TIP FAKÜLTESİ
https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/126763
2024-03-28T08:07:43ZIyonize radyasyon uygulanan sıçanlarda beyin dokusundaki oksidan/antioksidan sistem üzerine propolis ve kafeik asit fenetil esterinin etkileri
https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/743994
Iyonize radyasyon uygulanan sıçanlarda beyin dokusundaki oksidan/antioksidan sistem üzerine propolis ve kafeik asit fenetil esterinin etkileri
Alkış, Hilal
Propolis ve onun biyolojik olarak aktif komponenti olan kafeik asit fenetil esteri(CAPE), antibakteriyal, antiinflamatuvar, antifungal amaçlarla çeşitli hastalıklarıntedavisinde kullanılmıştır. Propolisin oksijen radikallerini temizleyerek etki ettiği,CAPE'nin lipid peroksidasyonunu önleyerek antioksidan aktivite gösterdiği ve ornitindekarboksilaz, protein tirozin kinaz ve lipooksijenaz aktivitelerini inhibe ettiği raporedilmiştir. Bu çalışmada amaç, tüm kranyum ışınlaması yapılan sıçanlarda beyindeoluşan oksidatif stres üzerine propolis ve CAPE'nin antioksidan etkisini araştırmaktı. Çalışma grupları; standart kontrol grubu (SC), CAPE için kontrol grubu (CC),propolis için kontrol grubu (PC), ışınlanan grup (R), CAPE+ışınlanan grup (C+R) vepropolis+ışınlanan grup (P+R) olmak üzere toplam 6 gruptan oluşturuldu. Kontrolgrupları dışındaki grupların hepsine tüm kranyuma ilk gün 5 Gy tek doz iyonizeradyasyon uygulandı. Propolis, ilk dozu ışınlamadan 1 saat önce olmak üzere 10 günboyunca sıçanlara gavaj yoluyla verildi. CAPE'nin ise ilk dozu ışınlamadan 30 dk. önceolmak üzere 10 gün boyunca intraperitonal olarak verildi. Çalışma sonunda hayvanlarsakrifiye edilerek beyin dokusu örnekleri alındı. Alınan doku örneklerindenmalondialdehit (MDA) düzeyi, süperoksit dismutaz (SOD) ve glutatyon peroksidaz(GSH-Px) enzim aktiviteleri gibi oksidan/antioksidan parametreler çalışıldı. Rgrubundaki beyin dokusu MDA düzeylerinin, SC grubu, P+R ve C+R gruplarıylakarşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı yüksek olduğu tespit edildi. Bunun yanısıra, R grubundaki SOD enzim aktivitesinin, PC ve C+R gruplarıyla karşılaştırıldığındaistatistiksel olarak anlamlı düşük olduğu tespit edildi. GSH-Px enzim aktivitesiaçısından ise gruplar arasında fark gözlenmedi. Sonuç olarak; biyokimyasal açıdan baktığımızda oksidan parametrelerin ışınlanangrupta diğer gruplardan daha yüksek ve antioksidan parametrelerin daha düşük çıkmasıradyasyonun radikal aracılığıyla yaptığı hasarı göstermektedir. Buna karşılık isepropolis ve CAPE'nin antioksidan etkisinin olduğu biyokimyasal parametrelerleanlaşılmıştır. Radyasyona bağlı beyinde oluşabilecek hasara karşı propolis ve CAPE'ninradyoprotektif ajan olarak kullanılabilmesi için farmakolojik ve toksikolojik çalışmalaraihtiyaç vardır.; Propolis and its active component, caffeic asid phenethyl ester (CAPE), were usedas antibacterial, antiinflammatory and antifungal for treatment of several diseases.Oxygen radical scavanging effects of propolis and antioxidant effects of CAPE byprotecting from lipid peroxidation, and inhibiting ornitine decarboxilase, proteinthyrosine kinase, lipooxygenase activities were reported. The purpose of this study wasto search antioxidant effects of propolis and CAPE on the oxidative stress in rat brainexposed to total cranium irradiation. In this study, rats were divided into 6 groups: standart control (SC), control groupof CAPE (CC), control group of propolis (PC), irradiated group (R), CAPE plusirradiation (C+R) and propolis plus irradiation (P+R) groups. Rats in control groupswere unirradiated. Rats in R, C+R and P+R groups were exposed to total craniumirradiation of 5 Gy by single fraction. Propolis was administrated to the rats orally forten days and first dose was given 1 hour before irradiation. CAPE was administrated tothe rats intraperitoneally for ten days and first dose was given 30 minutes beforeirradiation. Rats were sacrified after 10 days and oxidant/antioxidant parameters such asmalondialdehyde (MDA) concentrations, glutathione peroxidase (GSH-Px) andsuperoxide dismutase (SOD) activities in rat brain tissues were determined. MDA levelsin the R group were found to be higher than SC, P+R and C+R groups and werestatistically significiant. SOD levels in R group were found to be lower than PC andC+R group and were statistically significiant. No difference was found between groupsfor GSH-Px activities. As results were evaluated biochemically, compared to the other groups increasedoxidant and decreased antioxidant parameters in the irradiated group indicated damageof radiation by radicals. In addition, biochemical parameters showed antioxidant effectsof propolis and CAPE. However, pharmocologic and toxicologic researches are neededfor using propolis and CAPE as radioprotective agents against radiation-induceddamage in brain.
