Erişkinlerde abdominal obezite ve huzursuz barsak sendromu ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZETGiriş: Huzursuz barsak sendromu(HBS), organik bir patoloji olmaksızın defekasyon ilişkili kronik karın ağrısı ve değişken barsak alışkanlıkları ile seyreden, hayatı tehdit etmeyen ancak hayat kalitesini bozan ve en sık tanı alan gastrointestinal bir sendromdur. Hastalığın tanısı ROMA IV HBS Tanı Kriterleri tam karşılanıp, alarm bulgular olmadığında tanısal teste ihtiyaç duyulmadan koyulabilmektedir. İBS' nin sıklığı dünyada %10-20 arasında bildirilirken; Türkiye'de bu rakam %6,2 ile 19,1 arasında değiştiği ve kadınlarda daha sık gözlendiği bildirilmektedir. İBS açısından birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemi oldukça büyüktür. İBS' nin pek çok hastalıkla ilişkisi olduğu bilinmekte olup, abdominal obezitenin de bunlardan biri olduğu varsayılmaktadır. Abdominal obezite karında artmış merkezi yağ oranını ifade etmekte olup, artmış morbidite ve mortalite oranlarıyla ilişki olduğu bildirilmektedir. Abdominal obeziteyi direkt gösteren ve altın standart tanı yöntemleri bilgisayarlı tomografi (BT) ve magnetik rezonans inceleme (MRI) olsa da; DSÖ, bel çevresi ve bel/kalça oranı (BKO) ölçümünün abdominal obezite tanısında kullanılmasını önermektedir. Bel çevresi ölçümü, beden kitle indeksi tarafından hesaplanamayan risk bilgilerini sağlar. Son yıllarda biyoelektrik impedans analiz (BİA) yapan cihazlar, abdominal adipoz doku ölçümünde BT ve MRI 'ye oranla kolay ulaşılabilir, güvenli ve ekonomik bir alternatif olmuştur.Amaç:Bu araştırmanın amacı birinci basamak sağlık hizmetlerinde sık karşılaşılan bir klinik bozukluk olan Huzursuz Barsak Sendromu'nun (HBS), son yıllarda sıklığı giderek artan ve pek çok kronik hastalığın nedenleri arasında sayılan abdominal obezite ile ilişkisini değerlendirmektir.Gereç-Yöntem: Gözleme dayalı kesitsel bir araştırmadır. Çalışma evreni; Marmara Üniversitesi Pendik EAH 'ne bağlı Eğitim Aile Sağlığı Merkezi (EASM) ve Marmara Üniversitesi Pendik EAH Aile Hekimliği polikliniğine başvuran hastalardan, katılmayı kabul eden 18-49 yaş arası bireylerden oluşmaktadır. Araştırmacı tarafından oluşturulan anket formu katılımcılara yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmış olup; anketi tamamlayan katılımcıların DSÖ' nün önerdiği şekilde antropometrik ölçümleri alınmıştır. Ankette ROMA IV-HBS tanı kriterlerini tam karşılayan ve alarm semptomu olmayan kişilere HBS tanısı koyulup, ölçüm sonuçlarına göre de abdominal obezite durumları belirlendikten sonra istatistiksel analizleri SPSS 20 paket program kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Araştırmamızda, katılımcıların yaş ortalaması 33,71 ± 8,59, %77' si kadın ve %33'ü erkektir. İBS sıklığı toplamda %24,2, kadınlarda %27,2 ve erkeklerde %14,3 olarak saptanmıştır. Abdominal obezite sıklığı ise toplamda %31,2, kadınlarda 24,5, erkeklerde %53,6 olarak saptanmıştır. Her iki klinik durum için cinsiyetler arası farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Abdominal obeziteye karar vermede esas olarak bel çevresi ölçümü alınmış olmakla birlikte, yanı sıra biyoimpedans analiz yöntemi ve bel/kalça oranı, bel/boy oranı, ayrıca güncel kaynaklarda abdominal obeziteyle ilişkili olabileceği öngörülen vücut şekil indeksi, vücut yuvarlaklık indeksi, yağ kitle indeksi gibi indeksler de kullanılmış, HBS olan ve olmayan gruplar arasında tüm bu ölçümler açısından da istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır.Sonuç: Birinci basamak sağlık hizmetlerinde HBS ve abdominal obezite, sık görülen, kolaylıkla tanı konup takip edilebilir klinik durumlardır. Tedavisinde en önemli basamak sıkı hasta-hekim ilişkisidir. Bu da aile hekimliğinin ilkeleri doğrultusunda yapılması gereken biyopsikososyal yaklaşımı önemli kılmaktadır. SUMMARYIntroduction: Irritable bowel syndrome (IBS) is a gastrointestinal syndrome that is not life-threatening but disrupts quality of life and is most commonly diagnosed with chronic abdominal pain and variable bowel habits associated with defecation without an organic pathology. The diagnosis of the disease can be made without the need for diagnostic testing if the ROMA IV IBS Diagnostic Criteria are met and no alarm is detected. While the frequency of IBS is reported to be 10-20% in the world; Turkey is reported that this figure ranged from 6.2 to 19.1% and more commonly observed in women. In terms of IBS, the primary health care services are quite important. IBS is known to be associated with many diseases, and it is assumed that abdominal obesity is one of them. Abdominal obesity is reported to be associated with increased morbidity and mortality rates, indicating increased central fat ratio. Although gold standard diagnostic methods that directly indicate abdominal obesity are computed tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MRI); WHO recommends that waist circumference and waist / hip ratio (WHR) measurement be used to identify abdominal obesity. Waist circumference measurement provides risk information that can not be calculated by the body mass index. In recent years, bioelectric impedance analysis (BIA) devices have become a safe and economical alternative to abdominal adipose tissue measurement compared to CT and MRI.Aim: The aim of this study is to evaluate the relationship between irritable bowel syndrome (IBS), a common clinical disorder in primary care health services, and abdominal obesity, which is increasingly prevalent in recent years and considered as a cause of many chronic diseases.Material-Method: This study performed with a cross-sectional method. Working universe consists of individuals aged between 18- 49 who agree to participate study in the Marmara University Pendik EAH Family Medicine polyclinic and affiliated to two EASM. The questionnaire form prepared by the researcher was applied with face to face interview technique. anthropometric measurements of participants who completed the questionnaire were obtained as recommended by WHO. In the questionnaire, IBS was diagnosed according to ROME IV IBS diagnostic criteria and abdominal obesity was determined according to the measurement results. For the statistical analyzes were performed with SPSS Version 20 programme.Result: In our study, the average age of participants was 33.71 ± 8.59, 77% were female and 33% were male. The incidence of IBS was found to be 24.2% in total, 27.2% in females and 14.3% in males. The incidence of abdominal obesity was 31.2% in total, 24.5% in females and 53.6% in males. gender differences were found statistically significant. While deciding on abdominal obesity, the measurement of waist circumference was mainly taken ,in addition to bioimpedance analyses method, waist/hip ratio,waist/height ratio was used. Furthermore, predicted body shape index, body roundness index, fat mass index which may be related to abdominal obesity were used.There was no statistically significant difference between the groups with and without IBS in terms of all these measures.Conclusion: In primary health care, IBS and abdominal obesity are common, easily diagnosed and followable clinical conditions. The most important step in the treatment is strict patient-physician relationship. This makes the biopsychosocial approach that the family physician needs to make in the direction of the principles is important.
Collections