dc.contributor.advisor | Efeoğlu, Elvan | |
dc.contributor.author | Kiliç, Ali Riza | |
dc.date.accessioned | 2020-12-10T12:48:19Z | |
dc.date.available | 2020-12-10T12:48:19Z | |
dc.date.submitted | 1995 | |
dc.date.issued | 2018-08-06 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/294919 | |
dc.description.abstract | 151 ÖZET Bu çalışmada, kombine kemik içi defektlere sahip interproksimal defektler ve Class II ve Class III furkasyon defektlerinin tedavisinde, (1) ePTFE membran, (2) ePTFE membran-HA+tip I kollagen (HA+K) greft materyali, (3) HA+K greft materyali ve (4) klasik periodontal cerrahi işlem uygulamasını (kontrol) içeren dört tedavi metodunun etkinliği karşılaştırmıştır. Araştırma kapsamına, yaşları 35-60 arasında değişen, 16 kadın 26 erkek 42 erişkin periodontitisli hastada toplam 80 defekt alınmıştır. Tüm hastalarda başlangıç tedavisi tamamlandıktan sonra 40 interproksimal ve 40 furkasyon defekti, her biri 10 defekt içeren 4 ayrı tedavi grubuna ayrılmıştır. Hastalarda, hem interproksimal hem de furkasyon defektlerinde cerrahi işlemler öncesi ve cerrahi işlemlerden 6 ay sonra, plak indeksi, dişeti oluğu kanama indeksi, keratinize dişeti dikey boyutu, oklüzal stent kullanılarak dişeti kenarı konum değişikliği, cep derinliği, rölatif ataşman seviyesi, kemik seviyesi değişim ölçümleri yapılmış ve paralel teknikle standart olarak çekilen grid// radyografiler alınmıştır. Periodontal cerrahi işlemlerden sonra hastalara, antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar ve klorheksidin diglukonat içeren ağız gargarası verilmiştir. Membran uygulanan tüm gruplarda membranlar 6 hafta sonra çıkarılmıştır. Bulguların değerlendirilmesi sonucunda; hem interproksimal defektlerde hem de furkasyon defektlerinde, tüm gruplarda plak indeksinde artış ve dişeti oluğu kanama indeksinde anlamlı azalmalar saptanmış, ancak gruplar arası karşılaştırmalarda gruplar arasındaki fark anlamlı bulunamamıştır. Tüm gruplarda dişeti çekilmesi ve keratinize dişeti dikey boyutunda azalma meydana gelmiş, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olmadığı saptanmıştır. İnterproksimal defektlerde, defektin en derin noktasında, tüm gruplarda sırası ile cep derinliğinde ortalama 5.83mm, 5.85mm, 3.80mm ve 3.17 mm azalma bulunmuştur (p<0.001). En fazla cep derinliğinde azalma membran-greft materyali grubunda, en az cep derinliği azalması kontrol grubunda bulunmuştur. Gruplar arası karşılaştırmalarda en anlamlı fark membran-greft materyali grubu ile kontrol grubu arasında bulunmuştur (p<0.001). Ataşman kazancı gruplarda sırası ile, ortalama 3.72mm, 3.80mm, 2.60mm ve 2.1 mm bulunmuştur. Her iki membran grubunda ataşman kazancı istatistiksel olarak çok ileri derecede anlamlı (p<0.001), greft materyali grubunda ve kontrol grubunda ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p<0.01). Gruplar birbirleri ile karşılaştırıldığında, özellikle membran grupları, greft materyali grubu ve kontrol gruplarına oranla önemli fark göstermiştir (p<0.05). Tedavilerden sonra tüm gruplarda sırası ile, ortalama 1.60mm, 1.90mm, 1.0mm ve 0.65mm olmak üzere değişen miktarlarda yeni kemik oluşumu elde edilmiştir. Bu bulgulara göre en fazla kemik oluşumu membran-greft materyali grubunda bulunmuştur (p<0.01). Gruplar arası karşılaştırmalarda her iki membran grubu ile greft materyali grubu ve kontrol grubu arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Radyografik olarak yeni kemik oluşumu gruplarda sırası ile, ortalama 1.50mm, 1.55mm, 0.85mm ve 0.60 mm bulunmuştur. Gruplar arasında152 her iki membran grubu ile kontrol grubu arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Interproksimal defektlerdeki tüm bu bulgular alloplastik greft materyali uygulaması ve klasik cerrahi işlemine kıyasla, membran ve membran-greft materyali uygulamasının yeni ataşman oluşumunda daha etkili olduğunu ancak kombine tekniğin yalnızca membran uygulanımına oranla bir avantaj sağlamadığını göstermektedir. Furkasyon defektlerinde (Class ll+Class III), orta noktada yapılan değerlendirmelerde, tüm gruplarda cep derinliğinde azalma istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Tüm gruplarda sırası ile cep derinliğinde ortalama 3.55mm, 3.85mm, 2.05mm ve 1.95mm azalma bulunmuştur Membran grubu ile greft materyali ve kontrol grubu arasındaki fark anlamlı (p<0.05), membran-greft grubu ile greft materyali ve kontrol grupları arasındaki fark ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p<0.01). Ataşman kazancı gruplarda sırasıyla, ortalama 