2012-01-01T00:00:00ZPterjiumda bazı hücresel sinyal ileti yapılarının gen ekspresyonları
https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/743992
Pterjiumda bazı hücresel sinyal ileti yapılarının gen ekspresyonları
Sav Tunca, Zeynep
Pterjium, bulber konjonktiva dokusunun invazif fibrovasküler uzantı şeklinde, limbusu aşarak kornea üzerinde büyümesiyle karakterize yaygın görülen bir oküler yüzey hastalığıdır. Pterjiumun etyolojisi ve patogenezi halen kesin olarak bilinmemektedir. Hastalığın tedavisinde çeşitli cerrahi ve medikal yöntemler uygulanmış ancak hastalığın yüksek oranda nüks etmesine engel olunamamıştır. Bu çalışmada pterjium patogenezinde rol aldığını düşündüğümüz bazı sinyal moleküllerinin mRNA ekspresyonları ve protein analizleri tespit edilmiştir. Bu çalışmada ICAM-1, ICAM-2, ICAM-3, PTEN, TPTE, MAPK1, MAPK3, MAP2K1, MAP2K2, BAX, BCL2, EZR, RDX, MSN, LIMK1, LIMK2, CFL1, CFL2, NOS1, NOS2, NOS3 olmak üzere toplamda 21 proteinin, 59 hastadan alınan pterjium dokularındaki ve yine aynı hasta grubundan elde edilen normal konjonktiva dokularındaki mRNA ekspresyonları Real Time PCR (RT-PCR) yöntemi ile tespit edilmiştir. Ayrıca ICAM-2 ve ICAM-3'ün protein ekspresyon seviyeleri Western Blot tekniği ve immünohistokimyasal yöntemler kullanılarak analiz edilmiş, sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Çalışmaya katılan 59 hastanın 29'u erkek (%49.2) ve 30'u kadındır (%50.8). Ortalama yaş 54.17±16.98 (yaş aralığı 21-76 arasında)'dir. RT-PCR yöntemi ile elde edilen verilere göre pterjium ve normal konjonktiva dokularının ICAM-1, ICAM-2, ICAM-3, PTEN, MAPK1, MAPK3, MAP2K1, BAX, BCL2, EZR, RDX, MSN, LIMK1, LIMK2, CFL1, CFL2, NOS1, NOS2, NOS3 gen ekspresyon seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Primer ve nüks pterjium dokularında TPTE ve NOS3 mRNA ekspresyonlarının, kontrol grubu ile karşılaştırıldığınde belirgin artışı tespit edilmiştir. MAP2K2 gen ekspresyon seviyesinde ise kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Western blot ve immünohistokimyasal analiz sonuçlarına göre pterjium oluşumu sırasında ICAM-3'ün upregüle edilmiş olabileceği gösterilmiştir (P=0.0152). Pterjium dokusunda her ne kadar bir ICAM-2 upregülasyon eğilimi olsa da bu istatistiksel olarak anlamlı seviyeye ulaşmamıştır (P=0.1041). Bu çalışma gösteriyor ki; primer ve nüks pterjium dokusundaki birçok sinyal yolağına katkıda bulunan moleküllerin gen ekspresyon seviyelerinde artış bulunmakla birlikte özellikle TPTE ve NOS3'ün belirgin artışı dikkat çekicidir. Bu moleküllerin birer farmasötik hedef olarak kullanılabilmeleri açısından daha ileri çalışmalar yapılması önerilmektedir.; Pterygium is a common ocular surface disease characterized by the growth of bulbar conjunctival tissue on the cornea by exceeding the limbus in the form of an invasive fibrovascular extension. The etiology and pathogenesis of pterygium are still unknown. Various surgical and medical methods have been used in the treatment of the disease, but a high rate of recurrence of the disease has not been prevented. In this study, mRNA expressions and protein analyzes of some signal molecules that we think play a role in the pathogenesis of pterygium were determined. In this study, ICAM-1, ICAM-2, ICAM-3, PTEN, TPTE, MAPK1, MAPK3, MAP2K1, MAP2K2, BAX, BCL2, EZR, RDX, MSN, LIMK1, LIMK2, CFL1, CFL2, NOS1, NOS2, NOS3 