bakımından dünya geneline yayıldığı görülmektedir. Özellikle 1980 sonrası dönemde, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak, küreselleşme olgusunun ortaya çıkışıyla birlikte, bilgi ve sermayenin dünya çapında akışının hızlandığı belirtilmelidir. Kentler ve bölgeler arasındaki erişilebilirliğin artmasına bağlı olarak artan sermaye dolaşımı seviyeleri, dünyada sosyo-ekonomik ve mekânsal yeniden yapılanma süreçlerini beraberinde getirmiştir. Önceki dönemlerden farklı olarak, yerel yönetimlerin girişimi ile birlikte, sermaye ve nitelikli emeğin kente çekilmesi ve yatırımların yönlendirilmesi amacıyla küresel hiyerarşide ön plana çıkmaya çalışan kentler, önemli bir kimlik değeri yaratmayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda ise, kentsel alan içerisinde atıl durumda kalmış veya sanayinin desantralizasyonuyla birlikte sanayiden geri kalan alanlara yatırım yaparak rekabet gücünün artırılması temel amacı oluşturmaktadır. Yoğunlaşan rekabet ortamında, kentlerin küresel düzlemdeki rollerinin çarpıcı biçimde değiştiği belirtilmelidir. Kentlerin, kendi ülkelerinden ve sınırlarından bağımsız şekilde diğer dünya kentleriyle rekabet edebilecek odak noktaları olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Özellikle turizm ve nitelikli hizmet üretimi dâhil olmak üzere profesyonelleşen hizmet sektörlerinin mekânsal gereklilikleri ile gayrimenkul ve inşaat sektörleri aracılığıyla sermaye birikiminin artması, kentsel alanların sosyo-mekânsal olarak yeniden yapılandırılmasında etkili olmuştur.1980'lerden itibaren, Türkiye'de birçok kentte de benzer bir süreç görülmektedir. Hizmet sektörleri ile birlikte gayrimenkul ve inşaat sektörlerinin artan önemine bağlı olarak kentsel alanların sosyo-mekânsal organizasyonunun değiştiği bir süreç söz konusudur. Kentsel gelişim politikalarını yönlendiren imar yasaları yerine; kentlerin, kentsel gelişim planlarından bağımsız şekilde gelişen büyük ölçekli uygulamalar doğrultusunda dönüşmeye başladığı görülmektedir. Merkezi ve yerel yönetimler, kent içerisinde yerli ve yabancı yatırımların çekilmesi ve yatırımların kârlılığını artırmak amacıyla bu tür uygulama ve projeleri desteklemektedir. Küresel düzlemde yoğunlaşan rekabet ortamında, kentlerin çekiciliğini artırmak amacıyla en çok başvurdukları araçlardan biri, büyük ölçekli organizasyonlara ev sahipliği olarak dikkat çekmektedir. Kentte marka imajı yaratılmasını hedefleyen bu politikalar doğrultusunda, kentin özgün sosyo-kültürel ve tarihi değerleri turizm odaklı olarak vurgulanmaktadır. Ekonomik ve kentsel gelişimin ağırlıklı olarak sosyo-kültürel etkinlikler aracılığıyla yönlendirilmesi hedeflenmektedir. Ev sahipliği yapılan sosyo-kültürel faaliyetlerin ölçek ve hedef kitlelerinin de değiştiği; bulundukları bölgenin sınırlarından bağımsız biçimde tüm ülkeye ve hatta tüm dünyaya hizmet edecek şekilde geliştiği görülmektedir.Bu çalışma, kentlerin ev sahipliği yaptığı uluslararası etkinlikler ve büyük ölçekli organizasyonlar gibi dönüşümsel uygulamaların kentsel mekândaki etkisini izlemek üzere geliştirilmiştir. Araştırma, mega-organizasyonların kentsel yeniden yapılanma süreçleri üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini sosyo-ekonomik, kültürel ve mekânsal boyutları bakımından ele almaktadır. Mega-organizasyonların temelde kentin çekiciliğini ve rekabet gücünü artırarak, kentlerin küresel hiyerarşideki konumlarını ve rolünü değiştirme eğiliminde oldukları görülmektedir. Ancak bu durum aynı zamanda, kentin turizm odaklı gelişmesi, ziyaretçiler, orta ve üst gelir grupları için yeniden üretilmesi sürecini beraberinde getirirken; özellikle kısıtlı finansal ve sosyal kaynaklara sahip yerel nüfus için yaşamı zorlaştırdığı belirtilmelidir. Saha incelemesi, eşsiz bir tarihi geçmişe ve coğrafi niteliklere sahip bir kent olarak küresel düzlemde ön plana çıkan ve ev sahipliği yapılan uluslararası organizasyonların yoğunluğu sebebiyle İstanbul'da gerçekleştirilmiştir. Tarihsel süreç içerisinde İstanbul, çeşitli uygarlıklar, kültürler ve tarihi dönemler arasında `köprü` olarak nitelendirilen, Avrupa ve Asya'nın kesiştiği kıtalararası bir şehirdir. Kent birçok ulusal ve uluslararası şirketin genel merkezine ev sahipliği yapmakta ve ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının dörtte birinden fazlasını oluşturmaktadır. Kentin en önemli çekim merkezi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan tarihi çekirdektir. Konaklama alternatifleri, profesyonel hizmetler, ekonomi politikaları ve kongre merkezlerinin niteliğine bağlı olarak önemli bir turizm ve kongre merkezi kimliğiyle karşımıza çıkmaktadır. İstanbul, özellikle 2000'li yıllarda yoğunlaşan, Avrupa Kültür Başkentliği gibi uluslararası organizasyonlar ve üst ölçekli kararları içeren planlama yaklaşımlarının ağırlıklı olarak mega-projeler ile yönlendirildiği bir gelişim süreci içerisindedir. Bu açıdan, küresel düzlemde kentlere tanımlanan roller