2.75mm, 2.92mm, 1.25mm ve 0.75mm olarak bulunmuştur. Her iki membran grubunda ataşman kazancı istatistiksel olarak çok ileri derecede anlamlı (p<0.001), buna karşılık greft materyali grubunda ileri derecede anlamlı (p<0.01), ve kontrol grubunda anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Furkasyon defektlerinde gruplar arası karşılaştırmalarda ataşman kazancında en anlamlı fark membran- greft materyali grubu ile kontrol grubu arasında olmuştur (p<0.01). Class ll+Class ///furkasyon defektlerinde gruplarda sırası ile ortalama 1.90mm, 2.62mm, 1.62mm ve 1.41 mm vertikal kemik dolumu meydana gelmiştir. Membran grubunda yeni kemik oluşumu anlamlı bulunurken (p<0.05), membran-greft grubunda ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p<0.01). Class II furkasyon defektlerinde en fazla vertikal yeni kemik oluşumu membran-greft materyali grubunda meydana gelmiş ve gruplar arası karşılaştırmada kontrol grubu ile arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Class II furkasyon defektlerinde 1.90mm, 2.62mm, 1.62mm ve 1.41 mm horizontal yeni kemik dolumu meydana gelmiştir. Horizontal yeni kemik oluşumunda da her iki membran grubunda daha iyi değerler elde edilmiştir. Ancak, hem vertikal hem de horizontal yeni kemik oluşumunda gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanamamıştır. Radyografik değerlendirmelerde, klinik bulgulara paralel olarak tüm gruplarda; ortalama 0.80mm, 0.90mm, 0.55mm ve 0.45mm yeni kemik oluşumu gözlenmiş, gruplar arası karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır. Çalışmamızın 6.ay değerlerine göre, greft materyali uygulaması ve klasik cerrahi işleme kıyasla, membran ve membran-greft materyali (membran tekniği) uygulamasının özellikle interproksimal defektlerde, cep derinliğinde azalma, ataşman kazancı ve kemik oluşumunda daha iyi sonuçlar verdiği saptanmıştır. Furkasyon defektlerinde de membran grupları cep derinliğinde azalma ve ataşman kazancında greft materyali grubu ve kontrol grubuna oranla daha başarılı sonuçlar vermiştir. Ancak, Class II ve Class III furkasyon defektleri birlikte değerlendirildiğinde kemik oluşumunda membran gruplarında ölçülebilir daha iyi değerler elde edilebilmesine rağmen, tüm gruplar arasında istatistiksel olarak farklılık olmadığı saptanmıştır. Her iki membran tekniği diğer uygulanan işlemlere oranla daha başarılı bulunurken, membranla birlikte greft materyali uygulamasının sadece membran uygulamasına göre bir avantaj sağlamadığı belirlenmiştir. | |
dc.description.abstract | 153 SUMMARY In this study the efficacy of four surgical treatment methods were evaluated in the treatment of interproximal and Class II and Class III furcation defects. The study groups are like the following: 1- ePTFE membrane 2- ePTFE membrane-HA+type I collagen (HA+C) graft material, 3- HA+C graft material 4- Conventional flap surgery (control) The study groups, consisted of a total of 80 defects (40 interproximal, 40 furcation) in 42 adult periodontitis patients (16 female, 26 male) with (35-60) years of age. Defects were randomly divided into 4 groups (10 defects in each) after the initial therapy in order to be treated with four different treatment models. Clinical measurements were taken preoperative^ and six months postoperatively to determine the plaque, sulcus bleeding, gingival recession, width of keratinized gingiva, probing pocket depth, relative attachment level and bone level. Besides, standardized radiographs with grid films were also taken for the evaluation of bone level changes. Postoperatively prophylactic antibiotics and antiinflamatuar drugs and chlorhexidine digluconate rinses were prescribed. Membranes were then removed at the 6th week postoperatively. Although the Plaque index scores were increased and Sulcus Bleeding index scores decreased at both interproximal and furcation defects, there were no statistically differences between the 4 groups. All groups showed gingival recession and a decrease in the width of keratinized gingival tissue, but again there was no signifant differences between the 4 groups. The mean differences in probing pocket depth of the interproximal defects in the study groups were 5.83 mm, 5.85 mm, 3.80 mm and 3.17 mm, respectively (p<0.001). The highest reduction in probing pocket depths was achieved in membrane-graft material group, whereas the lowest values were obtained from the control group. When the groups were compared, the difference between the membrane-graft material and the