mRNA expressions of a total of 21 proteins, including pterygium tissues from 59 patients and normal conjunctival tissues obtained from the same patient group, were determined by Real Time PCR (RT-PCR) method. In addition, protein expression levels of ICAM-2 and ICAM-3 were analyzed using Western blot technique and immunohistochemical methods, and the results were compared with each other. Of the 59 patients participating in the study, 29 (49.2%) were male and 30 (50.8%) were female. The mean age was 54.17±16.98 (range 21-76). According to the data obtained by RT-PCR method, pterygium and normal conjunctival tissues were determined as ICAM-1, ICAM-2, ICAM-3, PTEN, MAPK1, MAPK3, MAP2K1, BAX, BCL2, EZR, RDX, MSN, LIMK1, LIMK2, CFL1, CFL2, NOS1, NOS2, NOS3 a statistically significant difference was found between gene expression levels. A significant increase in TPTE and NOS3 mRNA expressions was detected in primary and recurrent pterygium tissues compared to the control group. There was no statistically significant difference in MAP2K2 gene expression level when compared with the control group. Western blot and immunohistochemical analysis showed that ICAM-3 might be upregulated during pterygium formation (P=0.0152). Although there was a tendency for ICAM-2 upregulation in pterygium tissue, this did not reach a statistically significant level (P=0.1041). This study shows that; although there is an increase in gene expression levels of molecules that contribute to many signaling pathways in primary and relapsed pterygium tissue, the significant increase in TPTE and NOS3 is remarkable. Further studies are recommended in order to use these molecules as pharmaceutical targets.
2021-01-01T00:00:00ZBöbrek nakli olan hastalarda aktif vitamin d tedavisinin proteinüri ve glomerüler filtrasyon oranı üzerine etkisi
https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/743993
Böbrek nakli olan hastalarda aktif vitamin d tedavisinin proteinüri ve glomerüler filtrasyon oranı üzerine etkisi
Akın Şen, İrem
GİRİŞ:Böbrek nakli hastalarında yapılan çalışmalarda vitamin D eksikliğinin sık olduğu saptanmıştır. Vitamin D'nin kemik ve mineral metabolizması dışında birçok dokuda bulunan Vitamini D Reseptörü (VDR) aracılığı ile gerçekleştirdiği etkileri vardır. Vitamin D karaciğerde lipid metabolizmasını düzenlemekte, insülin seviyesini dengelemekte, renin anjiyotensin aldosteron sisteminin (RAAS) baskılanmasını sağlayarak hipertansiyon (HT)'dan ve kardiyovasküler hastalıklardan korumaktadır. AMAÇ: Bu çalışmalardan elde edilen veriler ışığında böbrek nakli yapılmış aktif vitamin D replasmanı yapılan hastalarda kontrol grubuna göre proteinüri ve kreatinin klirensi üzerine olumlu etkilerinin olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Araştırma sonucunda olumlu bulgular elde edilmesi halinde böbreğin yaşam süresinin artırılması için vitamin D replasmanının sadece parathormon düzeyi hedeflenmeden olumlu etkileri açısından da tedaviye eklenmesi gündeme gelecektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışma 124 böbrek nakli hastasında prospektif olarak yapılmıştır. Diyabeti olmayan böbrek nakli olmuş hastalardan PTH düzeyi >400 olanlara aktif vitamin D 25µg/gün verildi ve PTH düzeyi < 400 olanlar takip edilmek üzere 2 gruba ayrıldı.Hastaların