düşünüldüğünde, İstanbul'un önemli bir inceleme alanı olduğu düşünülmektedir. Mega-organizasyonlar ve etkinlik alanlarının konumsal olarak kümelenmeleri, alt ölçekte seçilen farklı kentsel doku örneklerinde meydana gelen değişim ve yeniden yapılanma süreçlerinin incelendiği araştırma, süreç analizi özelliği taşımaktadır. Alan çalışmasında, kentteki mega-organizasyonların mekânsal dağılımını ve bunların fiziksel ve sosyal alan üzerindeki etkilerini analiz etme yöntemi olarak GIS teknolojisinden faydalanılmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen sözel ve sayısal veriler GIS yöntemi kullanılarak değerlendirilmiş ve iki boyutlu görsel analiz araçları kullanılmıştır. Economic activities seem to have become more competitive, world-wide and more complex since the 1980s. With the emergence of globalization, especially in the post-1980 period, the increasing levels of capital circulation, the acceleration of the flow of information and developments in communication and transportation technologies have led to radical socio-economic and spatial transformations throughtout the world. Unlike previous periods, global and local capital, together with the initiative of local governments, have attempted to raise the competitive position of urban areas in the global hierarchy by investing on their underutilized fields to gain a particular identity so as to attract capital and qualified labor. In this process, it is seen that the positions and roles of cities in the global sphere have changed dramatically with these efforts. It is observed that cities have emerged as focal points that can compete with other cities globally, independently of their countries and boundaries. The spatial requirements of newly emerging service sectors, including especially tourism and qualified production services as well as the intension of increasing capital accumulation by means of real-estate and construction sectors have led to the socio-spatial restructuring of urban areas to a great extent.In Turkey, a similar process has been experienced in most of the cities since 1980s. The growing importance of service sectors along with growing importance of real-estate and construction industries have transformed the socio-spatial organization of urban areas. Instead of zoning laws that guided urban development plans in the past, the cities have started to get transformed by partial large-scaled urban projects that are not necessarily coherent with the urban development plans. The central and local governments give full support to such urban projects and facilities to increase exchange value of urban land to increase the profitability of such investments. One of the most important tools for increasing the attractiveness of cities globally is hosting large-scale organizations. The scale and the targeted users of such socio-cultural activities have changed; they usually intend to serve the whole country or even the whole world, independently of the boundaries of the region in which they are located parallel to the intensification of competition between cities.This survey was developed to monitor the impact of transformational practices of such international organizations, which result in the restructuring of cities generally by means of large-scale projects. The research focuses on locating the positive and negative impacts of mega-organizations on urban transformational practices from many respects which includes the socio-economic, cultural and spatial dimensions. It is generally observed that those mega-organizations tend to change the hierarchical position and role of urban areas by increasing their attractiveness and competitive position globally but at the same time make life more difficult especially for local population with limited financial and social resources.The field research has been conducted in Istanbul due to the intensity of international organizations in the city, owing to its global recognition as a city with unique historical background and geographical qualities. Istanbul is a transcontinental city at the intersection of Europe and Asia, called as a `bridge` between various civilizations, cultures, and historical periods. The city hosts the headquarters of many national and international companies and accounts for more than a quarter of the country's gross domestic product. The city's biggest attraction is its historic center, partially listed as a UNESCO World Heritage Site. It is an important tourism and congress hub owing to its alternatives of accommodation, professional services, prices policies and the quality of its convention centers. In the field study, GIS technology has been used to analyze the spatial distribution of mega-organizations within the city and their impacts on the physical and social space. The verbal and numerical data have been evaluated by using GIS method and two dimensional visual analysis tools have been utilized.
Collections