control groups is found statistically more significant (p<0.001). The mean gain in the attachment level in the treatment groups were 3.72 mm, 3.80 mm, 2.60 mm and 2.1 mm, respectively. Gain in attachment level for HA+C and control groups was found statistically significant (p<0.01), while gain in both membrane groups was even more significant (p<0.001). Comparison of the four groups revealed that the membrane groups had shown more gain in attachment level than the control group (p<0.05). Bone fill levels, evaluated with sounding, in all groups, were 1.60 mm, 1.90 mm, 1 mm and 0.65 mm, respectively. The highest values were recorded in ePTFE membrane- HA+C group. Significant differences were found when ePTFE membrane-HA+C group was compared with the control group (p<0.05). In radiological evaluations, bone fill was 1.50 mm, 1.55 mm, 0.85 mm, 0.60 mm, respectively. The level of154 bone fill was greater in both membrane groups than in control group (p<0.05). Based on the findings of this study, we can say that ePTFE membrane alone and in combination with HA+C were more efficious when compared with HA+C alone the and the control. However HA+C combined with ePTFE membrane did not offer an advantage over membrane alone. In furcation defects of all groups, the reduction in pocket depths were achieved at the midpoint of the furcation (Class ll+Class III), with means 3.55 mm, 3.85 mm, 2.05 mm and 1.95 mm, respectively (p<0.001). While the differences between the ePTFE, HA+C and the control groups were significant (p<0.05), the difference between ePTFE membrane-HA+C group, HA+C and the control groups were found more significant (p<0.01). Gain of attachment levels were 2.75 mm, 2.92 mm, 1.25 mm and 0.75 mm, respectively. Gain of attachment levels were found more significant in both membrane groups (p<0.001), while significant in HA+C and control groups. A significant difference was found between ePTFE membrane-HA+C and the control groups (p<0.01). Vertical bone level (Class II+ Class III) were 0.90 mm, 1.25 mm, 0.55 mm and 0.50 mm, respectively. While these values were found significant in ePTFE membrane group (p<0.05), they were found more significant in ePTFE membrane-HA+C group. The highest value of vertical bone fill was found at the Class II furcation defects at ePTFE membrane-HA+C graft material group (p<0.05). Horizontal bone levels in Class II furcation defects were 1.90 mm, 2.62 mm, 1.62 mm and 1.41 mm, respectively. Horizontal bone fill was found significant in membrane groups (p<0.01). There were no significant differences for vertical and horizontal bone fill among the groups. Radiographically the new bone fill values were 0.80 mm, 0.90 mm, 0.55 mm and 0.45 mm, respectively and were parallel to the clinical findings. There were no statistically significant differences between the groups radiographically. According to our findings, reduction in the probing pocket depth, gain in attachment and bone level, achieved by using the membrane alone and membrane with graft material were more than that of achieved by using the conventional surgical techniques especially at the interproximal defects. The furcation defects showed similar results in reduction in probing pocket depth and gain in attachment level but no difference was detected in bone levels between the membrane and the other groups. While both membrane groups were found to be more satisfactory than the other surgical treatment groups, there were no significant differences between the groups of membrane alone and membrane in combination with graft material. | en_US |
dc.language | Turkish | |
dc.language.iso | tr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/embargoedAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Diş Hekimliği | tr_TR |
dc.subject | Dentistry | en_US |
dc.title | Periodontal hastalıklarda kemik defektlerinin yönlendirilmiş doku rejenerasyonu ile tedavisinde greft materyallerinin kullanıldığı ve kullanılmadığı vakaların karşılaştırılması | |
dc.type | doctoralThesis | |
dc.date.updated | 2018-08-06 | |
dc.contributor.department | Diğer | |
dc.subject.ytm | Alveolar bone loss | |
dc.subject.ytm | Teeth | |
dc.subject.ytm | Periodontal diseases | |
dc.subject.ytm | Transplants | |
dc.identifier.yokid | 32689 | |
dc.publisher.institute | Sağlık Bilimleri Enstitüsü | |
dc.publisher.university | MARMARA ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 32689 | |
dc.description.pages | 183 | |
dc.publisher.discipline | Diğer | |