XIX. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu`nda merkez örgütünde modernleşmeler Bab-ı Ali`nin gelişimi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
/ ÖZEf Osmanlı İmparatorluğunda egemenlik Tanrının gölgesi sı fatıyla Padişaha aitti. Yasama, yürütme ve yargı güçlerini ki şiliğinde toplayan padişah bu güçlerini merkezdeki Divan-ı Hü mayun aracılığıyla kullanırdı. II. Mehmet' den itibaren vezir-i âzam başkanlığında toplan maya başlayan, bir danışma ve karar organı olan Divan-ı Hümayun' da devlet işlerinin yürütülmesi, görüşülerek karar alınması, ayrıca şikayetleri olan davacıların, sorunları çözülerek, suç luların cezalandırılmaları sağlanırdı. Burada alınan tüm karar lar padişaha arzedilir, padişah onaylarsa bir hüküm/ fermam o - larak yürürlüğe girerdi. Merkezde, padişah divanından başka daha alt düzeyde divan lar da vardı. Bunların içinde Divan-ı Hümayun 'dan sonra ikinci sırada yer alan, vezir-i âzamin kendi divanı olan ikindi Diva nı, Divan-ı Hümayun 'un önemini yitirmesiyle önemli bir konuma geldi. XVIII. yüzyıl sonlarında Paşa Kapısı da denilen vezir-i âzam/sadrazam dairesi artık Bâb-ı Ali olarak anılmaya başlandı. Devlet işlerinin yürütülmesini tamamen bu daire üstlendi. Aynı dönemde dış ilişkilerin gelişmesi, dış işlerinin artması her alanda reform yapılması gereğini gündeme getirdi. Böylece reform hareketlerine paralel olarak sivil bürokrasi yönetimde etkili olmaya başladı. III. Selim ile başlayan reform hareketleri II. Mahmut ile devam etti. II. Mahmut III. Selim gibi engellenmemek için gerek li önlemleri aldı. Amacı güçlü bir merkezi devlet kurmaktı. Bu-nun için öncelikle sadrazamın, yönetimde etkin olma durumunu ortadan kaldırdı. Batı'lı modele uygun olarak, nezaretler kur du. Devlet yönetimini nazırlar arasında paylaştırdı. Sadraza mın da bütün vekillerin başkanı sıfatıyla görev yapacağını be lirterek, sadrazam yerine başvekil unvanının kullanacağını bil dirdi. Bu unvan uzun süreli olmadı. II.Mahmut`dan sonra tekrar sadrazam kullanılmaya başlandı. II.Mahmut, yürütme alanında yaptığı bu düzenlemelerden başka, Tanzimat Döneminde de gelişerek devam edecek meclisler kurdu. Başlangıçta bir danışma organı olmaktan öteye gidemeyen bu meclisler, özellikle Tanzimat Döneminde birer yasama meclisi olarak pek çok reformun gerçekleşmesini sağladılar. Temsil niteliği taşımıyan bu meclislerin üyeleri Padişah tarafından atanıp azledilirlerdi. Alman kararlar, yasa tasarıları ancak padişah onayı ile yürürlüğe girerdi. Meclisler, nezaretlerden, nezaret meclislerinden veya diğer devlet dairelerinden gelen önerileri görüşebileceği gibi kendileri de araştırma ve yasa tasarıları hazırlama yetkisine sahipti. Reformların gerçekleş mesinde önemli rolleri olan bu meclisler ve nezaretler, merkez örgütündeki modernleşmenin' de simgesi olarak önemli faaliyetler de bulunmuşlardı. SUMMARY Sovereignty belongs to the Bultan as the shadow of the god, in Ottoman Empire. The sultan who collects the powers of laying dawn of law, administration and judgement himself in his character, uses these powers; by means; of the council of empire in the center. The council of empire who had begun to gather in the grand vizier's chairman since Mehmet II, is an organ of referring and judgement, governs and decides what is to be don* on state affa irs, and solves the plaintiffs' problems, gives the penalties to the criminals. All the decisions given by this council are presented to the sultan and if he has annoyed the. judgement,, it had become a firman and has gotten in force. In the center, there are some other councils, under- the council of sultan one of these, afternoon council belongs to the grand vizier had becom important When the council of sultan had lost its importance. At the late XVIII.century, Grand vizier's chamber called as `The door of pasha` had become known as `The Sublime Porte-Babıâli`. This chamber has begun to decide on the state affairs.. In this period the developing and increasing of foreign releations had brought on agenda, new reforms are to be done. So, parallel to reform actions civil bureaucracy had) begun to affect the administration. The reform actions begun with Selim III, had gone with Mahmut II. Mahmut II took his foresights not to be prevented like Selim III. His aim is to establish a powerful central state.t km for this, he took off the grand vizier's power on the admi nistration. In accordance of the western model he had establis hed the ministeries. He had shared the governing of the state between the ministers. And declared the grand vizier had gone on his duty as the chairman of the ministers-in the title of primeminister. This title had a short life* The title of grand- vizier had begun to be used again after Mahmut II. Mahmut II had established new assemblies which would go on developing, in reforms period; beyond the regulations obi the administration field. In the beginning these assemblies were the organ of referring, especially in the reforms period as the assemmble laying down of law, had realized many reforms. The fteitbers of these assemblies had ho representative function, are selected and dismissed by the sultan. The decisi ons and draft laws are gotten in force after the annoyment of sultan. The assemblies had the right to discuss* the drafts co ming from the ministers or the minister councils and also might search and prepare and prepare new law drafts. These assemblies had important roles in realization of the reforms, and had a big function as the symbol of the moderniaa- tion of the ministeries and central establishment.
Collections