vitamin D, tam kan sayımı, biyokimyasal parametreleri ve kullandığı immunsupresif ilaç düzeyleri değerlendirildi. D vitamini HPLC (high-performance liquid chromatography) yönemiyle serolojik olarak çalışılmıştır. BULGULAR:Aktif D vitamini tedavisi alan hastaların proteinüri düzeyi 0. ay 158,09±58.84 mg/gün, 6. ay 123,32±51.74 mg/gün idi (p: 0.02). GFR açısından bakıldığında D vitamini tedavisi alan hastalarda 0. ay GFR düzeyi 67.5926.13 ml/dk/1.73m2 , 6. ay GFR düzeyi 76.45±14.23 ml/dk/1.73m2 ve p değeri 0.000 idi. D vitamini düzeyleri açısından değerlendirildiğinde 0. ay D vitamini 8.6±6.2 ng/ml 6.ay kontrolde D vitamini 19.14±7.02 ng/ml olarak bulundu (p:0.000) SONUÇ: Aktif vitamin D tedavisi alan hastalarda D vitamini düzeyi ile proteinüri arasında negatif korelasyon (p<0.001) saptanırken, GFR düzeyi arasında anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır (p<0.001).; BACKGROUND: In renal transplant patients it was found that vitamin D deficiency is common. Outside the bone and mineral metabolism of vitamin D, vitamin D found in many tissues Receptor (VDR) through non-genomic effects are realized. Vitamin D regulates lipid metabolism in the liver, to balance the levels of insulin, by the ability to inhibit renin angiotensin aldosterone system (RAAS) protected from cardiovascular disease and hypertension. AİM: İn this study, we aimed to compare renal transplant patients with active vitamin D supplementation and control group, creatinine clearance, proteinuria. If there's positive findings as a resarch result , vitamin D replacement therapy can be add to treatment program without aiming any parathormon level for increasing the lifetime of kidney. MATERİALS AND METHODS: The study was performed prospectively with 124 kidney transplant patients. Active vitamin D treatment was given 25 micrograms a day to the nondiabetic petient that parathormon level over 400.And other petient that parathormon level under 400 were obserrved . Vitamin D level,complet blood counting and immunsupressive drug level eveluated in all patients.Vitamin D level eveluated with HPLC (high-performance liquid chromatography) method.FINDINGS: In patients that given active vitaminD treatment, proteinuria level was 158,09±58.84 miligram/day at 0th month, 123,32±51.74 miligram/day at 6th month(p: 0.02).In patients that given active vitamin D , glomeruler fitration rate was 67.5926.13 milliliter/minute/1.73 square meters at 0th month, 76.45±14.23 milliliter/minute/1.73 square meters at 6th month (P: 0,000). Vitamin D level was 8.6±6.2 nanograms/milliliter at 0th month, 19.14±7.02 nanogram/milliliter at 6th month (P:0,000) . RESULTS: There was negative correlation between vitamin D level and proteinuria in patients that receiving active vitamin D therapy(P<0,001).And we detected positive correlation between vitamin D level and glomeruler filtration rate(P<0,001).
2014-01-01T00:00:00ZSigara alışkanlığının tıp II diyabetis mellituslu hastalarda ve obezlerde Hba1-C, serum fruktozamin, kolesterol, trigliserid ve kolinesteraz düzeylerine etkisi
https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/134500
Sigara alışkanlığının tıp II diyabetis mellituslu hastalarda ve obezlerde Hba1-C, serum fruktozamin, kolesterol, trigliserid ve kolinesteraz düzeylerine etkisi
Meram, İclal
2018-08-06T00:00:00Z